Gazeteci Durukan, helikopter kazasında ölen Yazıcıoğlu ve diğer 5 kişiyle ilgili olarak, Başbakan Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu.
Eyüp Erdoğan / Tempo24
'Helikopterin yeri anında bulunabilirdi'
Yazıcıoğlu'nun ölümünde 4 şüphe
Türkiye BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne neden olan helikopter kazasını aynı olayda hayatını kaybeden İHA muhabiri İsmail Güneş’in 112’ye açtığı telefonla öğrenmişti. Yazıcıoğlu ve Güneş dahil 6 kişinin ölümüne neden olan kazanın ardından enkazın bir türlü bulunamaması “ihmal mi var” tartışmalarını gündeme getirmişti. Kazanın yaşanmasından bu yana farklı kesimlerde dile getirilen bu iddia, Güneş’in meslektaşı olan bir diğer gazeteci tarafından resmi makamlara da iletildi.
Tempo dergisi eski muhabiri M. Yaşar Durukan, Muhsin Yazıcıoğlu ve diğer 5 yolcunun ölümünde ihmalleri olduğu gerekçesiyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kayseri Valisi Mevlt Bilici, Kahramanmaraş İl Jandarma Komutanı Albay Sezai Akgün, Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürü Hasan İpek ve düşen helikopteri kiralayan Medair hakkında suç duyurusunda bulundu.
Durukan’ın İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği suç duyurusu dilekçesi, Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcılığı’na iletildi.
Durukan, başvuru dilekçesinde şu iddialarda bulundu:
1) Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu 25.03.2009 tarihinde Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ilçesinden Yozgat'ın Yerköy ilçesine götüren helikopter Keş Dağı’nın Kanlıçukur mevkiinde düştü. Devletin imkanları yeterince seferber edilmediği için helikopterin enkazına 47 saat boyunca ulaşılamadı. Görevlerini ihmal etiğini düşündüğüm yukarıdaki yetkililer, yaralı halde yardım bekleyen Muhsin Yazıcıoğlu, Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya, İsmail Güneş ve Kaya İstektepe’nin ölümüne sebebiyet vermiştir.
'Vali, Yazıcıoğlu sağ demişti'
2) Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, 25.03.2009 günü kazanın duyulmasının ardından, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, "Kurtarma ekipleri olay yerine ulaştı. Muhsin Yazıcıoğlu yaralı, şuuru açık. Arkadaşlar kendisini hastaneye ulaştıracaklar. Henüz hastaneye kaldırılmadı" dedi. İnternet, radyo ve tv aracılığıyla çabucak yayılan bu resmi açıklama, arama kurtarma ekiplerinin acil olarak harekete geçmesini engelledi. İlerleyen saatlerde enkaza ulaşılamadığı anlaşılınca, çeşitli bölgelerdeki arama ekipleri gecikmeli olarak harekete geçti. Bu yüzden zaman kaybedildi. – AKUT Başkanı Nasuh Mahruki de yaptığı açıklamada, bölgede çalışan arkadaşlarının önce “Yaralılar hastanede” dendiği için bilgi kirliliğinden etkilendiklerini, helikopterin bulanamadığının ortaya çıkmasından sonra harekete geçtiklerini söyledi.
'Neden sabaha bırakıldı'
3) İnternete yansıyan haberlere göre, kazanın olduğu günün akşamı 345 jandarma subay, astsubay ve erbaş, 897 geçici köy korucusu, 60 AKUT personeli ve bir köpekle devam eden arama-tarama çalışmalarına şiddetli yağış ve tipi nedeniyle ara verildi. (Çatalkaya bölgesinde ise aramalara devam edildiği bildirildi.) Sabah güneşin doğmasıyla birlikte arama çalışmalarına devam edileceği açıklandı. -20 dereceyi bulan hava sıcaklığına rağmen yaralı kazazedeler, hava şartları bahane edilerek ölüme terk edildi.
4) Kahramanmaraş İl Jandarma Alay Komutanı Albay Sezai Akgün, 26.03.2009 günü, yani kazadan yakyaşık 14 saat sonra yaptığı açıklamada, kendisine bağlı 3 bin asker ve korucunun 5 ayrı bölgede arama çalışmalarına devam ettiğini bildirdi. İlk etapta artırılmayan personel sayısı ilerleyen saatlerde iki-üç katına çıkarılmıştır. Bu nedenle yaralıların yaşaması için hayati öneme sahip ‘altın dakikalar’, ‘kritik saatler’ heba edilmiş, yaşama şansları yokedilmiştir. Bu kadar personel zamanında sek edilse ve aramalara ara verilmemiş olsaydı 1 kilometre eninde, 30 kilometre uzunluğunda olduğu tesbit edilen saha, daha çabuk taranabilirdi. Yaralıların tıbben yaşama şanslarının tükendiği zaman diliminden sonra arama çalışmaları maksimum düzeye ulaşmış ama işe yaramamıştır. Devletin tüm imkanları iş işten geçtikten sonra seferber edilmiştir.
