T24 Haber Merkezi
Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün, yenidoğan ölümleri nedeniyle 47 sanığın yargılandığı dava görülmeye başlandı. 22’si tutuklu toplamda 47 sanıklı davada, suç örgütünün elebaşı olduğu belirlenen Fırat Sarı ve Gıyasettin Mert Özdemir 10 bebeğin ölümüyle ilgili savunma yapacak. Duruşmalar 5 gün boyunca devam edecek. Mağdur avukatlarından biri, "Sanık Fırat Sarı, kaç yıldır bu işi yapıyor, kaç yıldır insanları öldürüyor? Etkinlik pişmanlık kapsamında hemşirelerin konuşması lazım. Tape kaydı uzmanlık raporunda yok. Diğer çocuklar açısından da biz hukuken peşindeyiz. İlliyet bağı açısından da enselerindeyiz. Raporda 19 çocuk yer alıyor. Ancak dosyada 19 çocuktan 6’sı eksik. Bu 6 çocuk hakkında takipsizlik kararı mı var?" ifadelerini kullandı. Sanıkların ifadelerinin alınması için son hazırlıkların yapıldığı öğrenildi.
Fotoğraf: Gazete Duvar
112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları öne sürülen 22'si tutuklu 47 sanık, "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "kurulan örgüte üye olmak ve yardım etmek", "kamu kurumu zararına dolandırıcılık", "sahtecilik", "ihmal suretiyle ölüme sebep olmak" ve diğer suçlardan bugün hakim karşısına çıktı. Dava nedeniyle Bakırköy Adliyesi çevresinde önlemler artırılırken, aralarında çevik kuvvet ekiplerinin de bulunduğu polisler adliyeye gönderildi. Çok sayıda basın mensubu da davayı izlemek için adliye çevresinde görev yapmaya başladı.
İddianamede, sanıklardan doktor Fırat Sarı ve doktor İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi
112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.
Aralarında hemşire ve sağlık görevlilerin de bulunduğu 18 şüpheli hakkında da bebeklerin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası talep edildi.
Soruşturmada adı geçen geçen 9 özel hastanenin ruhsatları iptal edilmişti.
Gazeteciler ve aileler salona alınmadı, tartışma çıktı
Duvar'dan Osman Çaklı'nın aktardığına göre; kamuoyunun takip ettiği davada duruşmaya ilgi yoğun oldu. Çok sayıda kişi erken saatlerde adliye binası önüne geldi. Ancak gazeteciler, bazı avukatlar ve mağdurların yakınları duruşma salonuna alınmadı. Salona girmek isteyenlerle güvenlik arasında tartışmalar yaşandı. İçeriye yalnızca mağdur ve sanık avukatları ile bazı milletvekilleri girebildi.
Baro başkanları salonda
Mahkeme Başkanı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu’nun izleyici kısmına geçmesini istedi. Bunun üzerine gerginlik yaşandı. Duruşmaya başlamadan ara verildi.
Bir süre sonra duruşma, kimlik tespitiyle başladı. Aralarında Yenidoğan Çetesi lideri doktor Fırat Sarı, ambulans şoförü ve hemşirelerin de bulunduğu 22 tutuklu sanık getirildi. Mahkemede ayrıca 19 tutuksuz sanık da hazır bulundu. Diğer tutuksuz sanıklar da SEGBİS ile bağlandı.
Bunun yanında Ankara, Çanakkale, Bursa, Denizli, Mardin, Van, Kırklareli, Muğla, Sakarya, Eskişehir, Tekirdağ ve Diyarbakır barolarının başkan ve vekilleri duruşmayı takip edenler arasında.
Fotoğraf: Gazete Duvar
"Halkın avukatıyım"
Duruşmaya katılma talebinde bulunan avukatlara hakim "kimin avukatısınız?" diye sorunca avukat, "Halkın avukatıyım. Dilekçe vermek için saatlerce bekletildik. Duruşmalar toplumsal yüzleşme alanıdır" diye karşılık verdi. Salonda kısa süreli tartışma yaşandı. Hakim, bir grup avukatın dışarı alınmasını söyledi. Ancak avukatlar dışarı çıkmadı.
"Aylık gelirim 400 bin TL"
Yenidoğan çetesinin lideri Fırat Sarı, kimlik tespiti için sanık kürsüsüne geldiği sırada aylık gelirinin 400 bin TL olduğunu belirtti.
Mahkeme başkanı avukatı dışarı çıkardı
Duruşmada, İstanbul Barosu’ndan avukat Ömer Kavili, mahkeme başkanının ‘okundu’ dediği belgelerin okunması için itiraz etti. Belgelerin okunmaması üzerine avukat Kavili, bu durumun kanunsuz olduğunu söyledi. Mahkeme başkanı ise Kavili’nin dışarı çıkarılmasına karar verdi.
