Gündem

Yeni Şafak yazarı: Kâbe'de kadın erkek bir arada namaz kılarken, kadınlara ait üniversite istemek neden?

"Son zamanlarda nikah tartışmalarının üzerine hiç hoş durmadığı belli bu talebin"

11 Ağustos 2017 14:53

Yeni Şafak yazarı Yaşar Taşkın Koç, "Kabe’nin etrafında kadın erkek çocuk yaşlı her milletten insanın yanyana ibadet edebilmesi, kadınların sizin önünüzde namaza durabilmesi fakat hemen dışarıda, caddede otomobil sürmelerinin yasak olmasındaki çelişki" dedi. Sosyal medyada kadınlar için üniversite talebine yönelik olarak başlatılan kampanyaya da değinen Koç, "Gece gece kız çocukları için bir üniversite talebi twitterda birinci sıraya oturuyor. Talep kadar itirazlar da yükseltiyor 'hashtag'i. ‘Bu da nerden çıktı acaba’ diye düşünüyorum? Bir cevap bulamıyorum. Olabilir, böyle bir talep de gelebilir ama bunun aşırı şahsi bir şey olup olmadığı koca bir üniversite açılacaksa netleştirilmeli. Gerek kendi tarihimiz gerek Anadolu’daki töreler gerek Cumhuriyet boyunca üniversite eğitiminin kendi geçmişi 2017 Ağustosunda bu isteği “nerden çıktı şimdi” diye dudak bükerek karşılamamıza sebep oluyor" ifadesini kullandı.

Yeni Şafak'ta Yaşar Taşkın Koç'un "Çocuk sesleri arasında" başlığıyla (11 Ağustos 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Sonunda daha sakin bir yaz geçiyor nihayet. Uzun zamandır her yaz ama toplumsal olaylar ama seçimler referandumlar derken gerçekten yorucuydu. Oysa siyasetin hareketliliğin çalışmanın diğer mevsimlerin işi olması gerekiyordu. Hele geçen yıl yaşadığımız darbe girişimi artık sıcak günlerin kıştan yoğun geçeceğinin ispatı gibiydi. Neyse ki kendisiyle beraber telaşını da alıp götürdü aradan geçen bir yıl. Şimdi ama sahillerde ama memleketinde ama köyünde ama bozkırda ama orman ama yaylada hiç olmazsa bir hafta on gün kaçırıyor insanlar elden geldiğince.

Ben de size bu yazıyı çocuk seslerinin dalgalara karıştığı Karadeniz’de bir sahilden yazıyorum.

Bunları düşünerek.

Benim ne düşündüğümün bir anlamı olmadığını sosyal medya bağırıyor. Gece gece kız çocukları için bir üniversite talebi twitterda birinci sıraya oturuyor. Talep kadar itirazlar da yükseltiyor “hashtag”i. ‘Bu da nerden çıktı acaba’ diye düşünüyorum? Bir cevap bulamıyorum.

Son zamanlarda artan kadın, kız, evlilik, nikah tartışmalarının üzerine hiç hoş durmadığı belli bu talebin. Gerekçesi ikna edici değil. İhtiyaç olduğu aşırı şüpheli.

Herkesin bir öznel Hac farizası vardır, elbet benimkinin de kendime ait bana saklı yönleri var. Ama en çok şaşırdığım şeylerden biri Kabe’nin etrafında kadın erkek çocuk yaşlı her milletten insanın yanyana ibadet edebilmesi, kadınların sizin önünüzde namaza durabilmesi fakat hemen dışarıda, caddede otomobil sürmelerinin yasak olmasındaki çelişkiydi. O yüzden, kadın erkek arasındaki toplumsal ilişkinin sınırlarını neyin ne zaman nasıl belirleneceği meselesi dini açıdan da hangi otoritenin yetkisinde acaba ve kimin dediği ne kadar doğru?

Olabilir, böyle bir talep de gelebilir ama bunun aşırı şahsi bir şey olup olmadığı koca bir üniversite açılacaksa netleştirilmeli. Gerek kendi tarihimiz gerek Anadolu’daki töreler gerek Cumhuriyet boyunca üniversite eğitiminin kendi geçmişi 2017 Ağustosunda bu isteği “nerden çıktı şimdi” diye dudak bükerek karşılamamıza sebep oluyor. ODTÜ, Koç, Bilkent, Galatasaray, Hacettepe, Boğaziçi gibileri ‘bugün’ ve daha nicesi ‘dün’ karma eğitimle onca başarıyı yakaladı, yakalamaya devam ediyor. Bu okullardan ahlaklı, nitelikli, dürüst binlerce kız öğrenci yetişti, bilim insanı oldu, yüzümüzü ağarttı, hocamız oldu bizi yetiştirdi, doktor oldu iyileştirdi, mühendis oldu evlerimizi dükkanlarımızı yollarımızı yaptı, sosyal bilimlerde nice yol gösterdi.

Bizzat tecrübe ortada bir gerekçe olmadığını gösteriyor, ispatlıyor.

Yaz ruhuna uygun geçerken, sosyal medya mevsimi kış sanmaya devam ediyor özetle.

Ben bunları size Sinop’ta güneş ışıkları denizdeki insanları altından gölgelere çevirirken sahilden  yazıyorum.

Aklıma ortaokul üçüncü sınıfta yaşlı coğrafya hocamızla yaptığımız tartışma geliyor. Sinop’taki Amerikan üssünü “beş yüz insana ekmek veriyor” diye savunan kadın öğretmenimize bir derste ne çok hücum ettiğimizi gülümseyerek hatırlıyorum. Hocanın sabrına, biz bacaksızlara girişmediğine ancak şimdi, bu yaşta şaşıyorum. 12 Eylül öncesiydi ve tabii ki karşıydık Amerikan üslerine ve tabii ki biz haklıydık.

Sonra 12 Eylül oldu. Sonra okullar bitti. Bu şehirde olmasam belki bir daha hatırlamayacağım o ders düştü aklıma. Sonra Sinop’taki o üs kapandı gitti.

Çünkü SSCB dağılmış, şartlar ve dolayısıyla strateji değişmiş, Kuzey Atlantik Paktı’nın tehdit algısı ‘kuzey’ yerine Ukrayna civarıyla İran ve Ortadoğu’yu da kapsayacak şekilde kendine yeni bir yön seçmiş, üsler zincirinin bir parçasını Malatya’ya kurmuştu.

Ders bitmiş, üs gitmiş, yenisi çoktan kurulmuştu biz o çocuklara da o coğrafya hocamıza da falan sorulmadan. Tarihin cilvesi, Amerikan üssüyle de ünlü aynı kente neredeyse SSCB’nin mirasçısı Rusya nükleer santral yapacaktı, iyi mi?

Orta üç öğrencisi ukalalarla memleket meselelerini kıyasıya tartışan; kızmayan, susturmayan karma eğitimle yetişmiş o “hocahanım”ın yaşıyorsa ellerinden öper, vefat ettiyse Rabbim'den gani  gani rahmet dilerim.

Bütün içtenliğimle.