Yeniçağ yazarı Selcan Taşçı, Sabah yazarı Hilal Kaplan'ın "Ülkücüler ve TİKA" başlığıyla dün (6 Haziran 2018) yayımlanan yazısına tepki gösterdi.
"Yazının içine bir 'Göktürk kağanlığı', iki 'Orhun Yazıtları' bir 'Uç Beyi', azıcık 'Alperen', illa ki 'Vefalı Türk' sıkıştırınca oluyor değil mi" diyen Taşçı, "İradeni Hilal Kaplan'ın oyuncağı etme ülküdaşım" başlığıyla yayımlanan yazısında sözlerine şöyle devam etti:
"Ey 'ülküdaşım', Hilal Kaplan'ın 'TİKA'yı kapatmayı vaat ediyor' yalanı üzerine inşa ettiği yazısı ne Meral Akşener'e, ne İYİ Parti'ye, ne Millet İttifakı'na; hiçbirine değil size hakarettir bana göre. Sizin aklınızı küçümsemektir. İradenize çantada keklik muamelesidir. Ben size oyunuzu 'Ali'ye verin, Veli'ye vermeyin' diyemem. Ama bu zihniyetin size 'güdülmeye müsait bir sürü' muamelesi yapmasına izin vermeyin. 'O kadar da olmadığını' gösterin."
Hilal Kaplan ne demişti?
Kaplan dün yayımlanan yazısında İyi Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener'i eleştirmiş, şunları kaydetmişti:
II. Göktürk Kağanlığı döneminden kalma Orhun Yazıtları, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış anıtlardır. Milattan sonra 8. yüzyıla ait eserler, 1889'da Moğolistan'da Orhun Vadisi'nde tekrar bulunmuştur. Hem Türk hem dünya tarihinin önemli bir parçası olan bu abideler, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA)tarafından korumaya alınmıştır. Ünlü Orhun Yolu düzenlemesi de yine TİKA tarafındangerçekleştirilmiş ve Orhun Müzesi inşa edilmiştir.
Tarihte bilinen en büyük Türk mutasavvıflarının başında hiç şüphesiz Ahmet Yesevî gelir. Türklerin İslâm'la şereflenmesindeki en büyük payın, Yesevi'nin Divan-ı Hikmet'ine ait olduğu söylenir. Hoca Ahmet Yesevî, Türk halk şiirinde de tasavvuf üzerine yazdığı şiirlerle ayrı bir ekol oluşturur.
Hoca Yesevî'nin Kazakistan'da bulunan türbesini restore edip günümüze kazandıran da TİKA'dır.
Zaten 1992'de kurulan TİKA'nın ilk işi, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bağımsızlaşan Türkî Cumhuriyetler'de çalışmalara başlamak, SSCB döneminin aramıza diktiği duvarları yıkmak olmuştur. Her sene Türk dünyasının edebiyatçılarını, sanatçılarını ve akademisyenlerini bir araya getirmek için yaptıkları muhtelif sempozyum ve organizasyonları saymıyorum bile.
60 ülkedeki 62 ofisi ve hayata geçirdiği yaklaşık 25 bin projesiyle TİKA, albayrağın sınırötesindeki en görkemli temsilcisidir. Türk tipi kalkınma modelinin yabancı ülkelere benimsetilmesinde, kültür ve sanat ile insanî yardım ile o toplumun aklında ve gönlünde yer edinilmesindeki öncü kurumdur. Türkiye'nin 'yumuşak gücü'nün, dünya çapındaki mümessilidir. Bizim 'gurbetimiz' sandığımız diyarları 'kurbet'imiz yapan müessesedirTİKA. Ezcümle, Türkiye'nin 'Uç Beyi'dir, günümüz Alperenleri'dir TİKA.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın resmî ziyaretlerini takip etmek amacıyla bulunduğum Orta Asya, Balkanlar ya da Afrika'daki pek çok ülkede, ayyıldızlı bayrağın herhangi bir bayrak, Türkiye'nin herhangi bir ülke olmadığını kendi gözlerimle gördüm. Bu şahitliği görüp de paylaşmamanın vebali vardır. Bu şahitliği anlayıp da savunmamanın vebali vardır.
Anlayacağınız iş, meydanlarda Türklük üzerine slogan atmakla olmuyor. Türkün sert olan gücü kadar zarafet gücünü de en ötelere taşıyarak gerçekleşiyor. Bugün TİKA sayesinde"Vefalı Türk" kıtalar aşıyor, ulaşılamaz denileni gerçekleştiriyor, ABD'nin muadil kurumuUSAID'den sonra en etkin kamu diplomasisi faaliyetini yürüterek Washington'dan Tel Aviv'e, Fransa'dan Birleşik Arap Emirlikleri'ne değin 'kaygı unsuru' haline geliyor. Ve elbette Türk devlet tezlerinin tam karşısında yer alan Pensilvanya için de...
Hadi 'gâvuru' anladık da, bu "en ülkücü biziz" geçinen Akşener tayfasına ne batıyor da meydanlarda TİKA'yı kapatmayı vaat ediyor, onu anlayamadık!
Ülkücü olup da hâlâ Akşener'i destekleyen varsa, hadi her gün partiden bir tescilli FETÖ'cünün çıkmasını göz ardı ettiniz diyelim ama durduk yere TİKA'ya yapılan bu saldırının sebebini sorgulayın derim.