11 Kasım 2004 tarihinde hayatını kaybeden Filistin'in efsanevi lideri Yaser Arafat'ın eşi Süha Arafat, yaptığı evlilikten pişman olduğunu söyledi. Bir daha hayata gelse aynı evliliği yapmayacağını belirten Süha Arafat, "Yaser Arafat benim kaderimdi" dedi. Hakkındaki yolsuzluk iddialarını reddeden Süha Arafat, Filistin yönetiminin kendisine ayda 10 bin Euro maaş gönderdiğini açıkladı.
17 yaşındaki kızı Zahva ile birlikte Malta'da yaşayan Süha Arafat, Ahaber kanalı ve Sabah gazetesi adına kapılarını açtığı Nur Batur'un sorularını yanıtladı. Ahaber'den yapılan yazılı açıklama ve gönderilen metine göre Süha Arafat, Nur Batur'un sorularını şöyle yanıtladı:
22 yıl aradan sonra tekrar beraberiz. İlk röportajımız 22 yıl önce Tunus’taydı. Tekrar görüşmek büyük bir keyif. Arafat Hanım bizi evinizde kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu büyük bir keyif.
22 yıl oldu. Tüm dünya'dan hatırlayıp Tunus’a röportaj için gelen tek kişisiniz. Düşünebiliyor musunuz? 22 yıl aradan sonra.
Hiç geçmemiş gibi sanki...
Benim için çok zaman geçmiş gibi. Dün gibi gelmiyor, sanki yarım yüzyıl geçmiş gibi.
'Hayatım iki bölüm, Arafat öncesi ve sonrası'
Bir ömürde iki üç hayat yaşadığınızı hissediyor musunuz? Çocukluğunuzdan 27 yaşınıza kadar Hıristiyandınız. Ardından Arafat’la evlenince Müslüman oldunuz. Arafat’la evlendikten sonra çok ilginç ancak çalkantılı bir hayatınız oldu.
Evet sanırım öyle. İki hayat yaşadım. İlk hayatım, bir de Arafat’la olan ikinci hayatım. Artık aramızda olmasa da ben halen Arafat’la yaşıyorum. Durum aynı, hayatım değişmedi. Onun soyadına sahibim, bir kızımız var. Çok çok zor bir hayatımız var. Onunla zordu, onsuz daha da zor. Bu, bir arazide bulunup mayınların nerede olduğunu bilmemek gibidir. 22 yıl sonra kendime diyorum "tanrım sanki 50 yıl geçti, iki katı yani."
İlk röportajımız için buluştuğumuzda Arafat kaderinizdi. Hala kaderiniz olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, kaderimdi. Doğduğunuzda kaderinizin yazılı olduğuna inanıyorum. Kuran’da böyle yazıyor. Bu yazgıdır. Kaderinizi değiştiremezsiniz. 22 yıl öncesinden de, 1986-87 yıllarında tanıyordum onu, tanışıyorduk.
Bu gizli bir evlilikti.
Evet. Kızımın böyle bir hayata sahip olmasını istemem. Buna izin vermezdim. Bu yüzden annemin bu evliliğe izin vermemesini anlıyorum. Buna karşıydı çünkü büyük bir liderle berabersiniz, ama sonuçta yalnızsınız. Arap dünyasında herkesin izlediği o dizideki gibi, Hürrem Sultan'ın entrikaları gibi yaşıyorsunuz. Diziyi Zahva'yla beraber izliyoruz. Bazen bu entrikalarda kendini kime yakın hissediyorsun diye soruyor. Ben de kendimi Hürrem’de bulmuyorum diyorum. Kendimi, sorunlardan kurtulamayan güçlü bir kadında göremiyorum. Kendimi zor bir durumda görüyorum. Filmlerde gördüğümüz tarzda komplolar yoktu ancak her türlü komplo mevcuttu. Evlendiğimde, herkes Arafat’ın dertlerine derman olarak görüyor, herhangi bir vakitte arayıp her türlü sorunlarını paylaşırlardı. Öyle bir hal almıştı ki Arafat’ın sanki artık bir eşi yoktu.
Hiç aile yaşantınız yok muydu?
