T24 Dosya
Metin Kaan Kurtuluş
15 Mart 2019, Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in deyimiyle “Ülke tarihinin en karanlık günlerinden biri”... Brenton Tarrant adlı bir terörist, Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde en az 50 kişiyi El-Nur ve Linwood camiinde katletti, 48 kişiyi de yaraladı. Polisin söylediğine göre Tarrant’ın aracı ayrıca bomba yüklüydü. Tarrant’ın hedefleri sadece bu camilerle de sınırlı değildi, yazdığı manifestoya göre terörist Ashburton’daki camiyi de hedef alıyordu. Tarrant, “Oraya ulaşabileceğimden emin değilim” yazıp, bu insanları katletmek kafasında bir video oyunuymuş gibi “Bu bir bonus hedef” diye eklemiş. Saldırının en kan dondurucu detaylarından biri ise saldırganın El- Nur camisine yaptığı saldırıyı Facebook üzerinden canlı olarak yayınlamış olması.
Tarrant’ın yaptığı canlı yayının kayıtları saldırının korkunçluğunu gözler önüne serdi. Tarrant yayını arabasıyla El-Nur camiine doğru giderken başlatıyor, ardından da arabayı park edip kendi suratını gösteriyor, arabadan inip bagajdan silahları alıyor, sakin adımlarla camiye ilerliyor. Terörist kapıya yaklaşınca kapıdaki kişinin kendisine “Selam kardeşim” dediği duyuluyor, Tarrant ise bu kişiyi vurarak öldürüyor ve ardından camideki odaları ‘sistematik’ olarak gezerek, hareket eden her şeye ateş açıyor, kaçanları da teker teker hedef alıyor. Tarrant, ateş ederken çocuklara bile acımayarak, hastalıklı bir zihniyeti gözler önüne seriyor. Camideki herkesin yerde olduğundan emin olduktan sonra soğukkanlı bir şekilde arabasına yürüyen, şarjörü değiştirip tekrar camiye giren Tarrant bu sefer cesetlere, yerde sürünen yaralılara, ölü taklidi yapanlara, kimseyi canlı bırakmamak için canice yine ateş ediyor. Camiden çıktıktan sonra ise çok dar bir açıdan bir kadını vuruyor. Tarrant, yerde “Bana yardım edin” diye yalvaran kadını acımasızca katlediyor. Az önce onlarca insana kıyan Tarrant, daha sonra hiçbir şey olmamış gibi arabasına binip sakince uzaklaşıyor ve kendi kendine konuşuyor, gülüyor, siren seslerini duyunca ise hızlanmaya başlıyor. Bu görüntüler sosyal medya ve bazı haber portalları tarafından paylaşıldı. Birçok kişi ve siyasi, görüntülerin ‘dağıtılmasına yardımcı olunmasına’ tepki gösterdi. Washington Post, 16 Mart 2019 tarihli nüshasının ilk sayfasında saldırı ile ilgili sosyal medya paylaşımlarını eleştiren bir makale yayımladı. Facebook bu videoların yayımını yasakladı.
Christchurch polisi bu videodan bir süre sonra Tarrant’ı yakaladı. Aynı zaman içinde 3 kişi daha gözaltına alındı. Polis, bir kişinin serbest bırakıldığını çünkü aslında polise silahıyla yardımcı olmaya çalışan bir görgü tanığı olduğunu belirtti. Tarrant şu anda saldırıların ‘baş şüphelisi’ olarak tanımlanıyor. Gözaltında bulunan diğer kişilerin saldırıda ne rol oynadığı ise henüz bilinmiyor.
Saldırılardan sonra Christchurt’te bir süreliğine sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Saldırılar dünyada büyük yankı uyandırdı. The Guardian’da yer alan habere göre dünyanın birçok yerindeki camilerde güvenlik önlemleri alındı. ABD ve Britanya’da Müslüman nüfusun yoğun olduğu yerlerde polis daha çok devriye gezmeye başladı.
