Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, “Kafayı kiraya vermek yok. 'Musalla taşında meyyid gibi olmak' yok. Biz sözü dinler, doğrusuna tabi olur, yanlışına karşı çıkarız. İşe bakar, doğrusuna yardım eder, yanlışını engelleriz. 'Emri bil maruf, nehyi anil münker' ile emrolunduk. Yoksa lideriniz, şeyhiniz, örgütünüz de bir puta dönüşür! Yani bu iş “yontma taştan put”tan ibaret değil. Artık beton, alçı, tunç, resim, plastik, fiber, sanal putlar var piyasada bol miktarda." görüşünü savundu.
Dilipak yazısında, "Kedi aç kalır ve yavrusunu yemeye karar verirse, onu fareye benzetirmiş. Rüşvet yemek isteyen Beytül mal’ı kendine emanet edilen kamunun kolektif mülkünün kendini maliki gibi gören akıl da aç kedinin yaptığını yapıyor aslında. Kimi zekat toplayanların, topladıkları zekattan kendi hizmet bedellerini almasına cevaz veren düzenlemeyi, maaşı dışında ayrıca ruhsat verilen ek bir tahsilat olarak görebiliyor. Şeytan da onları öyle aldatıyor. Oysa o haltı yiyenlerin bazıları ilk kamu görevlerine başlarken odalarına 'Rüşvet alan da veren de mel’undur' diye yazıp asmışlardı. Ama sonra fetva vereni de buldular, fetvasını da." düşüncesini dile getirdi.
Dilipak şu ifadeleri kullandı:
"Şeytanın size hangi putun arkasına saklanarak geldiğini anlamak istiyorsanız, sizi nereye çağırdığına bakın ve sizin “o”na ulaşmak için neyi feda ettiğinize bakın. Sonuçta Allah’ın sizin hakkınızdaki hükmünü merak ediyorsanız, sizi neyle meşgul ettiğine, nereye gittiğinize, kimlerle dost olup, sırdaş olduğunuza, kapalı kapılar arkasında kimlerle, kimlere karşı fısıldaştığınıza, sözlerinizin ve işlerinizin kimin rızasına uygun olduğuna bakın."