Aile hayatı yoktu. 22 yıl önce size söylediğimi hatırlar mısınız, size demiştim ki hayal edebilir misiniz 25 yaşında iken Filistin halkının karizmatik lideri size hayatımda iki kadını sevdim, biri Beyrut’ta öldürülen Nada Yaşruti'ydi, diğeri de sen diyor. Çok önemli bir lider gelip size bunu söyleyince o sorumluluğu hissediyorsunuz. Ortaya çıkan o kadar dedikodu oldu ki, bu evliliği annesi ayarladı gibisinden. Düşünebiliyor musunuz, o kadar çok şey yaşamış olan 58 yaşında bir adamın başka biri tarafından etkilenebileceğini. Arap dünyasının önemli bir lideri aşık olmasa gelip böyle davranmaz, hayatına bekar olarak devam ederdi.
'Para için evlenmedim zaten zengindik'
Fakat aranızdaki yaş farkı büyüktü. Siz 25 yaşında, o ise 58 yaşındaydı. Aşık oldunuz mu?
Ona aşık oldum. 25 yaşında aşkın ne olduğunu bilmezsiniz. Bu adama karşı çok derin hislere sahiptim. Onu gördüğümde midemde kasılmalar oluyordu. Çok karizmatik biriydi. Sevmediğiniz bir adamla yaşayamazsınız. O Yaser Arafat olsa bile. Aranızda bu kimya bulunmadan 22 yıl yaşamayı hayal edebilir misiniz? Filistin'in bir burjuva ailesinden gelen biri olarak, maddi bir ihtiyacım yoktu. Babam bankacı, annem de ülkede önemli bir kadın, bir insan hakları aktivistiydi. Babası en zengin adamlardan biriydi.
Hiçbir maddi sorununuz yok muydu?
Tam tersine, Yaser Arafat’la yaşarken tüm sorunlara sahiptim. Güvenlik nedeniyle kapalı ve kilitli yerlerde yaşadım. Yerimizi sürekli değiştiriyorduk. Ne diyeceğinizi, ne yapmamanız gerektiğini bilmiyorsunuz. Telefonda konuşamıyorsunuz. Çok zordu. Çok düşmanı olan bir adamdı, ilk başta İsrail.
Dünyaya bir daha gelseydiniz onunla yine evlenir miydiniz?
Hayır.
Peki, bu bir hata mıydı?
Bunun bir hata olduğunu söyleyemezsiniz. Beni nelerin beklediğini biliyordum. Giriyorsunuz ve bundan sağ kurtulup kurtulamayacağınızı asla bilemiyorsunuz. Arafat'a seninle yaşamak korkunç bir hayattır dedim. Haksızlıktır.
Ne tür haksızlık?
Medyanın, basının haksızlıkları, söylentiler ve dedikodular, suikastlar... Ne yapsanız eleştiriliyor. Birçok kadın onunla evlenmek isterdi. Bu benim kaderim, bir şey yapamam. Bilmiyorum bu hayatı başka bir kadın yaşasaydı bunlara katlanabilir miydi? Onunla yaşadığım için yüz kere yaşayacaktım, onu beni terk etmezdi.
Sizi terk etmez miydi?
Hayır. Yakın çevresi dahil herkes ne kadar inatçı olduğumu biliyor. Fakat kalmam gerekiyordu.
Fakat pişmanlık duyuyorsunuz.
Pişmanım çünkü büyük haksızlıklar ve en acı şahsiyet cinayetini yaşadım. Benden bir başkasından bahseder gibi bahsediyorlardı. Bahsettikleri benim kişiliğim değildi, başka birinin portresini çizmişlerdi. Beni Emilda Marcos gibi, Çavuşesku'nun eşi gibi portrelerdiler. Yakın çevremden birileri bir gün gelip bana basında yazanlardan dolayı seni yargıladık dedi. Bu normaldi. Yaser Arafat İsrail’e karşı intifada'yı yürütüyordu. İsrail'e ve medyada çok güçlü olan Yahudi lobisine karşı bir savaş yürüttüğünüzü düşünebiliyor musunuz? Sizi rahat bırakmazlardı, biz zayıf halkaydık.
'Arafat'ın gizli hesabı olmadı'
Peki, gizli banka hesaplarına milyonlarca dolar yatırdığınıza dair suçlamalar hakkında ne diyorsunuz?
