Türkiye'de gazetecilik eğitimi veren 70 iletişim fakültesi, her yıl binlerce öğrenci mezun ederken bu gazetecilerin çoğu işsiz. Yeni mezun gazeteciler iş başvurularında liyakat esas alınmadığı için iş bulamadıklarını, bu nedenle hayallerinden vazgeçtiklerini dile getiriyorlar.
Fırsat eşitliği olmadığı ve işe alımlarda liyakat esas alınmadığı için gazetecilik yerine hayvancılığa yöneldiğini söyleyen Yavuz Tektimur, 2016 yılında Atatürk Üniversitesi gazetecilik bölümünden mezun olmuş. Mecbur kaldığı için hayvancılık yaptığına dikkat çeken Tektimur, “Gazeteci olma fikri daha çocukluktan gelen bir şey benim için. İlkokulda okurken bile, çevredekilerin ‘büyüyünce ne olacaksınız?’ sorusuna arkadaşlarım öğretmen, doktor derken ben ‘gazeteci’ cevabını veriyordum. Gazeteciliğin hakkını vermek için eğitimini almam lazım düşüncesiyle bu bölümü okudum. Ama maalesef bitirdikten sonra, herkesin bu işi yapabildiğini, bu nedenle iş alanının çok daraldığını gördüm. Hayallerimden vazgeçmedim ama umudumu yitirdim diyebilirim. İş bulamadıktan sonra geçimimi sağlamak için bildiğim bir iş olan hayvancılığa yöneldim. Bugün yaşadığım şehirden örnek verecek olursam, Muş’ta gazetecilikle hayatını kazanan onlarca kişi var, bunlardan kaç tanesi bu işin eğitimini alan kişiler diye bakarsanız, en fazla 2-3 kişidir bu sayı. Durum böyle olunca okul okuyup, eğitimini alma konusu çok da önemli olmuyor, çünkü iş bulamıyorsunuz” diyerek iletişim fakültelerinden mezun olmanın meslekte tutunmak için anlamlı olmadığına dikkat çekiyor.
"Bu işin eğitimini almamış kişiler de gelip bu mesleği yapamasınlar"
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın haber portalı, Gazetecilik Platformu'ndan Azat Özkahraman'ın haberine göre, kendisini her zaman gazeteci olarak gördüğünün altını çizen Tektimur, “Bu konuda bizi yöneten insanların bir çalışma yapması lazım, nasıl ki ben gidip de öğretmenlik yapamıyorsam, bu işin eğitimini almamış kişiler de gelip bu mesleği yapamasınlar. Binlerce mezun var gazetecilik bölümünden, bu insanlar bile iş bulamıyorken her sene binlerce kişinin daha mezun edilmesi de ayrı bir çelişki. Yani madem iş yok, bu bölümün kontenjanlarını düşürebilirler. Bu bölümü okuyana kadar çevremdeki hemen herkese öneriyordum gazeteciliği, ama şu an geldiğim noktada kesinlikle okumayın diyorum. İnşallah bu konuda bir çalışma yapılır ve sıkıntılar giderilir. Az önce belirttiğim gibi hayvancılık yapıyorum ama tümüyle mecbur kaldığım için, yoksa ben kendimi bu işe ait hissetmiyorum” diyor.
