Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, bugünkü yazısında, ilk olarak İyi Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Aslıhan Elibol tarafından paylaşılan İTÜ’deki misafir öğretim üyesi Pakistanlı Aamir Hamid ve Farrukh Mazhar ile İranlı Peyman Roodgarsaffari’nin sosyal medyada gündem olmasını değerlendirdi.
Elibol’un paylaşımıyla son derece patetik bir operasyona kalkıştığını yazan Kılıçarslan, “İnci Sözlük isimli operasyon merkezi de tabii ki destek oldu bu algıya. Elbette bu olayın da hakikati tez zamanda ortaya çıktı. İTÜ’nün dünyanın hemen her ülkesinden, hemen her dinine mensup onlarca misafir öğretim üyesinden 3’ü idi bu hocalar. Üstelik akademik kariyerleri de, bilimsel yayınları da tabiri caizse 1,5 kilometre falandı. Uluslararası anlaşmalar kapsamında ülkemize gelip ders veren hocalardı. Elbette ne Aslıhan ne de İnci Sözlük, bu gerçeklere rağmen geri çekmediler yaptıkları pisliği” diye yazdı.
Kılıçarslan yazısına şöyle devam etti:
"Asıl meselenin ne olduğunu söyleyeyim mi size? Asıl mesele, 250 yıldır perişan edilen imge dünyamız aslında. Osmanlı’nın gerileyiş döneminden bu yana “bilim dediğini, ilim dediğini sadece ve sadece sarışın ve
Batı kisvesi giyenler üretebilir” fikri beynimize öyle bir kazınmış ki. Sakalı, takkesi, cübbesi olan hiç kimse bilim üretemez sanıyor herkes. Düpedüz aptallık bu ama bu düpedüz aptallığın alıcısı öyle çok ki...
Hep yazdım yine yazacağım. Bizimki gibi ülkelerde modernlik “naylon çorap modernliği”, dindarlık da “cübbe-şalvar dindarlığı”dır. Oysa modernliğin kılıkla kıyafetle, şekille şemaille ilgisi olmadığı gibi dindarlığın da cübbe ve şalvarla doğrudan bir ilgisi yoktur. Bunlar gündelik tercihlerdir ve cübbesiz biri çok iyi dindar olabileceği gibi, şalvarlı bir âdem de üçkâğıtçının teki olabilir.
Fakat bizimki gibi ülkelerde 'kristalizasyon' o denli fazladır ki günün sonunda yaşadığımız coğrafyadan, sahip olduğumuz ülkeden, doğduğumuz yerden ve finalde de kendimizden nefret etmeden “modern” olunamazmış gibi gelir naylon çorap modernlerine.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın