T24- Türkiye’nin son yıllardaki en büyük davalarının bile temelini oluşturan delillerin dijital verilerden özellikle de word belgelerinden oluşması, telekulaktan sonra şimdi word-kulak korkusu yarattı. Word-kulak korkusuna kapılanlardan biri de MHP’li Oktay Vural oldu. Meclis’teki bilgisayarların harddisklerinin bilgi-işlem görevlilerince kopyalandığını öğrenen MHP milletvekili Oktay Vural, “Ergenekon ve diğer soruşturmalarda olduğu gibi bilgisayarlara sakıncalı dosya yüklenmediğini nereden bileceğiz?” diyerek endişesini dile getirdi. Balyoz davasını izleyen ABD’li gazeteci, Claire Berlinski ise mahkemelerin dijital verileri delil kabul etmesinden şaşkın; “Amerika’da böyle dijital delillerin mahkemeye kabul edilmesi mümkün değildir. Dava herhalde 10 dakika sürer ve düşerdi’ diyor.
Radikal gazetesi yazarlarından Ezgi Başaran bugünkü (30 Haziran 2011) yazısında toplumun yeni korkusunun telekulaktan sonra Wordkulak olduğunu yazdı. Kendisinin bile artık word yazılımı konusunda uzmanlaştığını belirten Başaran, bir word belgesinin üst verilerini kontrol etmeyi, kaydedilme saatinden yaratan kişinin adına tüm bilgileri tespit etmeyi ve hatta değiştirmeyi, ayrıca belgenin ‘hash değerlerini’ incelemeyi öğrendiğini anlattı.
Balyoz davasının ana delili olan 11 no’lu CD, Gölcük Donanması’ndan çıkan 5 no’lu harddisk, Eskişehir’de Albay Büyük’ün evinde bulunan flash disk ile Soner Yalçın, Ahmet Şık ve Nedim Şener’i tutuklanmasına neden olan belgelerin ağırlıklı olarak word dosyalarından oluşması ve MHP’li vural’ın endişesini yazısında bir araya getiren Ezgi Başaran, ABD’li gazeteci Claire Berlinski’nin görüşlerine de yer verdi.
Ezgi Başaran’ın “Yeni Korkumuz: Word-Kulak” başlıklı yazısının tam metni şöyle:
* Ben naçizane bir Microsoft Word profesörü (Prof of MW, yani ‘Telefon of Heidi’ gibi bir şey) oldum, sayın seyirciler. Sanmayın ki boş belgeyi açıyorum ve paragraf dizinlerinden bir Mona Lisa çıkarabiliyorum. Hayır, hayır… Belgenin içini sadece harfle doldurmaktan başka yeteneğim yok. Ve fakat…
* Bir word belgesinin üst verilerini kontrol etmeyi, kaydedilme saatinden yaratan kişinin adına tüm bilgileri tespit etmeyi ve hatta değiştirmeyi, ayrıca belgenin ‘hash değerlerini’ incelemeyi pek güzel öğrendim. Çünkü çok lazım oldu efendim.
* Balyoz davası iddianamesinin temelini oluşturan 11 no’lu CD’deki delil kabul edilen belgelere, Gölcük Donanması’ndan çıkan 5 no’lu harddisk’teki dokümanlara, Eskişehir’de Albay Büyük’ün evinde bulunan flash disk’ten çıkanlara, Soner Yalçın, Ahmet Şık ve Nedim Şener’i 100 günden fazla süredir hapiste tutan delillere şöyle bir bakmak icap edince, gördüm ki neredeyse hepsi birer Word belgesidir.