“Gazetecilik hayallerim, sadece hayal olarak kaldı”
Gazetecilik bölümünü okumasında hayallerine ulaşmak istemesinin büyük bir yeri olduğunu söyleyen Didem Karabacak, bölümü bitirdikten sonra hayal kırıklığı yaşayanlardan bir diğeri. Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden 2020 yılında mezun olduğunu aktaran Karabacak, “Bölüme başlarken her öğrenci gibi benim de güzel hayallerim vardı. Başladığım bölümü öğrenerek, anlayarak okumak istediğim için okuduğum süreç içerisinde de elimden gelenin en iyisini yapmak için uğraştım. Derslerime özen gösterdim, öğrenmek için hep çabaladım, öğrendim de. Teorik derslerin yanında haber yazmayı, fotoğraf çekmeyi de öğrendim; tabi bu sadece derslerle olmadı, staj gördüğüm yerel gazetede de (Açıksöz gazetesi) gazeteci Tuğçe Yerdelen’ in mesleki paylaşım konusunda bana kattıkları ve emeği çok büyük. Haber yazmayı ve fotoğraf çekmenin püf noktalarını staj yaptığım gazetede öğrendim.” Mezun olduktan sonra kendine tamamen pişmiş bir gazeteci adayı diyemese de bir miktar pratikle iyi yerlere gelme umudunun olduğuna inandığını dile getiren Karabacak, yaşadığı uzun süreli işsizlik ve geçim sıkıntısının gazetecilik hayalinin şimdi sadece hayalde kalmasına yol açtığını üzülerek anlatıyor ve şunları ekliyor: “Genel olarak gazetecilik mesleğinde işsizlik sorunun kaynağına baktığımızda, internet gazeteciliğinin gelişmiş olması, gazetelerin haber kaynağı olarak artık çok fazla tercih edilmemesi, farklı haber kaynaklarının olması gibi sorunlar ile gazetelerin kapanması ve gazetecilere pek ihtiyaç duyulmaması başta geliyor. E tabi bu nedenler de eşittir umutlarımın tamamen yok olması diyebilirim”
“Mehmet Ali Birand, Uğur Mumcu en büyük idollerimdi”
Gazetecilik mesleğine başlamasında, gazetecilik bölümü okuyan bir abisinin ve yaşadığı ilçede gazeteye geç ulaşılmasının etkisinin olduğunu ifade eden Sebrullah Keleş de iş bulamağı için bugün barmenlik mesleğini yapmak zorunda kalan bir başka gazetecilik bölümü mezunu. Kocaeli Üniversitesi gazetecilik bölümünden mezun olan Keleş, gazetecilik bölümü okumayı istemesinin nedenlerini şöyle anlatıyor: “Ben bu bölümü severek ve gerçekten isteyerek okuyanlardan biriyim. Bölümü neden tercih ettiğimi şöyle izah edebilirim: Doğduğum ve büyüdüğüm ilçede gazete okuma kültürü pek yoktu, aslında gazete bulunması da çok zordu. İlçede tek bir gazete bayii bulunmaktaydı. Orada da genelde bir önceki günün gazeteleri oluyordu. Zira gazetelerin dağıtımını, ilçenin şehir merkezine giden minibüsler yapardı. Hem şehir merkeziyle aramızdaki mesafeden hem de geç saatlerde dönüş yapmalarından kaynaklı gazetelerin günlük tüketilmesi çok olanaklı değildi. Bunun yanında pek okuma kültürü de yoktu açıkçası. Fakat benim gazetelerle, gazetecilikle asıl tanışmam, farklı bir şehirde üniversite okuyan abimin okuduğu farklı farklı gazeteleri biriktirip eve getirmesiyle başladı. Ben ilk olarak böyle tanıştım. Hala o dönemden topladığım gazete kupürleri durur. Daha sonraki süreçlerde aile fertlerinden birinin, yani abimin, gazetecilik okuyup gazeteciliği aktif olarak yapmasıyla daha çok haşır neşir oldum. Bu süreçte kendime idoller belirlemiştim bile. Mehmet Ali Birand, Uğur Mumcu gibi örneklerdi ve böylece 2015 yılında Kocaeli Üniversitesi gazetecilik bölümünü kazandım.”
“İşler umduğum veya hayal ettiğim gibi gitmedi”
Gazetecilik bölümünü bitirdikten sonra işsizler kervanına katıldığını ve kendisini barmenlik yaparken bulduğunu aktaran Keleş şöyle devam ediyor: “Lakin işler umduğum veya hayal ettiğim gibi gitmedi. İlkin, teoriyle halihazırdaki gazeteciliğin arasındaki fark çok fazlaydı. Daha sonraki süreçlerde ise ülkemizde gazetecilik mesleğinin layıkıyla icra edilebilmesini engelleyen hem siyasi hem de ekonomik sorunları fark ettim. Bunlar ve bunlar gibi birçok sorun varken, memleketteki birçok öğrenci arkadaşın yaşadığı bariz ortada olan ekonomik sorunlarla uğraşıyordum. Bu da benim haliyle hem okuldan hem de meslekten uzaklaşmama sebep olan nedenlerden. Ülkemiz basın özgürlüğü ve basına verilen değer sıralamasında birçok demokratik ülkeden çok geride, bunları bugünün verilerine dayanarak çok rahat söyleyebilirim. Fakat bu sorunu sadece günümüze hasmış gibi dile getirmek doğru değil. Bunlar çok çok önceleri de var olan sorunlardı, basının üzerinde baskı olduğunu düşünüyorum. Bu durum da beni gazetecilikten daha çok uzaklaştırıyor.”