Gündem

Yeni Şafak: Nihai hesaplaşmaya doğru gidiyoruz, ihanetin yeni bazı ortakları yakınlarımızdan çıkacaktır

"Bu kan nasıl dökülecek, başkanlık sistemi üzerinden bir Türkiye tartışması başlatacaklar"

16 Mayıs 2016 15:28

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Başkanlık sistemini kan dökmeden getirmezsiniz" ifadesiyle ilgili olarak,  "Bu kan nasıl dökülecek? Başkanlık sistemi üzerinden bir Türkiye tartışması başlatacaklar. Türkiye'yi durdurmak için yeni senaryolar devreye alacaklar" dedi. "Nihai hesaplaşmaya doğru gidiyoruz galiba. 'Acımasız direniş' dediğim sınıra yaklaşıyoruz'" diyen Karagül, "Belki de en ölümcül saldırı bu safhada olacaktır. İşte o zaman, bugün açık mücadele veren cephede yer alanların bir kısmının ihaneti öne çıkacak. Yeni ortaklar bulacaklar ve bu ortakların bir kısmı yakınlarımızdan çıkacaktır" diye yazdı.

İbrahim Karagül'ün, "'Kan' isteyen kim? Sana bu sözü kim sipariş etti?" başlığıyla yayımlanan (16 Mayıs 2016) yazısı şöyle:

Herkes küçük hesaplarını bir kenara bırakıp aklını başına almalı. Türkiye'nin güneyinde, sınırın diğer tarafında nelerplanlandığına, nasıl bir cephe oluşturulduğuna, içerideki muhalif dilin bu cephenin amaçlarına göre nasıl yeniden biçimlendirildiğine, Türkiye'nin ana omurgasını oluşturan direnç hattını zayıflatmaya dönük ne tür girişimler ve fesatlıklar tezgâhlandığına dikkat etmeli.


Kılıçdaroğlu'nun “kan dökülür” ifadesinden PKK'nın artıkfüzelerin de kullanıldığı yeni saldırı biçimlerine, Başkanlık sistemine geçiş projesine karşı oluşturulmak istenen yeni çokuluslu cepheye odaklanmalı. Bugüne kadar yapılan mücadelenin başarılı olması, Türkiye'nin önüne çıkarılan engellerin büyük bir sabırlaatlatılmış olması, kesin sonuç almaya ayarlı projelerin başarısızlıkla sonuçlanması her şeyin tamamlandığı, işlerin yoluna gittiği, bütün yolların açıldığı anlamına gelmiyor.

Yeni bir saldırı ve yeni ortaklar
Rehavet ölümdür, intihardır. Türkiye'nin yüz yıllık hesabının, kişisel hesaplara kurban edilmesi ani ve çok hızlı çöküş ile sonuçlanabilir. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra hiçbir zaman,böylesine öfkeli, böylesine çok cepheli bir şer cephesiyle karşı karşıya kalmadık.

Türkiye ne zaman kendi yolunu çizdi, işte o zaman bu cephe kuruldu. Cephenin tek amacı, bu ülkeyi küçülterek denetim altında tutmaktır. Bugüne kadar bunu başaramadılar. “Hiç değilse, durduralım” diye bir yol tutturdular. Durduğumuz anda küçülme başlayacaktır. İşin vahim tarafı burasıdır.

Gezi ile Paralel ile, bunlardan sonra devreye aldıkları terörsaldırılarıyla, iç işgal girişimleriyle amacına ulaşamayanların bugünlerde bir yeni cephe biçimlendirdiklerine, içeride yeni ortaklar aradıklarına, güneyimizdeki bütün terör örgütleriyle işbirliği yaptıklarına, Türkiye'yi durdurmaya dönük güçlü bir saldırı dalgası için hazırlıklarının sonuna yaklaştıklarına ilişkin güçlü işaretler var.

Türkiye'ye doğrudan saldırı başlatabilirler
Buradan herkese açık bir uyarı, açık bir çağrı yapıyorum: Çok kısa zaman içinde, bu saldırı dalgasının kıyılarımızı yokladığına tanık olacaksınız. Türkiye'yi içeriden vurmaya, on beş yıldır kararlı bir şekilde devam eden o mücadeleyi içeriden çökertmeyeçalışacaklarını, bunun için Kuzey Suriye'nin tamamını Türkiye karşıtı bir cepheye dönüştüreceklerini, bugünlerde dolaylı olarak yürüttükleri saldırıları bir süre sonra açık savaşa dönüştürdüklerini göreceksiniz.