Mahkemeye çıktı
Brenton Tarrant saldırıların ertesi günü hakim karşısına ‘baş şüpheli” sıfatıyla çıktı. Üzerinde beyaz hapishane giysisi vardı, kelepçeliydi ve ayakları çıplaktı. Mahkeme Tarrant’ı şu ana kadar tek bir cinayetle suçladı ama Komiser Mike Bush ve duruşmadan sonra yargıç suçlamaların devamının geleceğinin güvencesini verdi. Bush, "Yeni Zelanda halkının gücümüz dahilinde bu atağa karşılık vermek için her şeyi yaptığımızı bilmesini istiyorum. Yeni Zelanda genelindeki topluluklar için bütün kaynaklarımızı kullanıyoruz" dedi. Terörist Tarrant'ın mahkemede "beyaz ırkın üstünlüğünü simgeleyen" ırkçı bir el işareti yaptığı iddia edildi. Mahkeme, bir kişiyi öldürmekle suçlanan Tarrant'ın, üst mahkemeye itiraz etme hakkı olmadan 5 Nisan'a kadar gözaltında tutulmasına karar verdi. Tarrant'ın öldürmekle suçlandığı kişinin ismi açıklanmadı. Tarrant 5 Nisan'da tekrar hâkim karşısına çıkacak. Bu sefer Terrant’ın daha çok cinayetle suçlanacak olması bekleniyor.
74 sayfalık "manifesto" yayımladı
Tarrant, saldırıdan kısa süre önce bir manifesto yayımladı. Silahlı saldırgan bu manifestoda çarpık ideolojisini, görüşlerini ve saldırıyı neden düzenlediğini anlattı.
Tarrant’ın ‘manifestosunun’ adı ‘Büyük yer değiştirme’ (The Great Replacement). Tarrant’ın manifestosu Renaud Camus’un aynı adı taşıyan İslamofobik teorisinden fazlasıyla etkilenmiş gibi duruyor. Tarrant manifestosunda Avrupa’da beyaz ırkın, mirasın ve kültürün düşük üreme oranlarından ve fazla göçten yok olma tehlikesiyle, yani ‘beyaz soykırım’ ile karşı karşıya olduğunu savunuyor. Zaten teröristin ‘manifestosu’ da şöyle başlıyor:
“Doğum oranları yüzünden.
Doğum oranları yüzünden.
Doğum oranları yüzünden.
Eğer bu yazılardan bir şey hatırlamanızı isteyecek olsam doğum oranlarının değişmesi gerektiğini hatırlamanızı isterdim. Eğer yarın bütün Avrupalı olmayanları topraklarımızdan kovacak olsak bile Avrupa halkı hala zayıflamaya ve sonunda ölmeye doğru hızla düşmeye devam eder.
Her gün sayılarımız biraz daha azalıyor, yaşlanıyoruz, zayıflıyoruz. Sonunda üreme seviyemizi arttırmalıyız yoksa bu bizi öldürecek.
Nüfusu korumak için insanlar nüfusun sürdürülmesine eşit doğurganlık oranına ulaşmak zorundadır. Batı dünyasında bu oran her kadının yaklaşık 2.06 çocuk doğurmasına denk geliyor.”
"Le grand remplacement" ve "The Great Replacement"
Foreign Policy, Camus’un teorileri ile Tarrant’ın manifestosunu kıyaslayan bir makale yayımladı. Camus’un ‘’Le grand remplacement’’ ideolojisinin temelinde de tıpkı Tarrant’ınki gibi Avrupa’nın demografisinin değişmesi yatıyor. Camus, Avrupa’ya göç eden yabancıları ‘sömürgecilere’ benzetiyor. FP’nin aktardığına göre Camus, ‘Pegida, mon amour’ adlı yazısında İslam karşıtı Alman grup Pegida’ya övgüler yağdırıyor ve gruba “Doğuda yükselen umut’’ diyor. Tıpkı Tarrant gibi Camus da Avrupa’da göçmenler ve ‘Avrupalılar’ın beraber yaşayamayacağını savunuyor. Camus çalışmalarından birinde “(Avrupa’da) Şu anda sömürgeci bir fetih var. Bu fetihte sömürülen yerliler biziz’’ ifadelerini kullanıyor, Tarrant da benzer bir şekilde manifestosunda birçok kez Avrupa’da yaşayan göçmenlere ‘İstilacı’ şeklinde hitap ediyor.
Bu uç fikirlere sahip Camus bile Tarrant’ın saldırısını kınadı. Camus, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda saldırıyı “Tüm saldırıları ve vahşeti olduğu gibi canice, embesilce ve perişan edici’’ bulduğunu belirtti.