* Islak imzasız, kaşesiz Word belgelerinde (örneğin ‘Faydalanılacak Personel Listesi.doc’) adı geçtiği için aylardır tutuklu olan, çoğu o meşum plan seminerine (5-7 Mart 2003’te Selimiye Kışlası’nda) bile katılmamış, bir kısmı malum tarihlerde yurtdışında görevde olan askerleri…
* Bilirkişi raporu tarafından virüsle Soner Yalçın’ın bilgisayarına kopyalandığı tespit edilen ‘Ergenekon Medya 2010’ planı dahil 5 Word belgesinde isimleri geçiyor diye (ve tabii ‘makbul olmayan’ gazetecilik faaliyetleri içine girdikleri için) tutuklanan Soner Yalçın, Ahmet Şık ve Nedim Şener’i görünce…
* İnsan hem isyan ediyor, hem tırsıyor. Çünkü bakıyorsunuz ki, kolaylıkla üretilebilecek Word belgeleri mahkemelerce delil kabul ediliyor, gazetecilerce hiç sorgulanmadan ‘Ama orada isimleri geçiyooor’ deniyor. Gökten inen kutsal Word’ler…
* Bu konulara biraz vâkıf olanların yeni korkusu ‘bir Word belgesine kurban gitmek’… Ne medyayla ne de siyasetle ilgili olan yakın bir arkadaşım şöyle dedi: “Geçen gün bilgisayarımın ekranı dondu. Şirketi aradım, ben talimat beklerken onlar hemen içine girip düzelttiler. Acaba o sırada bir yerlere bir belgeler koymuşlar mıdır?” Yok dedim uzatmamak için ama endişesinde haklılık payı var.
* Diyorum işte telekulak korkusuna bir de Word-kulak eklendi… Telefonlarımız tabii ki dinleniyor da, bilgisayarımıza da nüfuz var mıdır? Bilemem.
* Mesela MHP milletvekili Oktay Vural, TBMM’deki bilgisayarında bir belgenin eksik olduğunu görünce, bilgi işlemden yardım istemiş. Hemen başka bir harddisk’ten dosyayı aktarmışlar. Meğer zaten bütün bilgisayarlardaki dosyaları böyle yedekliyorlarmış.
* Şöyle diyor Vural: “Ergenekon ve diğer soruşturmalarda olduğu gibi bilgisayarlara sakıncalı dosya yüklenmediğini nereden bileceğiz? Yarın sahte ihbar üzerine, sizin bilgisayarınızda şu bilgi-belge bulundu derlerse nasıl açıklayacağız? Bizi de bir davanın parçası haline getirebilirler.”
* TBMM Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’nın ‘Olmaz öyle şey, bize güvenin’ demesi, bu devirde kafi midir? Hayır elbette. Vural, Word-kulak korkusunu net özetlemiş. Aynen durum böyle maalesef: Bilgisayarımıza koyarlarsa nereden bileceğiz, sonra ne yapacağız?
* NOT: İhbar konusu da ayrı… Gerçekten de delil sayılan bu belgelerin büyük bölümüne isimsiz ihbarlar sonucunda ulaştı polis. KCK operasyonları da aynen böyle başladı.
Nerede bu NATO ülkeleri?
* İstanbul’da yaşayan Amerikalı gazeteci Claire Berlinski geçen hafta Silivri’deki Balyoz duruşmasını izlemiş ve yazmış. Özetle ‘Amerika’da böyle dijital delillerin mahkemeye kabul edilmesi mümkün değildir. Dava herhalde 10 dakika sürer ve düşerdi’ diyor. Sonra da çok makul olan sorularını sıralıyor: ‘Sanıklar bir NATO müttefikinin üst rütbeli askerleri. Öyleyse Silivri’deki tek Türk olmayan gazeteci niçin benim? The New York Times nerede? AB ve NATO’dan temsilciler nerede? Hele de Ortadoğu böyle kaynıyorken…’ Ve yabancı meslektaşlarına bir çağrıda bulunuyor: ‘Gelin ve bu davayı yerinde izleyin. Çünkü şu anda çok şüpheli delillerle yüksek rütbeli kişiler ortada bir hüküm olmadan içeride tutuluyor. Tutabiliyorlar çünkü biliyorlar ki Türkiye’de hukukun üstünlüğü dünyanın umurunda değil.’