'TSK'nın donanımı yetmedi mi?'
5) Helikopterin yeri cep telefonu sinyallerine rağmen 47 saat boyunca tam olarak saptanamamıştır. Doğru tesbit yapılamadığı için kurbanlar, ilk gün Göksun’un Hacıömer köyü Berit dağları eteklerinde arandı. Daha sonra aramalar Hacıömer’e 40-50 km uzaktaki Kurucaova ve Sisne bölgesine kaydırıldı. Malesef helikopterin enkazı Kurucaova’ya 20 km uzaktaki Kanlıçukur’da bulundu. Doğru yer tesbiti yapılamadığı için kurbanlar öldü. Hala aydınlatılamayan bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin sahip olduğu teknik donanım konusunda vatandaşların zihninde şüphelere yol açmıştır. Koordinat karmaşası konusunda Ulaştırma Bakanlığı, TSK, Bilgi Teknolojileri Kurulu, Başbakanlık Kriz Merkezi, Turkcell ve diğer GSM şirketleri sorumlularının bilgisine başvurularak, helikopterin yerinin neden doğru tesbit edilemediğinin ortaya çıkarılması, sorumluların cezalandırılması gerekmektedir.
'Yetkililer bulamadı, köylüler buldu'
6) Hava şartları bahane edilerek olay yerine zamanında intikal edilememiştir. Jandarma, savaş şartlarına göre eğitim alır ve teçhizatını da buna göre temin eder. Kıyafet ve araç gereç ihaleleleri bölgenin topoğrafik, coğrafi özelliklerine göre yapılır. İntikal eğitimleri de savaş şartlarına göre verilir. Ne yazık ki, askerler 72 saat sonra kaza bölgesine intikal edebilmiştir. Buna karşılık Döngel Köyü’nden Remzi Gök ve arkadaşları kaza mahalline askerlerden daha önce ulaştı. Köylüler, şiddetli rüzgar ve tipiye rağmen 2.5 metrelik karda 4 saat aralıksız yürüdü. Yetkililer, hava muhalefetini gerekçe göstererek daha ağır hareket ederken üzerinde kar giysileri, ayağında gore-tex ayakkabısı bile olmayan köylüler, resmi birimlerden daha sonra yola çıkmasına rağmen kaza bölgesine daha önce ulaşmıştır. Köylüler enkazı, Genelkurmay destekli arama çalışmalarının tam tersi istikamette buldu. İnsan hayatının sözkonusu olduğu bir operasonda böyle bir hata kabul edilemez. Tüm bu veriler, kurbanların arama ihmaline kurban gittikleri ihtimalini güçlendiriyor. Köylülerin telefonlarını kapatmaları ve medyaya demeç vermemeleri yönünde tehdit edildikleri iddialarının da araştırılması gerekiyor.
7) Helikoper enkazının bulunduğu bölgedeki koruculardan Selim Işık, yaptığı açıklamada, “Kaza olduğu gün, saat 15.15 civarı Sisne köyü yakınlarında köylüler büyük bir ses duymuş. Köyden Yaşar Özhan bana iletti. O bölgeye gittik, kayalıkların üzerinde çamlar arasında bir enkaz gördük. Kablo kokusu geliyordu. Sonra kurtuldular diye duyduk. Tipi de olunca korkup döndük. Sonradan bulunmadığını öğrendik. Bunun üzerine ertesi gün Göksun’da BBP yöneticisi Kemal Yavuz ile Muhsin Bey’e bildirdik gördüğümüzü. Genel Merkez’e de izah ettim. Bu bölge aranmayınca Başbakan geldiğinde korumalara da iletildi. Ama kendisi ile irtibat kuramadık. Orası 2 bin metre yükseklikte bir yer. Bu sabah (dün) 05.00’te tekrar o bölgeye çıktık. 500 metre kadar yaklaştık. Pervane kopmuştu. Çok zor bir yer. Kayanın başı, çamlık. Çok yorulmuştuk, döndük.” dedi. Sözkonusu kişiler Selim Işık’ın ihbarını dikkate almamıştır.