Trump’ı “beyaz kimliğin yenilenmesinin ve ortak amacın bir sembolü” olarak gördüğünü söylüyor
Bu zihniyet, aslında artık çok da nadir değil. Direkt olarak bu ideolojiye bağlı olmasa da Avrupa’da ve ABD’de göçmen karşıtlığının giderek arttığı görülüyor. Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinde, faşizm ile kara bir geçmişi olan Almanya’da aşırı sağcı AfD 2017 seçimlerinde yüzde 13 oy aldı; göçmen karşıtı popülist parti CDU ile SPD’nin koalisyon kurmasının ardından Almanya’nın ana muhalefet partisi haline geldi. Avrupa Birliği üyesi Macaristan’ın liderliğini bir başka göçmen karşıtı popülist Viktor Orban yapıyor. ABD’nin başında ise göçmen karşıtlığının yeni sembol isimlerinden Donald Trump var. Tarrant, manifestosunda Trump’ı bir lider olarak desteklemese de Trump’ı “beyaz kimliğin yenilenmesinin ve ortak amacın bir sembolü” olarak gördüğünü söylüyor.
FP makalesinin başında bu konu ile önemli bir hatırlatma yapıyor: ABD’nin Charlottesville kentinde beyaz üstünlüğüne inanan milliyetçiler tarafından yapılan protestoda “Onlar bizim yerimize geçemeyecekler’’ (They will not replace us) sloganı kullanılıyordu.
Tarrant manifestosunda kendisine ayrıca ABD’li siyah muhafazakar ve Trump destekçisi aktivist Candace Owens’ın, Charleston’da camide katliam yapan Dylann Roof’un, Norveç’te 77 kişiyi katleden Anders Behring Breivik’in ve eski Britanyalı faşist lider Oswald Mosley’nin de ilham verdiğini belirtiyor.
Tarrant, bu saldırının hedefinin “İstilacılara bizim topraklarımızın asla onlara ait olmayacağını göstermek’’ olduğunu söylüyor. Manifestoda ayrıca saldırının ‘orijinal’ hedefinin Yeni Zelanda olmadığı da belirtilmiş. Buraya saldırıyı planlamak ve antrenman yapmak için geldiğini belirten Tarrant, “Burada da çok hedef olduğunu’’, burada yapılacak bir saldırının “Daha çok ses getireceğini’’ ve “Hiçbir yerin güvenli olmadığı gerçeğine daha çok dikkat çekeceğini’’ fark ettiğini söylüyor.
Tarrant manifestosunda kendisini, “İşçi sınıfı, düşük gelirli bir aileye doğmuş, 28 yaşında sıradan bir beyaz adam’’ olarak tanımlıyor. Terörist ayrıca hiçbir grup ya da organizasyonla bağlantısı olmadığını veya emir almadığını ileri sürüyor. Ailesinin İskoçyalı, İrlandalı ve İngiliz kökenlere sahip olduğuna da dikkat çekerdeke kendisini bir etno-milliyetçi ve eko-faşist olarak tanımlıyor. Tarrant, Avrupa seyahatinde olduğu Nisan ile Mayıs 2017’nin sonu arasında radikalize olduğunu anlatıyor. En çok vurguladığı örnek ise, Stockholm’de radikal İslamcı bir teröristin alışveriş caddesine arabayla saldırması sonrasında hayatını kaybeden 12 yaşındaki çocuk Ebba Akerlund. Tarrant onu radikalize eden diğer iki şeyin ise Fransa’da yapılan son seçimlerdeki adaylar ve Fransa’nın birçok şehrinde gördüğü ‘çok sayıda istilacı’ olduğunu yazmış.
Manifestosunda Türkleri tehdit etti
Hiç şüphesiz Tarrant ile ilgili çok dikkat çeken şey ise Türklere duyduğu büyük nefret. Tarrant manifestosunda saldırının amaçlarından birinin de Türkiye ile NATO’nun arasını açmak ve “NATO’yu, Türkiye’yi düşman bir güç olarak gören Avrupa ordusu haline çevirmek’’ olduğunu yazmış, Ayrıca manifestonun başında Tarrant kendisinden “Son zamanlarda yarı zamanlı kebap nakliyatçısı olarak çalışıyorum’’ ifadeleriyle bahsediyor. Metinde direkt olarak Türklere hitap eden bir bölüm var. İlgili bölümde şu yazıyor:
‘’Türklere
Barış içinde kendi topraklarınızda yaşarsanız size zarar gelmeyecek.
