Gündem

"Yenidoğan çetesi" dosyasında iki hemşireden dikkat çeken itiraflar: Fırat hoca bana 'o hastayla ilgilenme boşuna, bırak ölsün' dedi

20 Ekim 2024 14:02

Bebeklerin tedavi süreçlerinden çıkar sağladıkları ileri sürülen 22'si tutuklu 47 sanığın yer aldığı "yenidoğan çetesi" iddianamesinde ''etkin pişmanlık'' hükümlerinden yararlanmak isteyen iki hemşirenin itirafları da dikkati çekti. Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı isimli hemşirelerin ifadelerine, "Fırat hoca bana 'o hastayla ilgilenme boşuna, bırak ölsün' dedi", "Ambulans şoförü Gıyasettin Mert, mesleğini kötüye kullanarak yenidoğan bebeklerin ölümüne sebep olmuştur", "Hasan Basri ile birlikte Curusorf isimli ilacın usulsüz olarak satışını yaparak gelir elde ettik", "Bebeğin kalbinde anomaliye rastlanıldı, acil ameliyat edilmesi gerekiyordu, fakat hastanede bu ameliyatı yapacak imkan ve doktor yoktu", "Fırat Sarı kan gazı parametrelerini excel üzerinde yazdığı program ile değiştirerek istediği şekilde yazdırıp SGK’ya fatura ediyordu" gibi itiraf ve suçlamalar yansıdı.

ANKA'dan Gaye Şeyma Can'ın haberine göre, bebeklerin tedavi süreçleri ve ölümlerinden çıkar sağladıkları ileri sürülen 22'si tutuklu 47 sanığın yer aldığı "yenidoğan çetesi" iddianamesinde 'etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen" iki hemşirenin itirafları da dikkat çekti. Hasan Basri Gök (24) isimli hemşire ifadesinde, çete lideri Fırat Sarı ile Reyap Hastanesi'nde çalıştığı sırada tanıştığını belirterek, "İstanbul genelinde 12 farklı yoğun bakım işletmeciliği yapıyordu. Ben de işletmelerinde çalışan hemşirelerden biriydim. Kendisiyle yaklaşık olarak 3-4 yıl kadar beraber çalıştık. Kendisiyle işletmeciliğini yaptığı hastaneleri geziyorduk. Bana kendisinin şoförü olmamı teklif etmişti. Ben de bu teklifini kabul ettim. Hemşire olmama rağmen kendisi bana hemşire maaşı ödediği için yanında soför olarak çalışıyordum. Geceleyin hastanlerde eksik olması ya da yardıma ihtiyaç olması durumunda da yardıma gidiyordum. Beraber çalıştığımız dönemde çoğu zaman kendisi ile beraberdim" dedi.

"GMZ şirketi üzerinden naylon fatura kesiyordu"

Fırat Sarı'nın vergi de kaçırdığını ifade eden Hasan Basri Gök, "Fırat Sarı, hemşire Deniz KORKMAZ adına GMZ isimli bir şirket kurdu ve naylon fatura kesmektedir. Kendisi bana GMZ üzerine fatura kestiğini, sonradan bu faturaları ödeyeceğini söylemişti. Doktorluğunu da doğru düzgün yapmıyordu. Hastaneler ile yeteri kadar ilgilenmiyordu" ifadesini kullandı.

Hemşire Gök, iddianameye göre, liderliğini Fırat Sarı'nın yaptığı "yenidoğan çetesi"nin sevk ve idaresinde görev yapan 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'le ilgili de şu bilgileri verdi:

"Epikriz raporların neredeyse tamamı da usulsüz olarak düzenleniyordu"

"Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıs İstanbul genelinde irtibatlı olduğu hastanelerde yoğun bakım ihtiyacı olan yeni doğan bebeklerin takibini ve transferini yapıyordu. Süreci özetlemem gerekirse herhangi bir x hastanesinde doğan yeni doğan bebek, hastane şartları haiz olmamasından ötürü Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıs tarafından hastane ile bağlantı kuruluyor ve Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahsın irtibatlı olduğu yoğun bakım ünitesi müsait bir hastaneye intikal ediyordu. Kendisi sürekli hastane hastane gezdiğinden kadın doğum ve
çocuk doktorları ile bağlantılı ve yakındı. Fırat Sarı isimli şahıs Gıyasettin Mert Özdemir isimli şahıstan tanıdığı ve irtibatlı olduğu hastanelerden kendi kontrolünde olan hastanelerin yeni doğan yoğun bakım ünitelerine sağlıksız yeni doğan bebek bulmasını istiyordu. Yaklaşık 350 yatak kapasitesine sahip olan Fırat Sarı isimli şahsın işletmeciliğini yaptığı yoğun bakımlar çoğunlukla fuldü. Fırat Sarı isimli şahıs bu bebekler için SGK’ya faturalandırma yapıyordu. Bunun için de epikriz raporları gerekiryordu. Bu raporların neredeyse tamamı da usulsüz olarak düzenleniyordu. Kendisi bir format oluşturmuş ve bu oluşturduğu formatı işletmeciliğini yaptığı hastanelerde yoğun bakım ünitelerinden sorumlu hemşirelere veriyor ve matbu olan format üzerinde düzenleme yapılarak epikriz raporu yazılmasını istiyordu.