'112'den yanıt veren uzman değil'
8) Öte yandan Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü bünyesinde teknolojiye hakim bir sistem kurulmadığı için kritik saatler boşa harcandı. Uzmanlara göre, 112 servisinde muhabire yanıt veren kişi, uzman olmayan bir çağrı alıcı. Bu durumlarda konuyla ilgili bir uzman olmalı ve muhabiri yönlendirmeliydi. Cep telfonu şarjı bitirilmemeliydi. Ayrıca sim kartı çıkararak 112 tekrar arattırılmalı, böylece diğer servis sağlayıcı şirketlerin istasyonları tarafından da sinyal algılanabilir, alan daraltılırdı. Bölgeye süratle mobil baz istasyonları yönlendirilerek yine alan daraltılabilirdi. Dağlık bölgede yayılan tek sinyal, sesin aksetmesi gibi, ekipleri yanlış bölgelere yönlendirir. Uydu radar sistemleri kullanılabilirdi. Türkiye’den geçen ve anlaşmalarla görüntü hizmeti satın alınabilen uyduların kaza öncesi ve sonrası radar görüntüleri karşılaştırılarak topografyadaki değişiklikler tespit edilebilir ve şüpheli noktalar belirlenirdi. Tüm bunlar yapılmadı.
Suikast olabilir mi?
9) Arama çalışmaları sürerken, helikopterin sahibi olan Med Air şirketinin bağlı olduğu Esas Holding'in İcra Kurulu üyesi Çağatay Özdoğru, yaptığı açıklamada "Bu helikopterde Emergency Locator Transmitter (ELT) denilen bir cihaz var. Bu cihaz helikopter çok şiddetli çakılırsa devreye giriyor ve sinyal veriyor. Şu an helikopterden böyle bir sinyal almıyoruz. Demek ki şiddetli bir çarpma yok." dedi.
Ancak, 47 saat sonra hekikopterin enkazının çarpmanın şiddetiyle 100-150 metrelik bir alana yayıldığı, helikopterin önünün tamamen parçalandığı ortaya çıktı. Firma yetkilisinin açıklamalarının aksine, Emergency Locator Transmitter (ELT) denilen cihaz, helikopter parçalanmasına rağmen sinyal göndermemiştir. Bu nedenle helikopterin yeri zamanında tesbit edilememiş, kazazedelerin ölümüne sebep olunmuştur. Bu şüpheli durumun aydınlatılması gerekmektedir. Sinyal gönderilmesine neyin veya kimin engel olduğu ortaya çıkarılmalıdır. Sorumlular cezalandırılmalıdır. 17 kez suikast girişiminden kurtulan Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşüşü suikast ihtimalini güçlendiriyor. Helikopterin düşüş nedeni ise ayrıca soruşturulmalıdır.
10) Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan) İlker Başbuğ (Genelkurmay Başkanı), Beşir Atalay (İçişleri Bakanı), Mevlüt Bilici (Kayseri Valisi) Kayseri, Hasan İpek (Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürü), Kahramanmaraş İl Jandarma Alay Komutanı Albay Sezai Akgün, Medair / Esas Hava Taşımacılık Turizm ve Tic. A.Ş. yetkilileri hakkında isnat edilen suçlardan ötürü kovuşturma yapılmasını talep etmekteyim.
‘Çarpma etkisiyle değil donarak öldü’
Helikopterin düştüğü ihbarının 112 acil servisine bildirilmesinden itibaren kurbanların ölüm saatine kadar geçen sürede yetkililer yeterince hızlı ve doğru hareket etmemişlerdir. Yetkililerin görevlerini ihmal nedeniyle geçen sürede hava kararmış, hava sıcaklığı 15-20 derece azalarak sıfırın altına; -20’ye inmiştir. Bu savsaklama ve teknik imkanların doğru kullanılmaması nedeniyle, yaralı haldeki kurbanların ölümüne sebebiyet verilmiştir.
Mevcut bilgiler, helikopter kazasında hayatlarını kaybedenlerin "donarak" öldüklerini işaret ediyor. Otopsi bu tip ölümlerde en doğru yöntem. Otopsi raporları incelendiğinde bu gerçek görülecektir. Yine otopsi raporları sayesinde, kurbanların yaklaşık olarak kazadan kaç saat sonra öldükleri hesaplanabilmektedir. Resmi talimatlar, telefon konuşmaları, telsiz kayıtları; kurbanların ölüm saatleriyle karşılaştırıldığında ihmaller zinciri tüm çıplaklığıyla anlaşılacaktır. Otopsi raporundan Muhsin Yazıcıoğlu’nun çarpmaya bağlı travma nedeniyle değil, donma sonucu öldüğü anlaşılmaktadır. Muhsin Yazıcıoğlu’nun kalçası ve sol kolu kırılmıştır. İsmail Güneş’in ise 112’yi aradığında sadece ayağının kırıldığını söylemişti.