Yeni Şafak gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül Türkiye içerisindeki "gizli gizli örgütlenen yeni bir siyasal dalga" olduğunu söyleyerek, "Bu siyasal dalganın hedefi 'yerli üst akıl'dır" ifadesini kullandı. Bu "müdahalenin" büyük proje olduğunu iddia eden Karagül, "Türkiye’nin üzerine gelen saldırılar, tehditler, şantajlar ambargo uyarılarının hedefi işte bu yerli üst akıldır" dedi.
Karagül, "Yeni hedef 'Yerli Üst Akıl'dır. Geri dönüş intihar olacaktır. Artık bin yıllık Türkiye vardır" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Yeni bir gelecek sayfası açılırken, yeni şeyler yaşanırken, büyük dönüşler başlarken, tarihi kırılmalar öne çıkarken, bir millet yeni bir yürüyüşe çıkarken, bir ülke ve devlet yeni ve “yerli bir üst akıl”üretirken, her şey bu yeni geleceğe ayarlanırken bazıları tökezler, dermansızlaşır, kendini yenileyemez, yolda kalır, tarih dışına sürüklenir.
Okuyamazlar, anlayamazlar, kavrayamazlar, eski defterleri karıştırıp dururlar, eski itirazlarla eski konforlarını garanti altında tutmaya çalışırlar, eski ezberlerle yeniliklere karşı “haklı çıkışlar” üretmeye çalışırlar, mutlak doğru sandıkları şeyler üzerinde patinaj yapıp dururlar.
Bu yeni kuruluş, büyük bir dalgadır.. Herkesin üstleneceği rol değişecektir..
Oysa Türkiye bambaşka bir ülke olmuştur, bambaşka bir güce dönüşmüştür, bambaşka bir seyahate çıkmıştır. Devlet değişir, toplum değişir, iktidar ve muhalefet dili değişir, iktidar alanları daha bir merkezileşir, siyasi partiler değişir, sivil toplum yapıları değişir, cemaatler değişir, medya değişir, sermaye/güç yapılanmaları değişir. Herkesin üstlendiği, üstlenmek zorunda olduğu, seferber olması gereken şeyler değişir. Bütün bu değişimler yepyeni bir kuruluşa ayarlanmadır.
Çünkü bu, yeni bir kuruluştur, yeni bir güç inşasıdır, yeni bir siyasi ve toplumsal dalgadır ve çok büyük bir dalgadır. Bu Anadolu sınırlarına sığmayacak bir coğrafya arayışıdır, inşa çabasıdır. Bu, tarih yürüyüşüdür, yüz yıl sonra, Cumhuriyet’in üstüne yeni şeyler koyma projesidir, yeniden çok daha uzun bir maratona başlama planıdır ve o plan bugün uygulanmaktadır.
Geri dönüş artık intihardır.. Artık bin yıllık bir Türkiye vardır..
Bölgesel düzeyde de küresel düzeyde de bu ülkenin kavgaları sertleşir, iddiaları büyür, hesaplaşmaları şiddetlenir. Çünkü ölçek büyümüştür, çünkü ülkemizin ilgi ve etki gücü artmıştır. En önemlisi de iddialarımız büyümüştür, bu iddialardan geri dönüş yolu kapanmıştır, gemiler yakılmıştır.Çünkü geri dönüş intihardır, küçülmedir, parçalanma veya tarih dışına itilmedir.
Sadece Anadolu’daki bin yıllık siyasi birikim, kültürel kimlik ve zenginlik, milletler ortaklığı yeniden kaynaşmış, yeniden biraraya gelmiştir. 20. Yüzyılın Türkiye’si yoktur artık, olmayacaktır. Artık bin yıllık bir Türkiye vardır, bin yıllık bir güçle coğrafyaya ve dünyaya bakan bir devlet biçimlenmektedir.
Yeni müdahale “Yerli Üst Akıl”ı hedef alacak
Bugün içerideki itirazların, eleştirilerin, gizli gizli örgütlenen yeni siyasal dalganın hedefi bu “yerli üst akıl”dır, bu büyük projedir. Bugün dışarıdan dalga dalga Türkiye’nin üzerine gelen saldırılar, tehditler, şantajlar ambargo uyarılarının hedefi işte bu yerli üst akıldır, bu büyük projedir.