"SGK’ya fatura edilebilecek ne varsa fatura ediyor ve devletten fazla para alınıyordu"

SGK’ya fatura edilebilecek ne varsa fatura ediyor ve devletten fazla para alınıyordu. Örnek vermem gerekirse yoğun bakımda tedavi gören bir yeni doğanın bir adet ilaç alması gerekiyorsa beş ilaç kullanılmış gibi gösteriyor ve bunu fatura ediyorlardı. Bu durum sürekli bire beş olarak değil, farklılık da gösteriyordu."

Hasan Basri Gök, sanıklardan Murat Mantuş ve Sümeyye Nur Arslan'la ilgili de ifadesinde şu iddialara yer verdi:

"Bebeklere ait akciğer grafileri üzerinde oynama yaparak SGK’ya daha fazla maliyet gösterdiler..."

"Murat Mantuş TRG Hospitalist’in hastane müdürü olarak çalışır. SGK’dan TRG Hospitalisti denetlemeye görevliler geldiğinde onun talimatı ile hastanede çalışanlar hastalara ait evrakları usulsüz bir şekilde doldurdular. Örneğin, yenidoğan ünitesinde tedavi gören bebeklere ait akciğer grafileri üzerinde oynama yaparak SGK’ya daha fazla maliyet göstererek para alabilmek adına entübe grafilerini normal hastaların grafileri olarak eklediler. Bunun talimatını çalışanlara Murat Mantuş ve Fırat Sarı isimli şahıslar verdi. Denetimler yüzünden Murat Mantuş‘un Fırat Sarı’ya senet imzalattığını da biliyorum. 

Sorumlu hemşire Sümeyye Nur Arslan, Fırat Sarı'nın sağ koludur. Kesilen faturaların tamamını o keser. Medisense hesabı hariç bütün banka hesaplarına erişimi vardır. Şirket grubunun tüm banka hesaplarını kontrol eder. SGK’nın yapmış olduğu denetimlerde tüm usulsüzlüklerin örtülmesi için ekip kurdu ve usulsüzlükleri usulsüzlük ile kapatmaya çalıştı. Usulsüz epikriz raporu oluşturulmasından hasta takibine kadar tüm işlemlerden bilgisi vardır."

Hastane sahipleriyle ilgili de iddialarda bulundu

İtirafçı Gök, çete soruşturmasında ismi geçenlerden Birinci İnternational Hastanesi'nin sahibi Ali Aksu için "Kendisi SGK’ya yapılan bütün usulsüzlüklerden haberdardır. Onun talimatları ile usulsüzlükler yapılmıştır" derken, Avcılar Hospital Hastanesi'nin sahibi Fetin Rüştü Yıldız için de  "Kendisi SGK’ya yapılan bütün usulsüzlüklerden haberdardır. Onun talimatları ile usulsüzlükler yapılmıştır" ifadesini kullandı. Özel Güney Hastanesi'nin de ''yenidoğan yoğun bakımının bir bebek ölümü nedeniyle kapatıldığını'' anlattı.

Çete lideri Fırat Sarı için "Kendisi patronum olduğu için maaşımı yatırıyordu. Bazen de maaşını ödeyeceği çalışanların parasını benim banka hesabıma atıyordu. Ben de çekerek çalışanlara veriyordum. Bunun dışında herhangi bir para alışverişi ya da ticari bir faaliyetim olmamıştır" diyen Hasan Basri Gök, telefon konuşmaları çözümleriyle ilgili verdiği ek ifadelerde de şunları anlattı:

"Amaç SGK'dan daha fazla para almaktır"

"Konuşma içeriklerini özetleyecek olursam yoğun bakıma gelen hasta bebeklerin basamak dereceleri ile oynandığı ve SGK’ya kesilen fazla faturadan usulsüz gelir elde etmişlerdir. Amaçları yoğun bakımda tedavi gören 20 bebeğin üzerine çıkmamak geri kalan 10 kişilik kısmı da özel sağlık sorunları olan bebekler ile doldurarak SGK’ya fatura edip daha fazla para almaktır. Yabancı uyruklu bebek istememelerindeki amaçları ise
SGK’nın yabancı bebeklere ödediği ücreti geç ödemesinden kaynaklıdır.

