Gündem

Yeni Şafak yazarı: Sokakta gördüğümüz tepkiler sık olmaya başladı

Kemal Öztürk: Öfkeler, fiziki tepkiye dönecek neredeyse...

08 Kasım 2016 12:53

Yeni Şafak yazarı ve Anadolu Ajansı eski Genel Müdürü Kemal Öztürk, sokakta bir vatandaşın tepkisiyle karşılaştığını anlatarak "-Kaldırımın karşısından, 'yanlışsın, yanlış konuşuyorsun' diye seslenen kişinin bana söylediğini anlamadım önce. Sonra gözlerini, gözlerime dikince fark ettim, muhatabı bendim. Bir önceki gün CNNTÜRK'te katıldığım tartışma programını kast ediyordu" dedi. Kemal Öztürk, yazısında "Bunun gibi tepkiler sokakta sık olmaya başladı. Bazı yazar arkadaşlarımız daha sert tepkilerle karşılaşıyor. Öfkeler, fiziki tepkiye dönecek neredeyse" ifadelerine yer verdi.

Kemal Öztürk'ün Yeni Şafak'ta yayımlanan yazısı şöyle:

Kaldırımın karşısından, “yanlışsın, yanlış konuşuyorsun” diye seslenen kişinin bana söylediğini anlamadım önce. Sonra gözlerini, gözlerime dikince fark ettim, muhatabı bendim. Bir önceki gün CNNTÜRK'te katıldığım tartışma programını kast ediyordu. 

Bunun gibi tepkiler sokakta sık olmaya başladı. Bazı yazar arkadaşlarımız daha sert tepkilerle karşılaşıyor. Öfkeler, fiziki tepkiye dönecek neredeyse.

Sosyal medya ise hiç konuşulacak gibi değil. O gece program boyunca yapılan ve ertesi gün devam eden hakaretler, o kadar çoktu ki, adım soyadım TT listesine girdi. 

Programda CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile girdiğimiz polemikler ve sonrasına gelen tepkilerden şunu anladım: Bir sağırlar dövüşü içine yeniden girdik ve çok tehlikeli bir tırmanış içindeyiz. Yeniden diyorum, çünkü 15 Temmuz darbe girişiminden önce de bunu yaşamıştık.
 

Sağırlar dövüşü, körler dövüşünden daha tehlikeli



Karşımdaki insanların bana yönelttikleri tepkilerden, beni anlamak istemedikleri anlaşılıyor. Özgür Özel'e yöneltilen karşı tepkilerin de aynı şekilde, anlamamak üzere olduğunu söylemeliyim. 

Yani anlamamak, dinlememek, duymamak üzere seyreden bir durum hakim ortada. Bu durumun, yavaş yavaş her yere hakim olduğunu görüyorum. Bunun adı 'sağırlar dövüşüdür' ve körler dövüşünden daha tehlikelidir.

Körler dövüşünde, görmezsin, yumruk sallarsın denk gelirse zarar verir. Lakin duyarsın, belki bu yüzden kavgayı bitirirsin. Ancak sağırlar dövüşünde görüyorsun ama duymuyorsun. Görüyorsun ve en zarar verecek yere vuruyorsun. Vurduğun insanın haklılığını, doğruları anlatıp anlatmadığını duymuyorsun. Oysa dinleseniz, duysanız, anlasanız belki de bir yerde anlaşacak ve ortak bir nokta bulacaksınız.
 

Sanki bunlar ülkede yaşanmadı 
 

Durumun vahameti şudur ki, kavgada vurdukları yerler, ülkenin can damarı olan milli birlik, ülke savunması ve iç barış gibi fay hatlarına zarar veriyor. Çok tehlikeli, zor büyük riskler var burada. 

Sanki kısa süre önce bu ülke askeri darbe yaşamamış, insanlarımız can vermemiş gibi davranıyor herkes.

Sanki, PKK, IŞİD, FETÖ gibi dünyanın en acımasız ve tehlikeli örgütleriyle savaş halinde değilmişiz gibi.

Sanki Suriye'de, Irak'ta yangın yerine girip, ateş ülkeye yaklaşmasın diye orada siper kazıp, saf tutan askerlerimiz yokmuş gibi.

Sanki her gün şehirlerimizden birinde, terör saldırısıyla insanlarımız perişan olmuyormuş gibi. Diyarbakır'daki tek bir saldırıdan 12 bin Kürt kardeşimiz etkilenmiş. 

