Gündem

Yeni Şafak yazarı: Ekrana adam çıkarma kriterini "Reis'e sürekli yalakalık yapan" olmaktan çıkartırsanız...

"Ne yapayım, yalaka tayfasından değilim. Suç mu?"

08 Ağustos 2017 13:18

Eski Anadolu Ajansı Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, "Yeni bir devlet kuracağız kurucusu da Erdoğan" sözlerinden sonra başlayan tartışmaya ilişkin olarak bir yazı kaleme aldı. Öztürk, televizyona" Adam mı var çıkarmıyoruz?” Var tabii. Ölçme kriterini, “Reis’e sürekli yalakalık yapsın, vur dediğinde vursun, sev dediğinde sevsin, aklı az, bileği kuvvetli insan” olmaktan çıkartırsanız, AK Parti içinde çok değerli yüzlerce siyasetçi, milletvekili, parti yöneticisi, yazar ve gazeteci olduğunu görürsünüz" dedi.

Yeni Şafak'ta Kemal Öztürk'ün "AK Parti adına konuşanlar" başlığıyla (8 Ağustos 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

‘Yeni bir devlet kuran ve kurucu lider olarak da Erdoğan’ı seçen’ kişinin neden olduğu sarsıntı devam ediyor. Bu yazıyı yazarken, Başbakan, Başbakan Yardımcısı, bakanlar, AK Parti sözcüsü bu akla zarar açıklamanın arkasını toparlamak için paralıyordu kendilerini. Allah’tan adam daha fazla konuşmadı. Birleşmiş Milletler'i de yıkıp yenisini kuracaktı yoksa!

‘Bizi bağlamaz, kendi görüşü’ diyerek işin içinden çıkmak niyetinde AK Parti. Hukuken haklılar. Lakin vicdan, algı ve iletişim açısından öyle mi? Sanırım burada tartışmamız gereken bir konu var.

AK Parti eskiden iletişimi nasıl yönetirdi?

AK Parti’nin en iyi dönemlerinde (2008-2011), Başbakan Basın Danışmanlığı yaptım. O zaman iletişim çalışmalarının nasıl yapıldığına şahit oldum. Sadece bir tanesini anlatayım.

Başbakanlık'ta gündemde olan konular sıralanıyordu. Çözüm süreci, tarım reformu, AB ile ilişkiler, reformlar, Kürt sorunu vb… Sonra bu konularda AK Parti adına konuyu iyi anlatacak ve faydalı olacak isimler tespit ediliyordu. Bunların neredeyse tamamı bakan, genel başkan yardımcısı, grup başkanı ya da milletvekiliydi.

Erdoğan’ın onayından sonra, Başbakanlığın ve partinin basından sorumlu ofisleri, televizyon ve gazetelere mesaj göndererek, parti ve hükümet içinden bir konuk çağırmak istendiğinde, ‘bu konularda şu isimleri tavsiye ederiz’ deniyordu.

Konu başlıkları çoktu ve konuşacak isim listesi de uzundu. Aslında bu, AK Parti’nin siyaseten, entelektüel olarak ve iletişim açısından ne kadar güçlü insan kaynağına sahip olduğunu gösteriyordu.

Bence 2002-2012 yıllarında arasında siyaset üretme, iletişimi yönetme ve fikir tartışmalarında AK Parti’nin tartışmasız bir üstünlüğü vardı. Kadroları gerçekten de çok nitelikli ve saygın isimlerden oluşuyordu.

AK Parti adına konuşan 'Yeni Sözcüler'

AK Parti’nin siyaset üretme konusundaki sorunlarını bir kenara koyalım.

Bugün AK Parti, içine düştüğü iletişim ve siyasi krizlerin neredeyse tamamında, resmi sözcüleri ya da siyasetçilerinin değil, danışman ya da dolaylı olarak partiyle ilişkili olan insanlar nedeniyle sorun yaşıyor.

Yine bugün medyada, AK Parti hareketi üzerine süren tartışma, polemik ve eleştirel yazıların önemli bir kısmı, “AK Parti medyası” diye etiketlendirilen medyadaki bazı yazarlar, sözcüler ve yorumcular nedeniyle oluyor.

Şunu da söylemeliyim: Bugün kamuoyunda AK Parti algısı değişiyorsa, yeni ve kötü bir imaj yerleşiyorsa, “yeni bir devlet kuruyoruz” diyen gibi, nobran, egosu tavan yapmış ama cehaletiyle maruf bir kesim nedeniyle oluyor.

Bu böyle oluyor çünkü, televizyonlarda AK Parti siyasetçilerinden çok, başkaları konuşuyor. ‘Gazeteci, yazar, araştırmacı, danışman’ etiketini kullanan, ‘yeni AK Parti sözcüleri’ bunlar maalesef.

‘Bunlar AK Parti’yi temsil etmiyor’ söylemi, yine hukuki olarak bir anlam ifade etse de, algı ve imaj açısından durum öyle değil. Çünkü bu insanlar konuşurken ‘Reis adına, AK parti adına’ konuşur gibi konuşuyorlar. Ve devleti yönetenlerin uçaklarında en çok bunlar boy gösteriyor.

Yıllardan beri AK Parti politikalarına yakın yayın yapmış bazı medya organları ve orada yazanlar, isteseniz de, istemeseniz de AK Parti’nin algı ve imajını doğrudan etkiliyor.

Neden iletişim konusu masaya yatırılmıyor?

AK Parti ve hükümetlerinin iletişim konusunda yaşadığı sorunları ciddi bir biçimde masaya yatırıp tartışmamasını anlamıyorum. Zira siyasal iletişim dediğimiz şey, parti ve hükümet politikasının kamuoyuna yansıma şeklidir. İyi bir politikayı, kötü bir biçimde anlattığınızda sonuçta başarısız olmuş oluyorsunuz.

FETÖ ile mücadeleden tutun, Türkiye’nin yurt dışında haklılığının anlatılmasına, mültecilerin durumuna, müftülere nikah kıyma yetkisinden tutun, terörle mücadeleye kadar onlarca örnek verebilirim ki, çoğu, iletişim sorunlarıyla AK Parti aleyhine dönüverdi.

Stratejik iletişim çalışmaları yapmayı geçtim artık. Rahmetli Erol Olçok bile baş edemedi bununla. En azından “Yeni bir devlet kuruyoruz, lideri de Erdoğan’dır” gibi, ülkenin temeline kibrit suyu döken tipleri vitrine çıkarmaktan vazgeçsin AK Parti. Bunu görmeye ömrüm yetecek mi bilmiyorum.

Son kriz, buzdağının üstü sadece. Medyada, sivil toplumda daha onlarca isim var ki, her an bir mayın gibi patlayıp, koca hareketi, partiyi, hükümeti tamir edilmez krizlere sokabilir.

Eminim bir kısım şöyle diyecektir: “Adam mı var çıkarmıyoruz?” Var tabii. Ölçme kriterini, “Reis’e sürekli yalakalık yapsın, vur dediğinde vursun, sev dediğinde sevsin, aklı az, bileği kuvvetli insan” olmaktan çıkartırsanız, AK Parti içinde çok değerli yüzlerce siyasetçi, milletvekili, parti yöneticisi, yazar ve gazeteci olduğunu görürsünüz.

Kendimi katmıyorum ama ister istemez ben de dahil oluyorum bu listeye! Ne yapayım, yalaka tayfasından değilim. Suç mu?