Zamanında yazılması gereken bir epikriz raporu yazılmamış ve ben de yazmayı tam olarak bilmediğim için bilenlere danıştığım konuşmalardır. Fırat Sarı’nın talimatları doğrultusunda yatışı olan bebeğe uygulanması gereken bir ilacın bebeğin haftası geçmesi sebebiyle uygulanamaması ve aynı ilacın bir başka bebeğe uygulanmış gibi epikriz üzerinde gösterilmesi ile alakalı konuşmalardır. Fırat Sarı isimli şahıs ile olan hesap hareketleri ile ilgili olarak da yanında şoförü gibi çalıştığım için bana arada kendi işlerini de yaptırıyordu ve maaşım dışında ara ara para gönderiyordu. Küçük meblağ olan paraların sebebi de budur.

"Türk bebeklerin epikriz raporlarının tamamını değiştiriyorlar, Suriyeli bebeklerin bazılarıyla oynuyorlar"

Özetleyecek olursam Fırat Sarı isimli şahsın yenidoğan işletmeciliğini yaptığı hastane grupları yabancı kimlik numarası olan Suriyeli hastalara epikriz raporlarının bazılarını doğru, bazılarını da oynanmış bir şekilde yazıyorlar. Bunun talimatını veren kişi de Fırat Sarı’dır. Türk bebeklerin epikriz raporularının neredeyse tamamını da değiştiriyorlar. TPN sözleşmesini Fırat Sarı’nın talimatları doğrultusunda Cansu Akyıldırım isimli şahıs düzenliyor. TRG Hospitalist Hastanesi için Birinci İnternational Hastanesi'nde düzenlenen usulsüz TPN sözleşmesini Hakan Doğukan Taşçı isimli şahsa gönderiyor. Doğukan da bu belgeye Birinci İnternational Hastanesinini kaşesini vuruyor. Yani TRG Hastanesi'nde kullanılmak üzere Birinci İnternational Hastanesi'nde sahte belge düzenleyip kullanıyorlar. Hatta Cansu da Birinci İnternational Hastanesi'nde İnsan Kaynakları'nda tanıdığı olduğunu ve kaşe basabileceğini söylemişti. TPN sözleşmesi düşük doğum ağırlıklı bebeklerde oral ya da ogs beslenmenin yapılamadığı durumlarda kullanılan sıvıdır.

"SGK’ya fatura ediyordu"

Konuşma içerikleri ile ilgili olarak Fırat Sarı isimli şahıs 2. kademe olarak hastanede yatış yapan yeni doğan bebeğin hastaneden ayrılmasını
istemiyor. Doğukan da Fırat Sarı’ya hastanelerinde bu bebeğe bakacak imkan ve olanak olmadığını bebeğin nefroloji bölümü olan bir hastaneye gitmesi gerektiğini söylüyor fakat Fırat Sarı, SGK’ya fatura etmek ve para kazanmak amacıyla bebeğin hastanede yatışının devam etmesini istiyor. Fırat Sarı kan gazı parametrelerini excel üzerinde yazdığı program ile değiştirerek istediği şekilde yazdırıp SGK’ya fatura ediyordu.

"Hastanede bu ameliyatı yapacak imkan ve doktor yoktu"

Konuşma içeriklerinde geçen konu Fırat Sarı’nın Yeni Hayat Tıp Merkezi'nden ikili ilişkileri ile Birinci İnternational Hastanesi'ne sevkini sağladığı Serdar Ova isimli bebeğin doğumundan ölümüne kadar olan süreç ile alakalıdır. Bahse konu bebek Birinci Hastanesi'ne TTN (Solunum Sıkıntısı) olarak geldi ve yatış yaptı. Yatış yapmadan önce Fırat Sarı isimli şahıs bebeğin ailesi ile görüştü ve bebeğin Birinci İnternational Hastanesi'ne yatışının yapılabilmesi için ailesinden günlüğü 5 bin TL para istedi. Fakat hastaneye ödeyeceği para günlük 2 bin 500 TL idi. Fırat Sarı ailesi ile konuştu ve kendi cebinden bebeğin yatış ücreti olarak verdiği bir günlük 2 bin 500 TL parayı bana vezneden ödettirdi ve Birinci İnternational Hastanesi'ne bebeğin yatışı yapıldı. Daha sonradan Fırat Sarı bebeğin ailesinden bu parayı yatış yaptıkları gün kadar elden aldı. Sanıyorum toplamda ailesinden 38 bin TL kadar bir para aldı ve hastaneye toplamda 25 bin TL ödeme yaptı.