Bunun bahanesi Başkanlık sistemi olacaktır. Ama asıl amaç elbette Türkiye'nin önlenemez büyümesi, yükselişidir.

Bölgedeki bütün oyunlar, güç arayışları Türkiye'yi dizginleme üzerine kurgulanıyor. Güney'den yaklaşan saldırı dalgası, içeride yeni ittifaklar şekillendiriyor. Saldırı hazırlığı çift yönlü devam ediyor. PKK üzerinden yürütülen işgal girişimleri şimdilik durduruldu. Terörle mücadele adı altında yürüttüğümüz savuma, aslında bir dış müdahaleye direnişti.

Türkiye, içeride korkunç bir bunalıma sürüklenecek, sınırın hemen ötesine bakamaz hale getirilecek, Suriye'nin geleceğinde hiçbir rolü olamayacak, bölgede tamamen Türkiye karşıtı bir güç haritasışekillendirilecek, ardından da Türkiye'nin bir bölümünün koparılmasına yönelik askeri ve siyasi hesaplar devreye girecekti.

“Kan” isteyenler kim, Kılıçdaroğlu?
Bunu kısmen başardılar. Şehirlerimizde aylardır yürüttüğümüz mücadele, bizi meşgul ederken ABD, Rusya, İran ve bazı Avrupa ülkeleri Suriye'de başka bir harita üzerine çalıştılar. İçeride meşguliyetimiz devam ederken, Türkiye-Suriye sınırını, yüzlercekilometrelik cepheye dönüştürdüler.

Bu cephe artık füze rampaları ile donatılıyor. Bu cepheye her geçen gün daha da silah yığınağı yapılıyor. Bazen PYD üzerinden bazen IŞİD üzerinden Türkiye'ye yoklama çekiliyor. Açıktan şehirlerimize saldırılar yapılıyor.

Onlar saldırdıkça, Avrupa kıvırdıkça, ABD ikili oynadıkça, Rusya doğrudan terör örgütlerine silah sevkiyatı yaptıkça bizim içerideki siyasilerin dili de ona göre şekil alıyor.

“Kan” istiyormuş adam. Başkanlık “kan dökülmeden” olmazmış. Bu kan nasıl dökülecek? Başkanlık sistemi üzerinden bir Türkiye tartışması başlatacaklar. Türkiye'yi durdurmak için yeni senaryolar devreye alacaklar. Bunu da Erdoğan ve başkanlığa karşı yapılıyor diye pazarlayacaklar. Oysa asıl savaştıkları Türkiye olacak. On beş yıldır devam eden saldırıların esas adresinin Türkiye olması gibi.

Sana bu sözü kim sipariş etti?
Kan dökmek için iç savaş mı çıkaracaklar? Bütün terör örgütlerini tek çatı altında toplayanlar toptan saldırıya mı geçecek? Onlar içeriden saldırırken, sınırın güneyinde oluşturulan cephe açıktan Türkiye'yi mi vuracak?

Şehirlerimizi terör üzerinden işgal etmeye girişenler bu ülkeyiSuriyeleştirmeye girişecekler, Suriye'deki örgütleri doğrudan Türkiye'ye salacaklar ve “Türkiye cephesi”ni açacaklar, öyle mi?Bu “kan” meselesi basit bir söz değil. Söyletilen, sipariş edilen bir sözdür. Arkasında çok tehlikeli bir oyun vardır ve bu oyun sahne almıştır.

IŞİD saldırılarına dikkat edin. Kilis'e yönelik saldırılara dikkat edin. Kuzey Suriye koridoru üzerinde yürütülen çalışmalara, taktikmanevralara dikkat edin. Türkiye'yi IŞİD'le kapıştırmak isteyenlerin, tek tehlike IŞİD'miş gibi gösterenlerin, bu örgütle savaşın arkasında neler gizlediklerine dikkat edin. ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleri neden Türkiye'yi bu örgütle savaştırıyorlar?

O koridor Türkiye eliyle mi kurulacak?
Bu savaşla kimlerin elini rahatlatmak istiyorlar? IŞİD'in boşalttığı yerlere kimler yerleşecek? Türkiye'ye yakın muhalifleri mi? Hayır, elbette onlara imkan verilmeyecek? PKK içeride yoruldu, biraz rahatlatılacak. Suriye içlerinde ise IŞİD'le meşgul edilip PYD'ye alan açılacak. Bütün hesaplar PYD'nin elini güçlendirme üzerine kuruldu.

