Gündem

Yıldıray Oğur'dan Erdoğan muhaliflerine: Umarım kara deliğe yuvarlanırlar

Türkiye Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Başbakan'ın 'Affedersin Ermeni diyen oldu' sözleri ardından yazdı

08 Ağustos 2014 18:41

Türkiye Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Benim için neler söylediler. Çıktılar bir tanesi aynı zihniyet. Gürcü’dür diyen oldu. Çıktı bir tanesi affedersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu” sözlerinin ardından gelen eleştirilerle ilgili olarak, "Bir memleket zihnen, fiziken, siyaseten Başbakan’ından, vatandaşına kadar nerelerden nerelere geldi, geliyor. Bu büyük dönüşümde huysuz adamlar/kadınlar gibi çorbada her seferinde büyük bir zevkle kıl bulmaktan başka bir iş yapmayan bu karakterler de umarım 10 Ağustos sonrası Türkiye’de muhatap olmamız gerekmeyen bir kara deliğe doğru yuvarlanırlar” dedi.

Yıldıray Oğur’un Türkiye Gazetesi’nde “Çok affedersiniz” başlığıyla (8 Ağustos 2014) yazısı şöyle:

 

Çok affedersiniz

 

49 konsolosluk görevlisi IŞİD’in elinde rehin olan Türkiye, AFAD ile IŞİD canilerinden kaçan Ezidilerin sığındığı, açlıkla mücadele ettiği Sincar Dağlarına yardım paketleri attı. Kaçabilen Ezidiler ise Habur’dan, Silopi’den Türkiye’ye giriş yapıyor. Dışişleri Bakanı onlar için de kamplar kurulacağını söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Tunceli Anadolu Öğretmen Lisesi’nin adını "Dersim Anadolu Lisesi" olarak değiştirdi. Değişiklikle Dersim ismi ilk kez resmiyet kazanmış oldu.

Sümela Manastırı’nda dördüncü kez "Meryem Ana'nın göğe yükseliş günü ayini" için hazırlıklar başladı.

Sadece dünkü gazetelere ve internet sitelerinde göze çarpan üç haberdi bunlar.

“Yezidi” adı takılıp, katliamlarla yok edilmiş, kaçırılmış Melek-i Tavus’un halkına el uzatan, devletin 80 yıl önce çaldığı Dersim’in adını resmî bir okula veren, 88 yıl kapatılmış görkemli bir manastırın kapılarını Hıristiyanlara dördüncü kez açmış iktidarın lideri dünkü bazı gazetelere bakılırsa aynı zamanda bayağı ağır ırkçıymış.

30 yıllık savaşı bitirip, Kürt kimliğinin önünü açarken, azınlıkların el konulmuş mallarını iade ederken, 99 yıl sonra Ermeni Katliamı için taziye yayınlarken de yine ırkçılığı içine atmış, atmış, en son bir NTV canlı yayınında yetti be deyip kusmuş demek.

Ne trajik.

Başbakan’ın NTV’de etnik, dinî, mezhebî kimliklerin özgürleşmesi gerektiğini anlatırken maalesefle başlayıp Ermeni ile biten sözleri, her ne kadar kendisiyle ilgili “Ermeni dölü” hakaretlerini kastettiği belli olsa da talihsiz, mutlaka düzeltilmesi ve özür dilenmesi gereken ifadelerdi, doğru.

Başbakan eski Türkiye’nin kodlarının epey baskın olduğu bir kuşağın mensubu. O kuşağın zihninin arkasında Ermeni, Rum hatta Kürt, Alevi, türbanlı, dinci kelimelerinin tekabül ettiği ırkçı, ayrımcı anlamlarla boğuşa boğuşa Yeni Türkiye’nin anlam dünyası inşa ediliyor.

Ama insaf edin. 12 yıldır kendisinin de zihnen bir parçası olduğu  Eski Türkiye ile arkasına halkın yüzde 50’sini de alarak kavga eden, bu eski zihniyetin elinde doğmuş, büyümüş, okullarda kodlanmış bir topluma büyük eşikleri atlatmış, milliyetçilikleri ayaklarımın altına alıyorum dahi demiş bir siyasetçiyi, canlı yayındaki 12 saniyelik sözleri yüzünden ırkçı, faşist  ilan etmek…

Vazgeçtim. Açık ki en büyük zevkiniz bu adamın içinden zorla bir diktatör, bir ırkçı, bir faşist, bir IŞİD’çi çıkarmak. Pedagojik davranmayı, teşvik etmeyi falan bırakın, siz Erdoğan’ı ırkçı ilan etmekten aslında büyük bir zevk almaktasınız.

Ve tabii ki memleketin kurucu tabusu olan 1915 Ermeni Katliamı için 99 yıl sonra taziye yayınladığı için de kahroldunuz.

Aynı Başbakan, 99 yıllık büyük bir tabuyu yıkarken, sinek vızıltısı muamelesi çekip, “Aman bu ne ki, ne taziyesi özür dilesin” maksimalizmin köpüklü banyolarına kendilerini bırakıp, 12 saniyelik ırkçı bir dil sürçmesi için bildiri üstüne bildiri, kınama üstüne kınama yayınlamanın başka bir açıklaması yok.