Bahse konu bebeğin hastanede yatışının ikinci ya da üçüncü gününde kalbinde anomaliye rastlanıldı ve bebeğin acil bir şekilde ameliyat edilmesi gerekiyordu. Fakat Birinci İnternational Hastanesi'nde ne bu ameliyatı yapacak bir imkan de bir doktor yoktur. Acilen bu bebeğin 112 ile irtibat kurularak ameliyatının yapılabileceği uygun bir hasteneye sevk edilmesi gerekiyordu fakat bebeğin sevki sağlanamadı. Bu şekilde bahse konu bebek hatırladığım kadarıyla Birinci İnternational Hastanesinde 1,5 ay kadar yaşadı. Bebeğin hastanede bulunduğu sıralarda Yenidoğan bölümünden sorumlu hemşire Hakan Doğukan Taşçı isimli şahıstı. Şehmus Çelik isimli şahıs da bölüm doktoru olarak çalışıyordu. Fırat Sarı isimli şahıs da işletme sahibiydi. Birinci İnternational Hastanesi'nin sahibi olan Ali Aksu’nun da bahse konu bebeğin hastanede olduğundan ve süreçlerden bilgisi vardı. Bahse konu bebeğin vefat etmesinde uygunsuz koşul ve hastaneye sevkini sağlayan Fırat Sarı isimli doktorun ve yeni doğan işletmecisinin, hemşire Hakan Doğukan Taşçı isimli şahsın, bölüm doktoru Şeyhmus Çelik isimli şahısların ve İnternational Hastanesi sahibi Ali AKSU isimli şahsın ihmali söz konusudur. Ben bu sıralarda bir hastanede çalışmıyordum, Fırat Sarı’nın yanında şoförlüğünü yapıyordum fakat bebeğin hastaneye yatış süreci ve diğer süreçlerinden de bilgim vardır.'' 

"İşler iyice çığrından çıktıktan sonra çocukların sağlığı tehlikeye girdikten sonra..."

Çete dosyasında ''etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmek için ifade veren isimlerden birisi de hemşire Hakan Doğukan Taşçı. Çete lideri Fırat Sarı'nın hastanede doktor bulundurması gerekirken kendisini bıraktığını belirten Taşçı, "Çocukların sağlığı için elimden geleni yapıyordum. İşler iyice çığrından çıktıktan sonra çocukların sağlığı tehlikeye girdikten sonra bu kişi ile sürekli tartıştım" dedi. 

"Epikriz raporu yazmam için bana baskı yapıldı"

Hemşire Hakan Doğukan Taşçı'nın ifadesinde yer alan çeteyle ilgili bazı iddialar şöyle:

"Yaklaşık 3 senedir Fırat Sarı ile beraber çalışmaktayım. Kendisi ile Reyap hastanesinde çalıştığım dönemde tanıştım. Birinci Hastanesi'nde çalıştığım dönemlerde Şeyhmus Çelik isimli doktorun yerine epikriz yazdım. Düzenlemeler yaptım. Bu işlemleri yaptığımdan Şeyhmus Çelik isimli doktorun ve Fırat Sarı’nın haberi vardır. Bu raporları yazmamı bana Fırat Sarı söyledi. Bu konu da baskı yaptı. Bu raporları yazmak bana ekstra iş ve sorumluluk alanım dışında olan bir şeydir. Benimle birlikte Hasan Basri Gök’e de bu raporları zorla yazdırdı. Hasan da bilmediği için sürekli telefon ile irtibat halinde bana soru sorardı. Fırat Sarı’nın ve İlker Gönen’nin işlettiği tüm işletmelerde bu epikriz raporlarını Mehmet Halis, Hasan Basri, Sümeyye Arslan gibi isimlere yazdırıyor. Hastanelerinde doktorların kaşeleri bilgileri dahilinde kullanılıyor. Geceleri nöbetçi hekim olması gerekirken bulunmuyor. Bu sorumluluğu da benim gibi hemşirelere yıkıyorlar. Bu sistemden şikayetçi olup işten ayrıldığım dönemde yaklaşık bir yıl boyunca işe girememi engellediler.

