Gündem

Yeni Şafak yazarı: Rabia Naz’ı kim öldürdü?

"Abdülhamit Gül, inanıyorum ki Rabia Naz2ın ölümünü gündemi haline getirmiştir"

26 Mart 2019 10:48

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan,  Giresun'un Eynesil ilçesinde evinin önünde yaralı bulunup kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren 11 yaşındaki Rabia Naz Vatan'ın şüpheli ölümünü köşesine taşıdı. Kılıçarslan, “Adalet duygusuna çok güvendiğim, kılıcının iki yanı da keskin olan bir Adalet Bakanı olarak bildiğim Abdulhamit Gül, inanıyorum ki Rabia Naz’ın ölümünü öncelikli gündemi haline getirmiştir zaten” diye yazdı.

Kılıçarslan’ın "Rabia Naz’ı kim öldürdü?”  Başlıklı yazısı şöyle:

Öncelikle kendi adıma bir hatadan, bir eksiklikten bahsedeyim. 12 Nisan 2018 günü Giresun’un Eynesil ilçesinde evinin önünde bulunan Rabia Naz’ın ölümünden yenice, sosyal medyada bir kullanıcının “Bundan söz etmeyecek misiniz?” demesiyle haberdar oldum. Meğer Metin Cihan, Fuat Uğur, Cem Küçük, Çiğdem Toker gibi gazeteciler bu konuda epeyce inisiyatif almışlar.

Benim yazım biraz bu konuda birikmiş, zaten bilinen bilgileri tekrar gibi olacak ama olsun. Yeter ki Rabia Naz’ın son derece şüpheli ölümünün aydınlatılabilmesi için kamuoyu oluşsun.

11 yaşında bir ana kuzusu olan Rabia Naz Vatan, o gün eczanede çalışan annesinin yanından ayrılıp eve gitmek üzere yola çıkmış. 17.15 civarında da bir ayağı bilekten kopmak üzere, bazı yerlerinde de yara ve çizikler olduğu halde evlerinin önüne ağır yaralı olarak bırakılmış.

Rabia’nın babası Şaban Vatan’ın anlattıklarına kulak verelim: “Kızımı en son Eynesil Belediye Başkanı’nın oğlu Mehmet Ali Somuncuoğlu görmüş. Bize ‘Rabia’yı dondurma yiyerek eve doğru yürürken gördüm’ diye beyanda bulundu. Rabia’ya ‘dondurmanı bana ver’ diye takılmış. Kazadan sonra da Rabia’nın üzerinde kereste talaşı, saman gibi şeyler görünce durumdan şüphelendim. Yol güzergâhında terk edilmiş bir ev var. O evin içine girdiğimde ahırda samanların ve talaşların olduğunu gördüm. Belli ki kızıma çarpan otomobilin sürücüsü Rabia’yı buraya getirip, kanları temizlemiş. O sırada üzerine yerde bulunan saman ve talaşlar bulaşmış. Ardından oto yıkamacıya gittim. Kendisi bana ‘siyah bir Doblo otomobili yıkadım. Adam telâşlıydı, sürekli sağa sola bakıyordu’ dedi. Tüm bu delilleri, ifadeleri ve şüpheli durumları polise anlattım. Maalesef bir sonuç alamadım. Kendi olanaklarımla güzergâhı gösteren 6 kamera kaydını da götürdüm. Katil veya katillerin bir an önce bulunup ortaya çıkarılmasını istiyorum.”

Babanın “bu intihar değil, trafik kazası” tezini, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Birimi’nin verdiği otopsi raporu da açıkça destekliyor. Raporda ağır şekilde yaralanmanın düşme değil, araba kazası sonucu oluşabileceği değerlendiriliyor.

Bence Rabia Naz’ın ölümüyle ilgili akla en yatkın teori şu: Bir siyah Doblo Rabia’ya vurdu. Aracın sürücüsü, kızcağızı hastaneye götürüp belki de hayatını kurtarabilecekken paniğe kapılıp -muhtemelen bir samanlıkta Rabia’yı temizlemeye çalışarak- evlerinin önüne intihar süsü vererek bıraktı.

“Akla en yakın teori” diyorum çünkü olayla ilgili hukuki süreç devam ediyor.