Hendek savaşları yüzünden 400 bin insanımızın mağduriyetleri daha bitmedi. 

Devletin ana damarlarına FETÖ'nün verdiği hasar daha onarılamadı. 

Ordumuz kendine gelmedi daha. Polisimiz, bin parçaya bölünmüş, her yerde mücadele veriyor. 

Devlet bürokrasisi felç durumda, kendine gelmeye çalışıyor.

Avrupa ve ABD her gün bilinçli olarak ülke daha çok hırpalansın diye açıklama yapıyor. Avrupa şehirlerinde Türkiye vatandaşlarına, kurumlarına saldırı var. 

Tüm bunlar, olmamış gibi, tüm bunlar yaşanmıyor gibi, şimdi de sağır dövüşüne giriyoruz.
 

Kimse 'benim ne hatam var' diye sormuyor



Herkes karşısındakini suçluyor. Kimse benim ne hatam var diye düşünmüyor. Oysa sorun çözmek isteyen, özeleştiri ile başlar söze.

CHP'nin son açıklaması büyük bir talihsizlik. Halk direnişinden, hükümetin PKK, IŞİD, FETÖ'ye yardım ettiğinden bahsediyor. Bu nasıl bir ana muhalefet sorumluluğu?

Evet, hükümetin hataları var. Evet, AK Parti'nin hataları var. Evet, yanlışlar yapıldı, yanlış adımlar atıldı. Ancak tüm bunlara rağmen, ülkenin kaderi ve geleceği söz konusu olduğunda, kimsenin sağırlar dövüşüne girecek lüksü olmamalı.

İnsanların gelecek kaygıları var. Benim de var. Çocuklarımın geleceği için ben de endişeleniyorum. Bu sütunda bazen hükümetin icraatlarını eleştiren yazılar yazıyorum, ekranlarda konuşuyorum. Hatta bundan dolayı fitne ekibi bunları kesip kesip, yüksek makamlara şikayet ediyor beni. Yine de ülkedeki durumun tek başına faturasını AK Parti'ye, hükümete, Cumhurbaşkanına kesmek adalet değildir.
 

Herkes devletten bir şey bekliyor, doğru mu?



Elbette Dicle kenarında bir koyunu kurt kapsa, hesabını halifeden sorarlar bizde. Bu yüzden herkes hükümetten, Cumhurbaşkanı'ndan bir şey bekliyor. Bu sağırlar dövüşünü ancak bunlar bitirebilir diyorlar.

Kaygısı olanı, endişesi olanı, derdi olanı, mağdur olanı dinlemenin, onların gönüllerini almanın kimseye zararı olmaz. Bir savaş veriyorsak eğer, bir kavga varsa, bir vatan savunması varsa eğer, herkese ihtiyacımız var demektir. Cephe gerisini sağlam tutmak zorundayız. 

Devletten bunu bekleyenlerin, devletin de kendilerinden bir şey beklediğini bilmeliler: Vatan savunmasında safa tutun.

En üzücü olanı şudur:

Türkiye FETÖ ile mücadele konusunda sonuna kadar haklı ama bunu dünyaya ve kendi vatandaşına yeterince anlatamıyor.

Türkiye, darbe sonrası girdiği mücadelede haklı ama bunu anlatamıyor.

Türkiye, PKK ve IŞİD konusunda sonuna kadar haklı ama bunu anlatamıyor. 

Suriye ve Irak konusunda haklı ama bunu güçlü bir şekilde anlatamıyor.
 

Herkesi kucaklayacak bir politika



Ancak en tuhafı ülke içinde nasıl olur da tüm yaşananlara rağmen bir milli dayanışma, birlik, beraberlik ve bir seferberlik hali oluşmaz? Bunu gerçekten düşünmeliyiz.

Burada kötü niyetli işbirlikçilerin varlığını biliyorum. Burada bazı devletlerin yurt dışında aleyhimize kasten yaptıklarını biliyorum. 

Bu işimizi daha da kolaylaştırır aslında. Onları açığa çıkartıp, yalnızlaştıracak bir politika ile tüm vatandaşlarımızı kucaklamak varken, sağır dövüşüne körük yapanları öne çıkarmak kime fayda veriyor ki?

İnsanlarda tehlikeli bir öfke büyümesi var. Bu da sağır dövüşüyle daha da tehlikeli boyuta giriyor. Bunu önlemek için hepimize görev düşüyor.