"Fırat hoca bana 'o hastayla ilgilenme boşuna, bırak ölsün' dedi"

Bir tane hastanın yaşama şansı az olmasına rağmen ben elimden geleni yaptığım için Fırat hoca bana 'o hastayla ilgilenme boşuna, bırak ölsün' diyerek beni sürekli işimi yapmamam konusunda engelledi. Ancak ben bunlara rağmen hatalara hep yardım ettim. İmkanlar doğrultusunda yönetimdeki kişilerden hastaların ödemelerinde indirim talep ettim. Bunu insiyatif alarak yaptım. Bu işten maddi bir beklentim yoktu. Fırat Sarı’nın işletmelerindeki birçok meslektaşım beni arayarak iş konusunda bilgi almıştır.

"Ambulans şoförü Gıyasettin Mert, mesleğini kötüye kullanarak yenidoğan bebeklerin ölümüne sebep olmuştur"

Fırat Hoca işletmelerine ve iş birliği içerisinde olduğu hastanelere hasta gelmesi için ilk zamanlarda ambulans şoförü olan Gıyasettin Mert Özdemir ve Fehmi Alptekin ile anlaşarak hasta getirtti. Bir süre sonra Gıyasettin Mert ve Fehmi ile arası kötü olunca da bunlarla irtibatı kesti. Ben bu süre boyunca Gıyasettin Mert ile aram hep kötüydü. Yaptığı işlemleri doğru bulmuyordum. Çünkü bu kişi mesleğini kötüye kullanarak yenidoğan bebeklerin ölümüne sebep olmuştur. İl dışından gelen hasta bebekleri anlaşmalı olduğu ancak uzak olan hastanelere götürmüştür.

"Hasan Basri ile birlikte Curusorf isimli ilacın usulsüz olarak satışını yaparak gelir elde ettik"

Ben bu kişiyi şikayet edecektim ancak Fırat Sarı bunu engelliyordu. Şikayet edersem işlerde azalma olur diye korkuyordu. Bu kişi ile arası açılınca da işlerde azalma olunca bunu şikayet etmemi istedi. Çünkü işlettiği hastanelerde hasta sayısı düşmüştü. Fırat Sarı'nın adına yönettiği BİZDEN isimli bir şirketi vardır. Bu şirket başkası adınadır. Bu şirket üzerinden para aklama ve faturasız işlem yaparak vergi kaçırıyor. Bunlar dışında ben de Hasan Basri ile birlikte Curusorf isimli ilacın usulsüz olarak satışını yaparak gelir elde ettik. Bu şahsın işletmelerinde yapılan bütün denetimlerde evraklar kılıfına uygun olarak yapılmıştır. Bunu kanıtlamak gerçekten zordur. Bu soruşturma ile ilgili yapılan denetimlerden sonra ben Fırat Sarı'ya 'Artık bu işlerde yokum, artık istediğin raporları yazmayacağımı' söyledim ve Fırat Sarı'yı hastane yönetimine şikayet ettim. Fırat Sarı da benim şikayetimi öğrenince hastane de benim istifamı istedi. Ben de bu sebeple de işten ayrıldım. Ben ayrıldıktan sonra da hastanede ex sayısı arttı. Bu ex vakalarının da araştırılmasını talep ediyorum. Ben yaptığım tüm işlemlerden ötürü pişmanım."


Ne olmuştu?

İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

İddianamede neler var?

İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.

İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

TIKLAYIN - Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü "yenidoğan çetesi" iddianamesinde sanık: Tapeleri ortaya çıktı

Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.

TIKLAYIN - Erdoğan'dan Soylu'ya, İmamoğlu'ndan Numan Kurtulmuş'a: Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in herkesle fotoğrafı var!

6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi

Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.

TIKLAYIN - İşte sorumlu olan 19 sağlık kuruluşu: Yenidoğan yoğun bakımındaki bebeklere, Türkiye'de uygulanmayan "hastaya pasif ötenazi" yapılmış, raporu hemşireler yazmış!

Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti

Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.

Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.

Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.

TIKLAYIN - 'Yenidoğan çetesi'ne soruşturma açıldığında İl Sağlık Müdürüydü: Bakan Memişoğlu, SGK’yla ilgili soruya "Konuşmak istemiyorum" yanıtı verdi

Dehşete düşüren telefon kayıtları

İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.

Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı

​​​​​​​Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.

Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

Aileler anlattı

Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi.

Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı.

"Bebeğimizi kaybettik"

Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi.

"Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi.

Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti.

İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.

Savcı tehdit edilmişti

Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.

19 hastane ve sağlık kuruluşu "malen sorumlu" sayılmıştı

Fezlekede, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Medlife, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Doğa Hospital, Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist, Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Doğamed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, Güney Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de "malen sorumlu" olarak yer aldı.

 

 

Erdal Beşikçioğlu: Behzat Ç.’yi Etimesgutlularla çekeceğiz; bundan daha iyi bir ilçe tanıtımı olamaz