Bu arada sizi, ölümün üzerinden yedi ay geçmişken TGRT Haber’de program yapan bir ikilinin, Fuat Uğur ve Cem Küçük’ün konuyla ilgili canlı olarak yayınlanan konuşmalarından da haberdar edeyim. Fuat Uğur şöyle diyor: “Bir kızın bir trafik cinayetinde öldürülmesi ve tabii küçük bir yer, kazayı yapan, öldüren de çocuğu getiriyor, evinin önüne koyuyor, sanki yukarıdan düşmüş gibi. Sonuçta bu saptanıyor. Burada cinayeti işleyen belli, söyleniyor, cinayeti işleyen bir isim var. Yani bu iddia olarak ortaya atılıyor. Herkes biliyor ama.” Program esnasında Fuat Uğur’un iddiasını bu kez Cem Küçük tamamlıyor ve şöyle diyor: “Belediye başkanının yeğeni.” Ardından Fuat Uğur devam ediyor: “İddia olarak ortaya atılan isimle ilgili olarak herhangi bir soruşturma bir türlü yapılamıyor.” Konuşmanın ilerleyen bölümünde Cem Küçük, İHA bölge muhabiri Fuat Bodur’dan aldığı bilgilere dayanarak şunları anlatıyor: “Geçirdiği kaza aslında onu öldürecek bir kaza değil. Ama kızı o panikle evin önüne bırakıyorlar. Şimdi yedi ay olmuş, Şaban Vatan ve eşi isyan ediyor. Benim oradaki emniyete de iki çift lafım var. Yahu siz ne yapıyorsunuz? Oranın savcısı, polisi, siz ne yapıyorsunuz?”

Rabia Naz’ın ailesinin “Olayın faillerinin ortaya çıkartılmamasında AK Partili vekiller Nurettin Canikli ve Cemal Öztürk’ün dahli var” iddiasına Nurettin Canikli, Şubat ayı içerisinde çok net şekilde cevap vermiş: “Böyle bir şey olabilir mi? İnanamıyorum. Nasıl böyle bir şeye ismim bulaştırılır? Hatta Vali Bey’e ‘idari soruşturmayı, babanın da iddialarını dikkate alarak yeniden tüm kamuoyuna açık bir şekilde yapın’ dedim. ‘Konu yargıda olduğu için hukuki olarak yapamıyoruz’ dedi. Sonra ben Adalet Bakanı Abdulhamit Gül Bey’i aradım bugün. Ona da aynı şeyi söyledim. Hem savcılığa olayın bu yönünü soruşturması için suç duyurusunda bulunduk, hem de Adalet Bakanımıza da, ‘babanın iddialarını da dikkate alarak açık bir soruşturma yapılsın’ dedim.”

Lafı eğip bükmeden, dümdüz söylemek lazım: Ölümünün üzerinden neredeyse 1 yıl geçmiş; adli tıp raporunun ‘intihar değil, trafik kazası’ dediği; bazı kamera kayıtlarının silinip bazı delillerin karartıldığı iddiaları dolaşan böylesi bir durumda Adalet Bakanlığımıza düşen vazife, olağanüstü bir şeffaflıkla olayın üzerine gitmektir. Gerekirse soruşturmayı daha önce soruşturmada görev almamış yeni bir ekiple yeniden başlatmak ve meseleyi kamuoyunun bütününü tatmin edecek şekilde açıklığa kavuşturmak önceliktir.

Rabia Naz’ın katili bulunmalıdır. Değil belediye başkanının yeğeni ya da oğlu, başkanın kendisi bile olsa bulunmalıdır bu kazayı yapan. Nurettin Canikli’nin çağrısına kulak verilmelidir. Olayı karartan tek bir kirli polis, tek bir kirli yargı çalışanı, tek bir siyasi varsa en ağır şekilde cezalarını bulmalıdırlar. Yok, bu bir komplo, bir planlama işiyse bu da ortaya bütün açıklığı ile çıkarılmalıdır.

Güvencem ise şudur: Adalet duygusuna çok güvendiğim, kılıcının iki yanı da keskin olan bir Adalet Bakanı olarak bildiğim Abdulhamit Gül, inanıyorum ki Rabia Naz’ın ölümünü öncelikli gündemi haline getirmiştir zaten. Gerçekler hızla ortaya çıkmalı, adalet yerini bulmalıdır.