AİHM’in, “Cumhurbaşkanı'na hakaret” suçlarından verilen hapis cezalarının hak ihlali olduğuna yönelik kararının kesinleşmesi ve emsal niteliği kazanmasının hemen ardından Yargıtay’dan da bu konuda önemli bir karar geldi. Yüksek Mahkeme, BİMER’e mail atarak kendisini dolandırdığını iddia ettiği firma hakkında şikâyette bulunurken, önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaret içeren ifadeler kullandığı iddia edilen sanığa “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan verilen cezayı bozdu. Yargıtay’ın ceza yargılamalarındaki en yüksek organı Yargıtay Ceza Genel Kurulu da itiraz üzerine konunun önüne gelmesi üzerine, dairenin bozma kararını yerinde buldu.
“Dinsiz imansız”
Dava dosyasına göre C.O isimli vatandaş, 2012 yılında Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) bir e-posta göndererek, bir firma tarafından dolandırıldığını, aleyhine haksız davalar açılarak icra takipleri yapıldığını belirterek, şikayetçi oldu. C.O, şikayet yazısında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak, “Cumhurbaşkanı Abdullah Bey'in hanımının adına kayıtlı İstanbul Şile'deki villa ve arsaların miktarı 150 milyon TL'dir. Başbakan Recep Bey'in serveti 500 milyar TL'dir. Bu iki imansız dinsize dedim ki, evime ekmek parası alacak durumda değilim, çocuklarımın ideallerini karşılayacak durumda değilim, evimin kirasını ödeyecek durumda değilim, beni bu hale düşüren firmayı müfettişlere incelettirin... Türk adı taşıyan bir devlet adamı yok mudur?” dedi.
Yazının devamında da “Ancak 13 yıldır bu işi çözmeyenlere bir çift lafım vardır, Allah belanızı versin, Allah yerin dibine soksun sizi, Allah helak etsin sizi, yüce Allah perişan etsin sizi, beni mahfettiniz Allah da sizi mahfetsin” ifadelerini kullandı. Bu ifadeler nedeniyle C.O hakkında Cumhurbaşkanına ve Başbakan'a hakaret ettiği gerekçesiyle soruşturma açıldı.
“Psikolojim alt üst oldu”
C.O, mahkemedeki savunmasında, ‘yaklaşık 10 yıldır şikayette bulunduğu firmanın kendisi aleyhine yaptığı işlemlerle mücadele ettiğini, firmanın şikayetleri nedeniyle kendisi hakkında 200'e yakın dava açıldığını ve bu davaları kaybettiğini, hakkını hala alamadığını, bu nedenle ruh sağlığının ve psikolojisinin alt üst olduğunu, bu firmanın Cumhurbaşkanına ve Başbakan'a da ulaştığını düşündüğünden dolayı söz konusu ifadeleri yazdığını, kastının Cumhurbaşkanına veya Başbakan'a hakaret olmadığını, yalnızca durumunu ve dosyalarını ve de ilgili firmanın kendisine yaptıklarına yönelik bir müfettiş görevlendirilmesini ve inceleme yapılmasını istediğini, bu nedenle bu talebinin yerine getirilmemesinden dolayı müsnet sözleri kendisi ile ilgilenilmediğini ifade etmek için kullandığını” söyledi.
1 yıl 2 ay hapis
Dosya Gül’e yönelik sözler yönünden “Cumhurbaşkanına hakaret”, o dönem Başbakan olan Erdoğan’a yönelik sözler yönünden de “hakaret” suçu kapsamında kaldığı gerekçesiyle ayrıldı. C.O hakkında, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “hakaret” suçlarından dava açıldı. Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasına ilişkin iddianamede, söz konusu e postanın BİMER’e gönderilmesi nedeniyle suçun alenen işlendiği öne sürülerek cezada artırım istendi. Davaya bakan Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi, yargılama sonunda C.O’yu 1 yıl 2 ay hapse mahkum etti ve pişmanlık duymadığı gerekçesiyle de cezayı ertelemedi.
Yargıtay “beraat” dedi
Temyiz üzerine dosya Yargıtay’a geldi. Yargıtay Başsavcılığı, dosyaya ilişkin tebliğnamesinde hükmün onanmasını istedi. Dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kurulması nedeniyle bozma kararı verdi. Kararda, BİMER’E gönderilen dilekçe bir bütün halinde değerlendirildiğinde, “sanığın uğradığını düşündüğü haksızlığı dile getirirken kullandığı ifadelerinin eleştiri ve yakınma niteliğinde bulunduğu ve Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı” belirtildi. Dilekçenin BİMER’e gönderilmiş olması nedeniyle aleniyet unsurunun da gerçekleşmediği kaydedilen kararda, bu gerekçeyle cezada artırım yapılmasının da kanuna aykırı olduğu anlatıldı.
Bozma kesinleşti
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Daire’nin bu kararına, “e-posta içeriğinde kullanılan ‘dinsiz- imansız’ ve ‘Türk adı taşımayan’ sözleri ile Cumhurbaşkanının ‘onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek’ suretiyle ağır eleştiri ve yakınma sınırlarını aştığı ve bu şekilde atılı suçu işlediği” gerekçesiyle itiraz etti. İtiraz üzerine dosyayı yeniden ele alan Daire, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderdi. Karara, dairenin iki üyesi “suçun oluştuğu gerekçesiyle” muhalif kaldı. Yargıtay Ceza genel Kurulu da, 7 Nisan 2022’deki toplantısında itirazı ele alarak reddetti. Böylece bozma kararı kesinleşmiş oldu. Karar uyarınca, dosya yerel mahkemeye gönderilecek. Mahkeme de bozma kararına uyarak sanık hakkında beraat kararı verecek.
AİHM: “Düzenlemeyi değiştirin”
AİHM, geçen Ekim ayında Vedat Şorli başvurusunda TCK’nın 299. Maddesinde düzenlenen “Cumhurbaşkanına hakaret” suçuna ilişkin önemli değerlendirmeler yapmıştı. Facebook’ta paylaştığı karikatür ve fotoğraf nedeniyle 2 ay tutuklu kalan ve 11 ay 20 gün hapse mahkum edilen Şorli’nin başvurusunda, bu suçtan verilen hapis cezalarının hak ihlali olduğuna karar vermişti. Kararda, Cumhurbaşkanının herkesten daha çok korunması ve Cumhurbaşkanına hakaretin, genel hakaret suçundan daha ağır ceza ile cezalandırılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ruhuyla bağdaşmadığı ifade edilmişti. Cumhurbaşkanının itibarının korunması amacıyla söz konusu özgürlüğü kullanan kişiye hapis cezası verilmesinin haklı bir yanının bulunmadığı, aksi tutumun, çağdaş uygulama ve siyasal kavramlarla bağdaşmayacağı vurgulanan kararda, Türkiye’nin düzenlemeyi AİHS ve AİHM içtihatlarına uyumlu olacak şekilde değiştirmesi gerektiği de ifade edilmişti. Karar, itiraz sürecinin tamamlanmasıyla kesinleşmişti.