“Bu dava sağlık sisteminin çöktüğü davadır”
Kavili, duruşma salonu dışında açıklama yaparak şöyle konuştu:
“Kanun, dosyaya gelen evraklar okunur diyor, emrediyor. Ama mahkeme başkanı, kanunun emredici sözünü dinlemiyor. İki kere uyardım. ‘Okundu, dosyasına konuldu’ diyor ama okumuyor. Salonun duymasını istemiyor. Kim niye müdahil olmak istiyor. İnsanların acıları neden onu dinlemeye tahammülleri yok. Ama yargılama yapıyorlarmış. Beni çıkarma kararı verdi. Şu anda mahkeme başkanı keyfilik yapıyor. Çünkü bu dava sağlık sisteminin çöktüğü davadır, suçüstü belgesidir. Duyulmasını istemiyorlar.”
Mahkeme heyetinin SEGBİS'te yaşanan teknik bir sorun nedeniyle verdiği 45 dakika aranın ardından duruşma devam ediyor.
Sağkan davaya müdahil olmak istedi
Duruşma verilen aranın ardından yeniden başladı. Duruşmanın ikinci bölümü Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan’ın söz almasıyla başladı.
Sağkan, çocuk hakları sözleşmesini referans gösterip, çocuğun üstün yararına dikkat çekerek davaya müdahil olma taleplerini iletti.
Kaboğlu ve çok sayıda kurum davaya müdahil olmak istedi
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu da söz alarak davaya katılma talebinde bulundu. Kaboğlu, şunları söyledi:
"İstanbul Barosu olarak katılma gerekçemizi üç nedenle açıklayacağım. Avukatlık kanunu ve ilgili maddeleri. Üçüncü neden ise Anayasa ve demokratik devlet bağlamı. Bu davanın konusunu oluşturan sağlık hizmetini sağlamak devletin tekeli ve sorumluluğundadır. Bu hizmetlerde bir zaaf görülürse yaptırım uygulanır. Yasama, yürütme görevlerinde ortaya çıkan aksaklık sonucu yargı makamı devreye girmiş bulunuyor. Yaptırım yetkisi burada kullanılacaktır. Çocuğun üstün yararının korunmasına katılıyorum ama çocuk aynı zamanda insandır ve yaşam hakkı vardır. Yaşam hakkının korunması Anayasa’da yazar. Adil yargılanma hakkı da Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Ortaya çıkacak yargı kararının adil olması gerekir. Bu konuda İstanbul Barosu nitelikli avukatıyla bu davaya katkıda bulunursa, adil yargılama ilkelerinin gerçekleşmesi ve gerçeğin ortaya çıkması açısından önemlidir."
Bebeğini yenidoğan yoğun bakım servisinde kaybeden bir baba da davaya müdahil olma talebini iletti.Aralarında Gelecek Partisi ve derneklerin de bulunduğu çok sayıda kurum davaya müdahil olmak istedi.
Savcılıktan red talebi
Savcılık makamı, doğrudan mağdur olmayanların müdahillik talebinin reddini istedi. Mahkeme heyeti, sanıklara katılma isteklerine karşı sözlerinin olup olmadığını sordu.
Tapelerin dinleme izni olmadığı için kullanılamayacak
Sanık avukatları, iddianamede yer alan tapelerin dinleme izninin olmadığını, sadece rüşvet için dinleme izninin olduğunu dile getirdi. Avukat, geri kalan tapelerin yargılama için kullanılamayacağını söyledi.
"Hukuken peşindeyiz, kaç yıldır insanları öldürüyor?"
Duruşmada konuşan mağdur çocuklardan birinin avukatı “Sanık Fırat Sarı, kaç yıldır bu işi yapıyor, kaç yıldır insanları öldürüyor? Etkinlik pişmanlık kapsamında hemşirelerin konuşması lazım. Tape kaydı uzmanlık raporunda yok. Diğer çocuklar açısından da biz hukuken peşindeyiz. İlliyet bağı açısından da enselerindeyiz. Raporda 19 çocuk yer alıyor. Ancak dosyada 19 çocuktan 6’sı eksik. Bu 6 çocuk hakkında takipsizlik kararı mı var? Biz bu dosyada doğrudan taraf olmasak da soruşturma aşamasında tarafız. Müvekkil, CİMER’e şikayetini yapmış savcılık soruşturmaya başlamış” dedi.
Baroların davaya katılma talepleri hakkında söz alan sanık avukatlarından biri "Gizlilik kararına rağmen biz dosyayı sosyal medyadan gördük. Dava insanların şahsi şovuna dönüştü. Ben iddianameye ulaşamazken bir gazeteci iddianameyi paylaşıyordu. Bu nedenle katılma taleplerinin reddine karar verilmelidir. Aksi halde bunun altından kalkamayız" şeklinde konuştu.
Ne olmuştu?İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var?İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı. TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildiRaporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybettiRaporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtlarıİddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Aileler anlattıHazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. "Bebeğimizi kaybettik"Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. "Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi. Ne kadar ceza isteniyor?İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmiştiBüyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|