Kurtuluş Tayiz
(Taraf - 11 Eylül 2012)
Yeni Oslo sürecini CHP mi başlatacak
Milliyet’ten Derya Sazak dün önemli bir toplantının haberini duyurdu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dâhilinde CHP’li bir heyet, Kürt sorununa çözüm için sol-liberal aydınlardan oluşan bir grupla önceki gün İstanbul’da biraraya geldi. Basına kapalı olan buluşmada CHP’den Sezgin Tanrıkulu, Gülseren Onanç, Rıza Türmen, Alaattin Yüksel ve Burhan Şenatalar yer aldı. Aydınlardan oluşan grupta ise Cengiz Çandar, Fuat Keyman, Mithat Sancar, Turgut Tarhanlı, Oral Çalışlar,Osman Kavala, Altan Öymen ve Bekir Ağırdır gibi isimler varmış.
Derya Sazak’tan öğrendiğimize göre toplantıda Kürt sorunu masaya yatırılmış. Güneydoğu’da son aylarda artan şiddet olayları ve hükümetin güvenlikçi politikaları değerlendirilmiş. AKP’nin 2009’da başlattığı demokratik açılıma devam edilmesi yönünde ise görüş birliğine varılmış. Toplantının bence en dikkate değer yanı Habur ve Oslo süreçlerinde hükümetin yaptığı hataların masaya yatırılmış olması. PKK’yla devlet arasında Oslo’da yapılan görüşmelerin başarısızlığı uğraması, toplantıda, “siyasi aktörlerin zayıflığı”na bağlanmış.
Baykal CHP’sinin demokratik açılıma ve Habur sürecine yönelik muhalefetini hatırlayınca Kılıçdaroğlu’nu takdir etmekten kendimi alamıyorum, partisine kısa sürede bu dönüşümü yaptırabildiği için elbette.
Ancak şu Oslo meselesiyle ilgili bazı hatırlatmalar yapmakta fayda var; hükümetin PKK’yla diyaloga geçmesi, Oslo’da bir dizi görüşmelerde bulunması önemli bir adımdı, olumluydu. Başbakan Erdoğan Oslo’da devletin ezberini bozdu, denenmeyeni denedi. Ne var ki burada örgütle diyalogun ucunu kaçırıp Kürt meselesini müzakere etmek, hatta bu görüşmeleri protokollere bağlamak hatalıydı, yanlıştı. Oslo’yu kilitleyen de bence zaten bu yanlış stratejiydi; Başbakan’ın görevlendirdiği heyet müzakere çerçevesini geniş tutarak Güneydoğu’nun siyasal egemenliğini pazarlık konusu yapmış, yerine getiremeyeceği sözler vererek karşı tarafı daha fazla masada tutamamıştır.
CHP ve sol-liberal aydınların buluştuğu toplantıda yapılan “siyasi aktörlerin zayıflığı” tesbiti, bence Oslo’yu tıkayan temel bir neden olarak değerlendirilemez; zira Başbakan Erdoğan kendi özel temsilcisini, yani sonradan MİT Müsteşarı olarak atanan Hakan Fidan’ı Oslo’ya gönderdi. Fakat Başbakan’ın özel temsilcisinin varlığı da PKK’yı masada tutmaya yetmedi.
PKK’nın Silvan pususuyla çöken Oslo’dan sonra tırmanan şiddet olayları kamuoyunda yeni bir Oslo sürecinin başlaması ve şiddetin son bulması isteğini doğurmuştur. Bazı çevrelerin böyle bir arayışta olduğu da sır değil. Kürt sorununa elbette siyaset kurumu çözüm bulacaktır ve PKK’yla da diyaloga girmek kaçınılmazdır. Çünkü Türkiye her gün can alan bu savaşı bir yerde bitirmek zorundadır. Ama durum böyle diye Oslo’nun kaldığı yerden devam etmesini de bir çıkış yolu olarak görmüyorum. Bana bu, kırılan bir bardağın parçalarını yeniden biraraya getirmeye çalışma gibi nafile bir çaba olarak görünüyor.
Oslo süreci, bence Kürt sorununa PKK merkezli bir çözüm arayışının yansımasıydı.Hükümet bunu denedi iyi ki de denedi ancak bundan netice alamadı. Hükümetin tecrübe ettiği ve sonuç alamadığı bu kadar ortadayken, Kürt sorununda PKK merkezli bir çözüm modelini kalkıp CHP’ye de önermek, bana pek faydalı bir çözüm önerisi olarak görünmüyor. Aynı yoldan bir de ana muhalefet partisini geçirmeye çalışmanın nasıl bir yararı olabilir, anlamakta zorlanıyorum; tabii eğer tek amaç CHP ve Kürt hareketini bir çizgide buluşturmak ve iktidara karşı güç birliği yapmaksa o ayrı...
Ben Kürt sorununa PKK merkezli çözüm arayışlarının pek sonuç vereceğine inanmıyorum. 1994’te Bingöl’de 33 silahsız erin toplu olarak katledildiği hadise ile Habur ve Oslo süreçlerinin bunu yeterince öğrettiğini düşünüyorum. Siyasal iktidar işe Kürt sorununu çözmeye girişmekle başlamalı.
Hükümetin aklında Kürt meselesiyle ilgili bir çözüm modeli yoksa PKK’yla savaşın bitmesi de imkânsız. Önce devletin aklındaki “Kürt çözümü” netleşmeli; akılda olmayan çözüm, hayatta da olamaz. Bir çözüm fikri ortaya çıktıktan sonra ancak atılacak adımlar elle tutulur hâle gelir ve gerçekçi olur. Burada şunu hatırlatmaya gerek yok sanırım; Kürt meselesi sadece Kürtçe tv yayınıyla sınırlı bir mesele değildir, Anayasa’da radikal düzenlemelere, idari ve siyasi açılımlara ihtiyaç vardır. Meclis’in de destek verdiği bir çözüm modeli hayata geçmeye başladıktan sonra PKK’yla savaş daha gerçek bir zemine kayar. PKK’yla diyalog kurulur, dağdakilere ovanın-siyasetin yolu açılır... Örgütün silahlı mücadeleye son vermesi ancak bu gelişmelerle sağlanabilir. Yoksa PKK’nın sürdürdüğü bu savaşın toplumsal dayanakları başka türlü etkisizleştirilemez ve ortadan kaldırılamaz.
Yeni CHP’ye bence yeni öneriler ve yeni çözüm modeli lazım; Kemal Kılıçdaroğlu, akan kanı durdurmaya kararlıysa önce aklındaki “Kürt çözümü”nü netleştirsin. Sonrası çorap söküğü gibi gelir.