Tarihe Ermenilerin en büyük trajedisi için taziye yayınlamış ilk Başbakanı Ermenilere karşı ırkçılık yapmakla suçlayan meczuplar olarak geçmekten de hicap duymayacaksınız anlaşılan.

Ölçüsüzlüğün, izansızlığın, öfkenin haklı eleştirilerinizi bile nasıl değersiz kıldığı ise zaten uzun yıllardır hiç umurunuzda değil.

Öyle olsaydı.

Tepesinde "Türkiye Türklerindir" yazan bir gazetedeki köşelerinizden, anayasadaki vatandaşlık tanımında Türklüğün yerine, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı yazmayı teklif eden bir siyasetçiyi ırkçı ilan ederken birazcık sıkılıp, utanırdınız.

Hrant Dink’in yazılarına hep Ermeni meselesi yazıyor diye son vermiş gazeteden, ölümünü izlemiş polisleri idol yapmış gazetelerden, manşetlerini o polislerin servis ettiği  tape'lerinden çıkaran gazetelerden aynı işi yaparken de.

99 yıl sonra  Hrant Dink’in hayallerini gerçekleştiren taziyeye kurucusu olduğu gazeteden “aman bu ne ki” muamelesi çekerken, bir küçük duayı, teşekkürü esirgerken, 12 saniyelik ırkçı dil sürçmesi için manşetlerinden Allah’a havale ederken de…

Son demlerinde, Hrant Dink’in güvercin ürkekliğini izlemiş polis şeflerinin övgülerine mazhar olmuş bir köşe yazarı, işi Başbakan’ın sözlerinden güvercin ürkekliği yaşadığını söylemeye kadar vardırmış… Allah onu sahiden ıslah etsin.

Başbakan’ı ırkıyla, kökeniyle vurmaya çalışan AK Partilileri gizli Yahudi, Ermeni ilan eden Musa’nın Çocukları, Musa’nın Gülü kitapları bestseller yapmışlar, en solcu kitabevlerinde bile rafları süslerken sessizce bu saldırının da nimetlerinden yararlanmayı beklemişler bile karşımıza ırkçı-savarlar olarak çıktılar.

Bazıları derhal kendilerini Türkiye’yi “Türk milletinin gururu” posterleriyle donatmış, ırkçı Andımız'ın kaldırılmasından hicap duyduğunu söyleyen, son düzlükte çözüm sürecinin felaketlerinden bahsetmeye başlamış, “Türk oğlu Türk'üm diyebilen tek aday” övgülerini dahi RT eden rakip Ekmeleddin İhsanoğlu’nun “nefret dilini bilmem” popülizminin kanatlarına bırakmış.

Eh o büyük hümanist, insanlığın büyük dostu, ılımlı ama ırkçı Andımız'ı kaldırmış, 30 yıllık savaşı bitirmiş, Öcalan’la barış müzakeresi yürüten, Kürtlüğü, Kürtçeyi Türkiye’nin resmî hikâyesine eklemiş Erdoğan ırkçı.

Siyasi hayatını riske atıp, Habur’a, Silvan’a rağmen savaşı bitirmiş, çözüm için masaya oturmuş Erdoğan insanlık düşmanı, nefret dilli, ama daha üç yıl önce sokak ortasında kadınların, sivillerin öldürülmesine, İzmir’de köylülerin şakaklarından vurulup su kanalarına atılmasına PKK’nın şanlı Devrimci Halk Savaşı için ses çıkarmayan silahlı bir örgütün siyasi kanadının lideri herkesi dansa kaldıran büyük hümanist, radikal demokrat…

Dört darbede partisi kapatılmış, birinde hapse atılmış, birini bizzat püskürtmüş Erdoğan diktatör, ama her gün ona Menderes hatırlatmalı yazılar yazan, ömrü boyunca bir darbeye gönülden, bir darbeye fiilen, bir darbeye de yazılarıyla katılmış emekli liberal abiler demokrat muhalifler…

Mısır’da darbeye darbe demiş, askerî vesayeti bitirmiş Erdoğan İslamcı bir faşist lider ama “Türkiye’de devlet kendisine tümüyle AKP’nin hükmetmesine izin verecek kadar esnek değil. Siyasal İslamcılık bu örgütsel tükenişi sayesinde galiba hiçbir zaman da olmayacak” diyen, Amerikalı abilerinin sopalarıyla AKP’ye devlet sana izin vermez diye ömür biçen öfkeden şirazesini kaybetmiş bir Türk Neo-Concu New York Times’a göre liberal demokrat…

Yani başkarakterin hakkının fena halde yendiği arabesk bir Türk filminden hallice vaziyet.

Bir memleket zihnen, fiziken, siyaseten Başbakan’ından, vatandaşına kadar nerelerden nerelere geldi, geliyor.

Bu büyük dönüşümde huysuz adamlar/kadınlar gibi çorbada her seferinde büyük bir zevkle kıl bulmaktan başka bir iş yapmayan bu karakterler de umarım 10 Ağustos sonrası Türkiye’de muhatap olmamız gerekmeyen bir kara deliğe doğru yuvarlanırlar.

Çok affedersiniz ama…