Açık söyleyeyim; böyle bir basiretsizliğe teslim olursak Kuzey Suriye Koridoru Türkiye'nin eliyle oluşturulmuş olacak. Biz savaşacağız, mücadele edeceğiz, o alanlara PKK'yı, PYD'yi yerleştirecekler. Ne olacak sonra? Bütün bu bölgeden Türkiye vurulacak. Belki onlarca yıl bu ülkeye kan kusturacaklar?

Bu açık oyunu görmüyor muyuz? Örgütler üzerinden köşeye sıkıştırıldığımızı, örgütlerin birbirinin yerine ikame edildiğini, ancak hepsinin Türkiye'yi zorlamaya dönük pozisyon alışlarını anlamıyor muyuz? Biri yorulunca geri çekiliyor, diğeri öne çıkarılıyor. Sonra görevleri yeniden değişiyor.

Öncelikli tehdit burasıdır
Kobani'de, Kamışlı'da pişenlerin sınırın bu tarafına sevkedildiğini görmemize rağmen neden hep susuyoruz? Sınırın diğer tarafında savaşamazsan savaş senin evine gelir. Sınırın sıfır noktasında mücadele edemezsen savaş Anadolu içlerine kadar gelir, bunu asla unutmayın. PKK da, PYD de coğrafyaya dönük yeni harita taslaklarının birer argümanı ve çokuluslu savaşların parçası, unutmayın.

Son günlerde hem IŞİD hem de PYD'ye silah yağıyor. Füzeler sevkediliyor, bir tür hava savunma sistemi devreye alınıyor. Türkiye'nin sınırın diğer tarafından gelen tehditleri savuşturmasınınönünü almaya çalışıyorlar. İçeride ne olursa olsun, dünyada ne olursa olsun Türkiye için birinci öncelik bu hattır. En büyük tehdit buradan gelmektedir.

Nihai hesaplaşmaya doğru
Nihai hesaplaşmaya doğru gidiyoruz galiba. “Acımasız direniş”dediğim sınıra yaklaşıyoruz. Belki de en ölümcül saldırı bu safhada olacaktır. İşte o zaman, bugün açık mücadele veren cephede yer alanların bir kısmının ihaneti öne çıkacak. Yeni ortaklar bulacaklar ve bu ortakların bir kısmı yakınlarımızdan çıkacaktır.

Biz, Türkiye'nin güçlü bir ülke olduğuna, her geçen gün daha da güçlendiğine inanıyoruz. Siyasi iktidar alanını, ekonomik iktidar alanını genişlettiği kadar, coğrafyanın ötelerine taştığını da görüyoruz. Siz, geri adım atmazsanız, direnirseniz, daha fazlasını isterseniz saldırılar elbette artacaktır. Siz, Kızıldeniz'den Basra'ya ve Kafkaslar'a kadar elinizi uzatırsanız içeriden ve dışarıdan yeni düşmanlarınız elbette olacaktır.

Zaten bu mücadele kazanılmadan yeni Türkiye inşa etme imkanı yoktur. Bunu biliyor, buna inanıyor, bu mücadelede sorgusuz sualsiz vatan cephesinde yer alıyoruz. Çünkü biz, bu mücadelenin Birinci Dünya Savaşı'ndan beri devam ettiğine ve çok cepheli olduğuna inanıyoruz.

PKK ve PYD'nin en büyük destekçisi Türkiye!
Sadece direnç hattını güçlendirme derdindeyiz. Sadece kişisel çıkar hesaplarına ülkenin geleceğini kurban etmeme derdindeyiz. Sadece bu işte var olanların bir kısmının bizi ne zaman terk edeceğini tahmin ediyoruz ve ona önlem almaya çağırıyoruz.
 

Son söz olarak:
-Kılıçdaroğlu'nun “kan akar” sözünü basite almayın. Arkasından ne hesap çıkacağı çok yakında görülecektir.
-Kuzey Suriye Koridoru dediğimiz kuşaktaki gelişmeler Türkiye için ölümcül sonuçlara yol açabilir. En yakın tehdit buradadır.
-IŞİD'le mücadele gözlerimizi kör edebilir, bizi yeni hatalara sürükleyebilir. Birileri bizi IŞİD'le meşgul edip PKK/PYD üzerinden başka bir hesap yapıyor olabilir.
-PKK ve PYD'nin en büyük destekçisi Türkiye'dir. Bu söz sizi ürkütmesin. Bu örgütlere birçok ülke destek veriyor, silah sağlıyor, Türkiye'ye karşı savaştırıyor, onlar üzerinden bizimle hesaplaşıyor. Ama onlar adına siyasi aklı iğfal eden, ülkeyi yanlış yönlendiren, kafa karışıklığı oluşturan odak Türkiye içindedir. Tehlike kendi içimizdedir.