Yeni Şafak yazarı Ali Saydam, 124 perakende şirketinin pazartesi günü AVM'lerdeki dolarla kiraya karşı kepenk kapatma eylemini köşesinde yorumladı. "Dükkânları bir süreliğine kapalı tutmak' bir tür iletişim dilidir" diyen Saydam, "Ülkemizde kepenk kapatma hemen PKK’yı ve Güneydoğu Anadolu’da terör örgütünün baskısıyla kepenk kapatan esnafı çağrıştırabilir" diye yazdı. Öte yandan yazar, Birleşik Markalar Derneği ve onun Başkanı Twiggy terliklerinin sahibi Sinan Öncel'in mağaza kapatma eyleminde başı çektiğini belirtirken, Eylem sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın harekete geçtiğini kaydetti.
Ali Saydam'ın "Kepenk kapatmanın bedeli" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"124 perakende şirketi Pazartesi günü kepenk kapatmış… “Sadece iki saat kapalı kaldık” falan diye işi yumuşatmaya çalışıyorlar. Ancak genel algı hem hükümet nezdinde hem de halkta “kepenk kapattıkları” şeklinde…
"Dükkânları bir süreliğine kapalı tutmak" bir tür iletişim dilidir. Hükümetin ve alışveriş merkezleri yatırımcılarının dikkatini çekmekti herhalde amaç. Ancak ülkemizde kepenk kapatma hemen PKK’yı ve Güneydoğu Anadolu’da terör örgütünün baskısıyla kepenk kapatan esnafı çağrıştırabilir. Ayrıca kitleler nezdinde panik ve kötümserliği tetikleyebilir, bu yüzden de çok riskli bir iletişim aracıdır…
Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in MYK toplantısının ardından; hem dövizle kiralama yapıp mağazalarla imzalanmış sözleşmelere dayanarak hukuki haklarından ödün vermeye yanaşmayan, az sayıda da olsa AVM yatırımcılarına hem de kepenk kapatma eylemine girişenlere esip gürlemesi bu yüzdendir…
Bu mağaza kapatma eyleminin başını çeken Birleşik Markalar Derneği ve onun Başkanı Twiggy terliklerinin sahibi Sinan Öncel aslında çok iyi bir dalga boyu yakalamışlardı. Euro ve doların, TL karşısında değer kazanmasıyla zor durumda kalan perakendecinin derdini son derece etkili bir şekilde dile getirmeyi başarmışlardı.
Talepleri çok açık ve vicdan sahibi herkesin destekleyeceği, sahip çıkacağı türdendi: “Biz o zaman imza attık, ancak dövizin böyle fırlayacağını kestiremezdik. Şimdi tüm kiralar TL olsun, hatta öyle enflasyon oranında falan da artmasın, ciro üzerinden, yani kazancımız oranında ödeyelim kiraları, dilediğimiz zaman sözleşmede yazılı tazminatı ödemeden çıkalım. Ancak AVM Yatırımcısı bizi istediği zaman çıkaramasın vs…”
Aslında son derece beşerî talepler…
Türkiye’de bu tür, kimsenin kâğıt üzerinde resmen karşı çıkamayacağı, ancak gerçeklikle pek de bağdaşmayabilen talepler vardır. Mesela idam meselesi. Vicdanen pek çok suç konusunda idam cezasının getirilmesinden yana olanların sayısı kahir çoğunluğu oluşturur. Ancak; hem kimlere nasıl geri dönülmesi imkânsız olan idam cezasının getirileceği hem de bu karar sonrasında devletçe altına imza atılmış uluslararası anlaşmalar konusunda nasıl hareket edileceği meselesi ciddî tartışma konusudur…
Bu nedenle son derece insanî ve yalın gibi gözüken perakendeci talepleri, yerli ve özellikle de yıllarca teşvik edilmiş olan ve halen de ülkemize gelmesi için çeşitli girişimlerde bulunulan yabancı yatırımcıları dinleyince, hayli karmaşık durum almaktadır… Hükümetin ve Meclis’in işi göründüğü kadar kolay değildir.
AYD verilerine göre Türkiye’de toplam 403 AVM varmış. Bunların 320’si yerli, 83’ü yabancı yatırımcıya aitmiş… Tüm AVM’lerin %70’ten fazlasının kredi borcu döviz cinsindenmiş… Sistemin yabancı para cinsinden kredi borcu 15 milyar dolar imiş… Şimdi herhalde anlaşılıyor, yatırımcının kiraları neden döviz cinsinden talep ettiği… Aslında yıllarca çok düşük düzeyde seyreden döviz/TL dengesi nedeniyle bu durum mağazacıları uzun yıllar pek de rahatsız etmemiş. Ancak son aylarda bu denge bozulunca sorun, ortaya çok daha keskin bir şekilde çıkmış.
AVM’lerin büyük bir çoğunluğu gereken vicdan muhasebesi ile kârları neredeyse sıfırlayarak kurları 4,5 ile 5,5 arasında bir yerlere sabitlemişler… Ciro/kira anlaşması yapanlar da olmuş.
Görünen o ki bu da kurtarmıyor tarafları…
Anlaşılan, hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın müdahalesiyle Meclis’ten yeni bir yasal düzenleme ile devlet kimsenin mağdur edilmediği bir çözüm yolu bulmaya çalışılacak…
Keşke, Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği AYD, Birleşmiş Markalar Derneği BMD, AYD’nin de üyesi olduğu tüm perakendenin çatı örgütü TAMPF (BMD ayrılmış bu federasyondan) ve belki TOBB’un da katılımıyla devlet müdahalesine gerek kalmadan kendi aralarında bir çözüm üretselerdi de bir tür kazan-kazan ilişkisi oluştursalardı…
BMD’nin, kendisini onca zaman içinde mağdur gibi göstermeyi başarırken, o kepenk kapatma eylemi ile tuhaf bir duruma düşmesi karşısında, haklı olarak Cumhurbaşkanı harekete geçmiş…
İnşallah dibinden umut çıkacak olsa da taraflar için Pandora’nın Kutusu açılmaz…"