Teknoloji çağındayız, dünyadaki tüm yolsuzluklar biliniyor. Arap devrimlerinde görüyorsunuz liderlerin kaçırdıkları paraları. Eğer para saklıyorsam nerede olduğunu söyleyin. Yaser Arafat’ın hiç gizli hesabı olmadı. Filistin yönetimi de size söyler, tüm hesap transferlerini yardımcıları ve maliye bakanının huzurunda imzalardı. Yönetimden kimse bana böyle bir suçlamada bulunmaz. Arafat'ı iyi tanıyanlar onun böyle biri olmadığını bilir. O, parayı halk için harcardı. Parayı siyasi amaçlar için harcardı. Onun yolsuzluk yaptığı söyleniyor. Öldükten sonra bakın neler oldu, Hamas ile fetih arasında bir ayrım oluştu. Yaşarken bunlar olmazdı. Tüm Filistinlileri birleştiren kişiydi. Eğer para varsa gidin ve o parayı bulun. Herkes bu temelsiz iddiaları tekrarlıyor. Arap devrimlerinin ardından insanlar görmeye başladı, o kaçırılan paraların nasıl kaçırıldığı ve nerede olduğu belli.
2004 yılının kasım ayında öldüğünde banka hesabında ne kadar parası vardı?
Bilmiyorum, bunu Filistin yönetimine sormalısınız.
Kişisel banka hesabı?
Hiçbir şey.
Hiçbir şey?
Hayır, hiçbir şey. Aile hesabımız yoktur emin olun. Filistin yönetimi ve başbakan Selam Fayed bunları size anlatabilir. Kişisel hesap yoktu. Yardımcılarıyla beraber bir ortak hesaba sahipti. Bu hep böyleydi, hiç değişmedi.
Peki, gayrimenkulünüz var mı? Paris'te bir daireniz olduğu söyleniyor.
Hayır. Le Bristol oteline sahip olduğum söylendi. Paris'te kiraladığım bir dairem bulunuyordu. Küçük bir daireydi bu. Mutlaka Fransız güvenlik görevlileri bulunuyordu. Çok komiktir açıkçası, dar bir sokakta bulunan bu küçük daireye siyasiler gelirdi, Bayan Chirac ve diğer siyasiler, asansör yukarı çıkarken 5-6 kez dururdu, herkes buna gülerdi. O İsrail’e karşı savaşıyordu, eşinin size bu konuda ne diyeceğini sanıyorsunuz? Ve Paris. Hayatım boyunca Paris’te yaşadım, Paris’te okudum. Paris sadece lüksle portreleşmek haksızlıktır, Paris kültürel bir şehirdir, entelektüel bir kent.
Şimdi Malta’da yaşıyorsunuz. Daireniz sizin mi?
Hayır kiralık. Orası küçük bir ada. O daireyi bana Kaddafi'nin satın aldığını söylüyorlar.
Evet, bu da söylentilerden biri.
Söylenti değil, bunlar basına çıktı, hala da internettedir. Doğru değil, hatta ev sahibi gelip bana bu ev benim, Kaddafi'nin ne alakası var diye söylemişti şaşkınlık içinde. Onu bunlara kulak asma demişti. Üç Libyalı korumanın evi koruduğunu yazdılar ve bunun gibi bir sürü şey daha. Eğer bir Arap lider Arafat’ın eşine ve kızına bir şeyler almak istese buna karşı gelmem. Fakat böyle bir şey olmadı ve iyi ki de olmadı. Bu durumda dedikodu için iyi bir malzemesiniz. İnsanlar sizi yakmak istediklerinde bunu medya aracılığıyla yapıyorlar.
Hayatınızı nasıl idame ettiriyorsunuz?
Elbette Filistin yönetimi bana bir maaş bağlamış durumda. Ayda 10 bin Euro alıyorum, bu gizli bir şey değil, bilinen bir şeydir. Filistin yönetimine sorun, bu yasal.
'Hala onunla yaşıyorum'
Arafat sonrası hayatınız nasıl geçiyor? Hala Arafat’la mısınız? Onun birçok fotoğrafınız görüyorum.
Evet, hala onunla yaşıyorum.
Hala mı? 9 yıl oldu şimdi. Genç bir kadınsınız, eminim bir sürü evlilik teklifi almışsınızdır...
Çok teklif aldım. Hep söylerim kahramanım Arafat’tı ve ondan sonra evlenmek istemiyorum. Bu da benim üçüncü hayatım. Zengin bir adam bulup evlenmek kolaydır. Bunlar ünlü kişiler olmayıp işlerinde önemli görevleri vardır. Bunların bazıları çok zengin. Bazen kötü anlarımda düşünüp neden evet deyip evlenmiyorsun, evlenince her şey daha kolay olur diyorum. Şu an tek başıma mücadele ediyorum, evlilik İslam’a göre de yasak değildir. Fakat sonra dönüp hayır diyorum, Yaser bana bakıyor diyorum kendime.