Bugün dışarıda pişirilen “Türkiye’yi durdurma” planını içeriye servis edenler aynı güçlerdir, ama içeride ihale alanlar yenilenmiştir. FETÖ yerine başkaları ikame edilmiştir. PKK ve HDP kriptoları üzerinden toplumsal dalga oluşturulamayacağı için, eski kronik marjinal siyasi cepheler üzerinden toplumsal karşıtlık üretilemediği için, FETÖ’nün operasyon kabiliyeti büyük oranda kırıldığı için, siyasi partiler üzerinden bir müdahalenin etkisi olamayacağı için ikame yapılarla muhalefet örgütlenmesine girişilmiştir.
“Muhalefet” suç değil bir haktır. Bizim burada sözünü ettiğimiz şey aslında “müdahale”dir. Bir dış operasyon, bir “iç işgalci” yapılanmanın birleşimidir. Bu yüzden “müdahale” yerlilik ve millilik dalgasına karşı olacaktır. “Yerli üst akıl” olarak tanımladığımız Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet sürekliliğinin üzerine kurgulanan Türkiye’nin büyük tarih yürüyüşüne karşı olacaktır.
Muhafazakar görünümlü direnç hatları: Bu cemaat tartışması değil
İçerideki yeni muhalefet oluşumu, çok yakında kendini hissettirecek,gündelik şikayetler üzerine kurgulanacak, esaslı muhafazakar söylemlerle süslenecek, yerlilik görüntüsü verilecek, “Erdoğan’ın yanlışları”, “Başkanlık sisteminin haksızlıkları”, ekonomik sorunlar, “tek adam söylemi” benzeri iddialar öne çıkarılacaktır.
Şunu açık biçimde ifade edeyim; bu yeni muhalefet biçimlenmesinde maalesef muhafazakar kesimler etkin biçimde kullanacak, bazı çevreler birer dış operasyon aparatına dönüştürülecektir.
Türkiye’yi dönüştüren, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet gibi yeni ve çok güçlü bir kuruluşun öncülüğünü yapan, Anadolu’dan yeni bir küresel güç oluşturmaya başlayan liderlik, akıl ve kadrolara karşı, “yerli ve muhafazakar” görüntü ile gizlenmiş bir direnç hattı oluşturulacaktır.
Bunun altyapısının şimdiden oluşturulduğunu, bir hazırlığın söz konusu olduğunu izliyorum. “Muhafazakar muhalefet” ve “Muhafazakar Müdahale” kavramlarını üretirken, kullanırken, bu çerçevede uyarılar yaparken aslında cemaatler tartışması yapmıyorum. Cemaatler her zaman olacaktır, olmalıdır da.
“Üçüncü Büyük Yükseliş”i önleme çabalarıdır bunlar!
Ama cemaat dediğimiz yapılar devletin merkez iktidar alanından pay istemeye kalktığı zaman, bilerek ya da bilmeyerek, ülkenin büyük projelerine karşı hazırlanan dışarıdan müdahalenin ihalesine kapıldıkları zaman bir “ulusal güvenlik sorunu” haline gelirler. İşte o zaman tehlike başlamıştır, işte o zaman bu yapılar “cemaat” olmaktan çıkmıştır.
Bu yüzden ülkeye, vatana, devlete, millete bağlılık, bir tür yerlilik testi herkes için gereklidir. Çünkü bu topraklardan Selçuklu’yu, Osmanlı’yı yükseltmiş olan biz, Birinci Dünya Savaşı ile imha edilmek istenirken Anadolu’yu “Son Kale” yapmayı başaran biz, bu akıl, feraset, birikim ve iddialarla yine bu topraklardan yeni bir güç yükseltme çalışan biz, yeni “yıldız ülke” için mücadele eden biz, yepyeni tehdit formlarıyla karşı karşıya geleceğiz.
Çünkü çok büyük bir Türkiye davamız vardır
Bu sefer “Biz”e karşı “bizden” görünen yapılarla gelecekler. Daha şimdiden yerli direnç sahibi kişilerin, kurumların, çevrelerin örtülü biçimde hedef alınmaya başlanması bundan. Bu saatten sonra, Türkiye’nin büyük yürüyüşüne cephe alan her çevre bir “dış tehdit”, bir “iç işgalci” olarak rol üstlenmiş olacaktır.
Öyleyse artık “Türkiye Ekseni” dışında bir siyasal kimlik yoktur. Vatan ekseni dışında mücadele zemini yoktur. Hepimizin durduğu yer burası olacaktır. Çünkü çok büyük bir Türkiye davamız vardır ve hiçbir örtülü tezgaha müsamaha gösterilmeyecektir.