Gündem

"Yeni başbakan düşük profilli olacak" diyen Aydın Ünal: Hata ettiğimi kabul ediyor, herkesten özür diliyorum!

Ünal, sözlerinin çarpıtıldığını savundu

12 Mayıs 2016 14:30

AKP Ankara Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun veda kararı sonrası yaptığı "Bundan sonra gelecek başbakanın profili daha düşük olacak" sözleri için özür diledi. Sözlerinin çarpıtıldığını savunan  Ünal, "Canlı yayında söyleyinceye kadar 'Düşük profilli' kelimesi öyle kendi halinde, sessiz, sakin, samimi, vakur, mütevazı, işine odaklanmış, dikkat çekmeden ilerleyen, yani düşük profilli bir kelimeydi. Hata ettiğimi kabul ediyor, faydası yok biliyorum ama, istemeden de olsa verdiğim rahatsızlıktan dolayı herkesten özür diliyorum" dedi. 

Ünal’ın Yeni Şafak’ta “‘Söz ola kestire başı’” başlığıyla bugün (12.05.2016) yayımlanan yazısı şöyle:

Canlı yayında söyleyinceye kadar “Düşük Profilli” kelimesi öyle kendi halinde, sessiz, sakin, samimi, vakur, mütevazı, işine odaklanmış, dikkat çekmeden ilerleyen, yani düşük profilli bir kelimeydi. Her kelime anlam kaymasına uğrar. “Düşük Profilli” kelimesi de birden bire Türkçe'nin en galiz hakaretlerinden birine dönüştü. İnsanlar birbirlerini artık düşük profilli olmakla suçluyor, “bizim içimizde düşük profilli yok” açıklamaları yapılıyor. İngilizce “Low Profile” kelimesinin çevirisi olarak Türkçe'ye geçmiş “Düşük Profilli” kelimesi henüz sözlüklerimizde yer almıyor; ancak bu aşamadan sonra bir hakaret ifadesi olarak anlamlandırılacağına şüphe yok. Öncelikle bu talihsiz kelimeye, manasının değişmesine vasıta olduğum için özür borçluyum.

Low Profile (düşük profil) isimli Türkiye'de de faaliyet gösteren uluslararası bir marka var. Marka değerlerine zarar verdiysem onlardan da özür dilerim.

Fransızca'da “at bakıcısı, nalbant, uşak, at hizmetçisi” gibi anlamlara gelen “marechal” kelimesi, zamanla anlam değişimine uğrayarak “mareşal” yani en üst rütbeli subaya dönüşmüş. “Canavar” eski Farsçada canlı yaratık anlamına gelirken bugün korkunç yaratık anlamına geliyor. “Yavuz” kelimesi eskiden kötü, yaramaz, gaddar anlamlarına gelirmiş.

Fransa Kraliçesi Marie Antoinette'e atfedilen “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” cümlesinde “pasta” kelimesi yoktur. “Brioche”, yani çörek kelimesi pasta olarak çevrilmiştir. Sözün, “ekmek bulamıyorlarsa pasta verin” şeklinde söylendiği, hatta Marie Antoinette tarafından hiç söylenmediği iddia edilir.

 “Kanlı mı olacak kansız mı olacak” ifadesi bağlamından koparılmış ve rahmetli Necmettin Erbakan'a son derece haksız biçimde yapışıp kalmıştı. Mekanı inşallah Cennet olsun.

20 Haziran 2013'te, Mersin Akdeniz Oyunları'nın açılış töreninde, Başbakanımız, çoğunluğu yabancı olan ve konuşmayı çeviriden dinleyen katılımcılara şu anlama gelen bir cümle sarfetti: “Batılı dostlarımızın 'Mediterranean' yani 'Orta Deniz' dedikleri bölgeye, Arap kardeşlerimiz ve biz Türkler 'White sea' anlamına gelecek şekilde 'Akdeniz' deriz.” Gezi olayları en ateşli zamanlarındaydı ve Geziciler, cümlenin tamamına hiç bakmadan, “White Sea” üzerinden bir aşağılama kampanyası başlattılar. Yüzbinlerce twit atıldı, sosyal medya çalkalandı, makaleler yazıldı, TV programlarında “White Sea” günlerce konuşuldu. Hatta festival bile düzenlendi. Oysa yapılan, Gezi zekasının azıcık üzerinde bir dil oyunuydu. Bilmemekten kötüsü, bildiğini sanmakmış.

Bugün rahmetli babamın Hakk'a vuslatının birinci ayı doldu. Çocukken marangozluğa başlamış, bir gözünü ve parmaklarını bu meslekte kaybetmişti. 80'lerin ortasında bir gün işten eve erken ve mutsuz döndü. Müdürüyle tartışmış, ona “teessüf ederim” demiş, marangozluktan alınarak temizlik işlerine verilmişti. “Oğlum şu sözlüğü getir” dedi, birlikte manasına baktık, “yazıklar olsun” demekmiş.

Yanlış anlaşılma nedeniyle Fransa'nın bir hapishanesinde kısa süre tutuklu kalan bir arkadaşım anlatmıştı: “Gardiyan sabah geldi ve Fransızca bir kelime söyledi, anlamadım ve “no” dedim, gitti. Ertesi gün yine geldi, yine aynı kelimeyi söyledi, yine “no” dedim ve gitti. 3. gün de aynısı oldu. 4. gün 'bakalım ne olacak' diyerek bu anlamadığım kelimeye 'evet, yes' dedim. Hücrenin kapısını açtı ve beni bir saatliğine havalandırmaya çıkardı.

“Düşük Profilli” tanımlamasının muhalefet tarafından çarpıtılmasını anlarım. Ancak, en yakın dostlarımın dahi anlamını bilmedikleri bu kelime üzerinden linç girişimleri beni incitti. Yine de canları sağ olsun. “Bizim mahalle başkanımız bile yüksek profillidir, ilçe başkanlarımız arasında bile düşük profilli kimse yoktur” sözleri haklı ve yerinde sözler. Ancak aynı arkadaşların, Türk Hava Yolları uçaklarında yapılan “iniş için alçalmaya başlıyoruz” anonsu karşısında hosteslere “sensin alçak” ya da “siz alçalın, bizim yerimiz yükseklerdir” demelerinden ciddi ciddi korkuyorum.

Canlı yayında söyleyinceye kadar “Düşük Profilli” kelimesi öyle kendi halinde, sessiz, sakin, samimi, vakur, mütevazı, işine odaklanmış, dikkat çekmeden ilerleyen, yani düşük profilli bir kelimeydi.

Kelimelerin manaları değişir. Hata ettiğimi kabul ediyor, faydası yok biliyorum ama, istemeden de olsa verdiğim rahatsızlıktan dolayı herkesten özür diliyorum.