Belki bir gün?
Evet belki bir gün. Gelecek yıl 50 yaşında olacağım. Daha çok kızımla ve onun okuluyla meşgulüm. Bu yıl okulu bitiyor. Hayatta en kolayı evlenip sakin bir hayat sürmektir. Ben hayatımda asla kolay yol olmadı.
'Otopsi talebinde bulunmadım'
Arafat'ın ölümüyle alakalı büyük bir mücadeleye giriştiniz şimdi. Bu mücadeleye neden şimdi giriştiniz ve neden öldürüldüğünü düşünüyorsunuz? Çünkü öleli yıllar oldu, siz ise bu girişimde ancak şimdi bulunuyorsunuz.
Arap dünyasında nereye gitsem insanlar beni durdurup liderimiz nasıl öldü, neden öldü diye sorup araştırma yürütmem gerektiğini söylüyordu. Öldüğünde otopsi talebinde bulunmadım çünkü kimse bana otopsi talebinde bulunmam gerektiğini söylemedi. Naaşı Filistin yönetimindeydi. Hastanede yeterince sorunları vardı, çok zor bir andı. Orada bir otopsi talebinde bulunamazdım. Fransız yetkililere güveniyorum, bana zehir veya başka bir şeyinin olmadığını söylediler. Kimse bir nükleer araştırma yapma ihtiyacı duymadı, hastanede bile. Dünyada var olan tüm virüsleri veya hastalıkları düşünün, bunların hiçbiri yoktu onda. Bir bebek kadar temizdi.
Peki, polonyum nasıl çıktı?
Kimse bana otopsi sormadı, aklıma da gelmedi. Naaşı artık bende değildi. 15 günde bin sayfalık tetkik belgesi doldurduk. Sağlık sorununun ne olduğunu bilmiyorduk, o yüzden her türlü ilaç verildi, anti virüs, antienflamatuar. İlk üç günde antibiyotik verildi. El Cezire muhabirinin bana gelip röportaj yapması tesadüftü. Ona ne yapmalıyım diye sordum, o da bana sağlık raporunu ver dedi. Ona güvendim çünkü devlet bakanlığında ve güvenlik konusunda çalışmış biriydi, o zamanlar da Arafat’la idi. Raporu aldıktan sonra altı aya yakın araştırma yaptı, Arafat’ı muayene eden tüm doktorları takip etti. En sonunda da Lozan’da bir nükleer laboratuara gitti. Sağlık raporunun ardından benden eşyalarını istedi. Çantası, diş fırçası, pijamaları ve şapkası vardı bende. Bunları verdim. Üç ay sonra bunlarda polonyum tespit ettiklerini söyledi. Polonyum doğada bulunuyor ancak doğal orandan çok yüksekti. Daha derin bir inceleme yapılacağını söyledi.
Zahva'dan DNA örneği aldılar mı?
Evet o eşyaların gerçekten kendisine ait olduğunu teyit etmek için. İnceleme sonucunda yüzde 60'tan yüksek bir seviyede polonyuma rastladılar. Ardından bana soruşturmada daha ileriye gitmemi tavsiye edip naaşının çıkartılmasını isteyip istemediğimi sordular. Bu çok zor bir karar oldu.
Onay verme kararı zor mu oldu?
Bu kolay değildi, Filistin yönetimini şok etti. Bu soruşturmadan kimseyi haberdar etmedim.
'Yeni bir suikast davası açtım'
Mahmud Abbas'a söylemediniz mi?
Benim eşimdi. Bunu kişisel olarak yaptım. Söz konusu olan benim eşimdir ve gerçeği bilmeye hakkım var. Ayrıca mümkün olduğu kadar dikkat çekmemeye çalıştık, birileri öğrenip süreci durdurmaya çalışmasın diye. Mahmud Abbas’ın tepkisi çok iyi oldu, adım atılmasını onaylayarak naaşını mezardan çıkarttık. Eğer Mahmud Abbas olmasaydı bu gerçekleşmeyecekti. Ailesinden buna karşı çıkanlar vardı. Mahmud Abbas ise gerçeği bilmeye hakkının olduğunu söyleyip bana çok yardım etti. Bir adli süreç başlatmak istedim, dava açmak için de belge toplamam gerekti.
Yeğeni sanırım?