Boğazın doğusunda.
Ama Avrupa topraklarında, boğazın batısında herhangi bir yerde yaşamaya çalışırsanız. Sizi öldüreceğiz ve topraklarımızdan süreceğiz.
Konstantinapol için geliyoruz ve şehirdeki bütün camileri ve minareleri yok edeceğiz.
Ayasofya minarelerinden kurtulacak ve Konstantinapol tekrar doğru sahibi Hristiyanlara ait olacak
Hâlâ şansınız varken kendi topraklarınıza kaçın’’.
Tarrant’ın saldırıyı gerçekleştirdiği silahlar da Türk karşıtı yazılar ile doluydu. Silahların üzerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun başarısız olduğu ikinci Viyana kuşatmasının yılı 1683, Osmanlı’yı savaşta yenen çeşitli generallerin adları, Osmanlı’ya karşı ayaklanan Yunan militanlara verilen lakap ‘Turkofagos’ (Türk yiyici) gibi ifadeler yer alıyordu.
Tarrant manifestosunda üç lideri direkt olarak hedef alıyor: Almanya Başbakanı Angela Merkel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan.
Terörist Tarrant, liderleri hedef aldığı bölümde Merkel’i “beyaz düşmanı”, Erdoğan’ın “halkımızın en eski düşmanlarından birinin lideri”, Khan’ı ise “Londra halkını temsil eden Pakistanlı istilacı” olarak tanımlıyor.
Manifestonun en kan dondurucu bölümünden biri de Tarrant’ın “İstilacıların çocukları hep çocuk kalmaz, yetişkin olurlar ve ürerler, halkınızı değiştirmek için daha çok istilacı yaratırlar” yazdığı ve sonra da “Öldürdüğün herhangi yaşta bir istilacı, çocuğunun ileride karşılaşacağı bir daha az düşman” diye devam ederek çocukların katledilmesini uygun görmesi. Bu bölüm Tarrant’ın radikalize olmuş, hastalıklı zihnini sözler önüne seriyor. Tarrant’ın camide katlettikleri arasında çocuklar da vardı.
Bahsi geçen manifestonun saldırıdan kısa süre önce Başbakan Jacinda Ardern ve birçok milletvekiline gönderildiği açıklandı.
Tarrant avukatını azletti
Tarrant, kendisine mahkeme tarafından atanan avukatı kovdu. Avukat, Tarrant'ın akıl sağlığının yerinde olduğunu ve duruşmalara avukat olmadan çıkıp, kendisini temsil etme kararı aldığını belirtti.
Al Jazeera'da yer alan habere göre Tarrant'ın mahkemede kendisini temsil etme kararı alması teröristin aşırı sağcı görüşlerini mahkemede dile getirebileceği konusunda endişe yarattı.
Ardern: Ülkemiz yastayken biz sorulara cevap arıyoruz
Terör saldırılarından sonraki süreçte en çok dikkat çeken isimlerden biri Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern oldu. Ardern’ın gösterdiği büyük empati yeteneği ve yaptığı mantıklı açıklamalar dünya kamuoyunda birçok kişinin takdirini kazandı.
Ardern, saldırı haberini aldıktan kısa süre sonra, “Silah ruhsatlarının verilmesi ve bu silahların bulundurulmasından dolayı yaşanan olay üzerinde çalışmalar yapılırken şu anda silah yasalarımızın değişeceğini söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.
Ardern, ayrıca camilerdeki terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin aileleriyle bir araya geldi.
Hagley College’da gerçekleşen ve saldırıdan kurtulanlar ile hayatını kaybedenlerin aileleri, arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği buluşmada başörtü de kullanan Ardern, “Sizin yaşadıklarınızı kalbimizin derinliklerinde hissediyoruz. Yastayız, bu adil değil ve öfkeliyiz; bunları sizinle paylaşıyoruz” dedi.