Evet. Mahmud Abbas gerçeği öğrenmeye gerek duyduğuna karar verip bana çok yardım etti. Bundan sonra gerekli belgeleri hazırlayıp davayı açmak istedim. Sadece bir jurnalistik araştırma değildi. Sonuçta bir İsviçre laboratuarı vardı ve bunu belgelemiştim. Uzun konuşmalar sonucunda Fransız mahkemesinin cinayet davasını kabul ettiğine mutlu oldum.
'Arafat'ın Kudüs'e gömülmesini istiyorum'
Peki, soruşturma ne durumda?
Dört taraf var. Ruslar çok iyi. Mahmud Abbas tarafsız bir görüş istedi. Diğerleri de İsviçre laboratuarı, Fransız adaleti ve Filistin yönetimi. Fransız makamlarından 20 Haziran’da bir karara varılacağına dair bir cevap aldım. Ruslar şubat sonunda bir neticeye varabileceklerini söylüyorlar. Şimdilik bekliyorum. Polonyum zehirlenmesinden öldüğünü kanıtladıktan sonra onun Kudüs’e gömülmesi için her şeyi yapacağım.
Naaşını Kudüs’e mi taşıyacaksınız?
Evet, bunun için mücadele edeceğim.
Peki, zehirlendiği kanıtlanırsa bu mümkün olur mu? Bunun nasıl gerçekleştiğini öğrenmek mümkün olacak mı?
Bu bir sorundur. Kimseyi suçlayamam, mahkemenin nihai raporu yayınlamasını beklemek gerekir. Bundan sonra yapılması gerekenlere Filistin yönetimi ve Mahmud Abbas'a kalmış. Ben görevimi yapmış olacağım. Görevim, tarihte bu suç işlenmişse bunu ortaya çıkarıp belgelemektir.
Tarihten bahsetmişken, hayatınız da tarihin ta gerçeğidir. Anneniz Filistin davasının bir aktivistiydi. Filistin'in bağımsızlığının ilanı hakkında ne düşünüyorsunuz?
bence bu büyük bir adım. Uğradığı tüm baskılara rağmen yaptıkları için Mahmud Abbas'ı selamlıyorum. Onu öldürmekle bile tehdit ettiler. Arafat gibi hayatını riske attı. Her şeye rağmen Filistin devletini ilan etti. Bu harika. Bu kolay bir iş değildi. Şimdi 3-4 aydır kimse maaş alamıyor. Çünkü İsrail vergi paramızın akışını durdurdu. Şimdi bir devletiz ve uluslararası mahkemenin bir üyesiyiz. Umarım Yaser’in ölümüyle ilgili uluslararası ceza mahkemesine gideceğiz
Filistin halkının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ortadoğu'da İsrail ile barış içinde yaşayacak gerçekten bağımsız bir devlete inanıyor musunuz?
Size çok kötümser olduğumu söylemem gerekir.
Neden kötümsersiniz? Oslo anlaşmasını gerçekleştirdi, elinden gelen en iyisini yaptı.
Kötümserim çünkü yerleşimlerle ilgili bir çözüm yok. Toprağımızı çalıp yerleşim yerleri inşa ediyorlar. Filistin devletini kazıyacak toprağımız kalmadı. En tehlikelisi budur. İsrail hiçbir BM ilkesine saygı göstermek istemiyor. Fetih ile Hamas arasındaki ayrımdan çok endişeliyim. Size söyledim, Yaser hayatta iken bu ayrılmadan bir şey olmazdı. Çünkü halkı birleştiren biriydi. Atatürk gibi ulusun ilham kaynağıydı. Sanırım bir diğer Atatürk’e ihtiyacımız var. O Atatürk gibi ulusun birleştiricisiydi. Sanırım Arap dünyasında Atatürk’lere ihtiyacımız var.
'Yaser yaşasaydı Arap Baharı daha farklı olurdu'
Arap isyanları hakkında ne düşünüyorsunuz? Çünkü 25 yılda çok şey değişti.
25 yıl diyorsunuz. Yaser'e, Sovyetler Birliği'nin çöküşüne, batıdaki rejimlerin düşüşlerine şahit oldum. Çavuşesku'nun son Konuşmasında Yaser’le beraberdik, Çavuşesku ve eşi Elena'yla beraber oturuyorduk. Rejim düştüğünde Yaser’le beraber o ülkedeydim. Başta üzgündü çünkü bir siyasetçiydi ve onun arkadaşlarıydı. Şimdi 20 yıl sonra onsuz Arap Baharı’na şahit oluyorum. Size söylüyorum, Yaser hayatta iken Arap Baharı olsaydı o işgal altındaki Filistin topraklarını kurtarırdı. Fırsatı görürdü. Milyonluk bir gösteri olabilirdi, milyon kişi Kudüs’e yürüyebilirdi. Birçok kent tahrir meydanı gibi olurdu. İşgalden kurtulmanın fırsatını görürdü. Çünkü buna bir zemin vardı. Şimdi artık çok geç. İki yıl geçti.
'Türkiye Araplar için model ülke'
Türkiye bir model olabilir mi?
Türkiye harika bir model. Fakat maalesef Arap Baharı Türk tarzında gelişmiyor.
İslami tarzı mı kastediyorsunuz?
Başka bir diktatörlüktür sadece. Mısır’da neler olduğunu biliyorsunuz. Bakın Libya ve Tunus’ta neler oldu. Tunus'un Türkiye modeline daha yakın olduğunu düşünüyorum. Umarım Türk modeline yakın olur. Hepimiz Türk modelinin hayalini kuruyoruz. Hamas'a saygım var, orada çok arkadaşlarım var fakat bu açıdan onları eleştiriyorum. Onlar çok katı bir şeriatı uyguluyorlar, örneğin üniversitelerde kıyafet uygulaması. Türkiye'den bahsediyorsunuz. Türkiye'de modern kadın, sahilde bikinili kadınlar görebilirsiniz. Bu Türk modelidir. Türk modelinden biz sadece sözlerini anlıyoruz, kelimelerin anlamından ayrı. Bunu Türk televizyonu olduğunuz için söylemiyorum. Mısır'a baktığınızda bazı şeyhler kadınların dokuz yaşında evlenebileceklerini söyleyip ellerinden de tüm haklarını alıyorlar. Kadınların hiçbir hakkı yoktur. Fakat Türkiye’ye bakın. Kadınlar açık fikirli. İsteyen içki içer, istemeyen içmez. Türkiye'de açık toplum vardır. Türk dizilerinin de Arap toplumuna çok etkisi vardır.
Muhteşem Yüzyıl’ı izler misiniz?
Evet izliyorum. Bir toplantım olduğunda ertesi gün izliyorum. Onu izlemeliyim. Her büyük adamın arkasında büyük bir kadın vardır. Kadınların erkeklere olan etkisini küçümsememeliyiz. Dünyanın en güçlü adamıysanız da bir kadınla hayatını paylaşmanız gerekiyor, çünkü kadın annedir, kız kardeştir, doğurur. Bu insani etkileşimdir. Umarım bu böyle devam eder çünkü sezonların etmeyeceğini duyuyoruz. Arap dünyasında herkes üzgündü. Bir adamın eşinin etkisine girmesi utanılacak bir şey değildir. Napolyon'a bakın, büyük Katerin'e bakın. Kadın, erkeğin diğer yarımıdır, buna inanmalıyız.
'Yakın zamanda Türkiye'ye geleceğim'
Türkiye’ye ne zaman geleceksiniz?
Umarım yakın zamanda olur.
İstanbul ve Ankara’ya gelmelisiniz. Sizi bekliyoruz.
Yaser Arafat’la beraber geldim. Harikaydı.
Hangi yılda?
1993'te. Bay ve Bayan Demirel'le görüştük. Harika bir ziyaretti. Geldiğinde ordunun Yaser’e selam verdiğini hatırlıyorum. Mikrofonu alıp merhaba asker dedi. Üç kez. Atatürk'ün evine gittim. Umarım yakın zamanda gelirim.
'Taraflara eşit mesafeli olunmalı'
Sizi Türkiye’de görmeyi umuyorum. Röportaj için teşekkür ediyorum. Son bir soru, Türk halkına veya Türk kadınlarına bir mesajınız var mı?
mesajımız, Türkiye’nin tüm Filistinli fraksiyonlarla görüşmesidir. Türk hükümeti Hamas'a yakın olabilir, Hamas'ı severiz. Onlar çok mücadele vermiş insanlar, Yaser Arafat da, Fetih de, Mahmud Abbas da çok mücadele etti. Türkiye'nin tüm taraflara eşit mesafede olmasına ihtiyacımız var. Bu çok önemli. Sadece Gazze'deki Filistinliler ya da batı Şeria'daki Filistinlilere değil, fakat diasporaya da. Filistin sadece Gazze'den ibaret değil. Filistin aynı zamanda Ramallah'tır. Beyrut'ta 300 bin Filistinli var. Türkiye'yi seviyoruz, Türkiye gibi olmak istiyoruz.