Saldırının ardından anma törenleri
Saldırının ardından dünyanın birçok yerinde anma töreni düzenlendi ve bazı ülkelerde Müslümanlara destek için sembolik eylemler yapıldı. New York’tan İstanbul’a birçok yerde düzenlenen anma etkinliklerinde birçok farklı din ve etnik kökenden insan bir araya geldi. Bazı şehirlerde farklı din mensupları namaz saatlerinde camilerin önünde sembolik olarak nöbet tuttu.
Saldırgan daha önce Türkiye’ye gelmiş
Reuters, bir Türk yetkiliye dayandırdığı haberinde saldırganın 2016’da bir süre Türkiye'de bulunduğunun belirlendiğini duyurdu. TRT World Haber Koordinatörü Fatih Er, sosyal medyadan yaptığı açıklamada saldırganın 17-20 Mart, 13 Eylül ve 25 Ekim 2016 tarihlerinde Türkiye’de bulunduğunu ifade etti. TRT World saldırganın İstanbul Atatürk Havalimanı’nda çekilmiş bir fotoğrafını da yayımladı. Çok açık bir şekilde Avrupa’da yaşayan Türklere duyduğu nefreti manifestosunda anlatan ve Türk karşıtı ifadeleri silahına kazıyan, Ayasofya’nın minarelerinin yıkılması gerektiğini söyleyen Tarrant’ın Türkiye’yi biri uzun süreli olmak üzere iki defa ziyaret etmesi dikkat çekti. Çoğu kişi bu saldırılar altında art niyet olabileceğini düşünüyor.
Farklı ülkelerden incelemeler
The Times’ın haberine göre Birleşik Krallık istihbarat teşkilatı MI5, Tarrant’ın Britanya ve Britanyalılarla bir bağlantısı olup olmadığını soruşturmak için 75 sayfalık ‘manifesto’yu inceliyor. Habere göre Tarrant, manifestosunda Finsbury Park Camii’ne saldırı düzenleyen terörist Darren Osbourne’un ve Britanyalı faşist lider Oswald Mosley’nin “görüşlerinin kendisininkine yakın” olduğunu yazdı.
Tarrant’ın memleketi olan Avustralya, 50 kişiyi öldüren teröristin ülkede bir bağlantısı olup olmadığını incelemeye başladı.
Türkiye’de ise Tarrant’ın kimlerle irtibata geçtiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın programlarına paralel hareket edip etmediği ve telefon kayıtları tek tek mercek altına alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili olarak “Cani İstanbul'a gelmiş. Çalışmalar yapılıyor, bunun bağlantısı nerelerde var? Ortaya çıkaracağız. Yeni Zelanda'dan da bunların hesabının sorulmasını istiyoruz. Kuru kuruya, yatsın bir müddet sonra çıksın, olmaz öyle şey. Bu bir katliam, bunun hesabının sorulması lazım. Yarın aynı bedeli Yeni Zelanda da öder” demişti.
Saldırılara ayrıca dünya liderlerinden ve devlet dışı organizasyonlardan tepki yağdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Malezya Başbakanı Anwar İbrahim’e, Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne birçok kurum ve lider saldırıyı kınadı.
Saldırgan kimdi?
Avustralyalı haber portalı ABD saldırıdan kısa süre sonra saldırganı tanıtan bir makale yayımladı. 2009 ile 2011 yılları arasında bir spor salonunda kişisel antrenörlük yaptığı ortaya çıkan Tarrant’ın daha sonra seyahat etmeye başladığı belirtildi. Çalıştığı spor salonunun müdürü Tracey Gray videolardaki kişinin Tarrant olduğunu doğruladı.
Tarrant’ın Bitconnect’ten para kazandığını ve sonra işten ayrılıp bu parayı seyahate harcadığını belirten Gray, “Bana hiç silahlara ilgisi olan biri gibi gelmemişti. Bence seyahat ettiği yıllarda içinde bir şeyler değişmiş olmalı” dedi.
Gray, ayrıca Tarrant’ın kendisine babasının o lisedeyken öldüğünü anlattığını anımsadığını belirtti.
Spor salonu müdürü Tarrant’ın “Çocuklara bedava ders verdiğini ve bu konuda çok tutkulu olduğunu” belirtti.
Britanya gazetesi Daily Mirror’ın bu haberi “Büyüyünce cani bir aşırı sağcı katile dönüşen melek gibi çocuk” manşetiyle vermesi çok tepki çekti.