Ankara’ya gitmesine izin verilmeyen Eğitim-Sen üyeleri hakkında açılan davada mahkemeden ders niteliğinde karar: Ankara Valiliği’nin yaptığı engelleme ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılmasıdır.
Basın toplantısı yapmak için Ankara’ya gitmek isteyen ancak Ankara Valiliğinin talimatıyla şehir girişinde durdurulan Eğitim Sen üyeleri hakkında açılan davada mahkeme tüm sanıkların beraatlarına karar vermesinin yanı sıra sendika üyelerinin engellenmesini “demokratik bir toplumun olmazsa olmazı olan düşünce ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması" olarak değerlendirdi.
Eğitim Sen’in 26 Kasım 2005’te yaptığı kitlesel basın açıklaması için bütün Ankara’da olağanüstü önlemler alınırken basın açıklamasına şehir dışından katılmak isteyenler de Ankara Valiliği’nin talimatıyla polis ve jandarma tarafından durdurularak şehre alınmadı. Valiliğin talimatı kapsamında İstanbul yönünden gelen 53 otobüs ve 1 ses düzeneği aracı da Ankara girişinde TEM Otoyolu Akıncı Gişelerinde durduruldu. Yaklaşık 2 bin sendika üyesine kente giremeyecekleri bildirilerek müdahale edildi. Jandarma ve polisin gaz bombalarıyla müdahalesi sonucunda da 18 sendikacı yaralandı.
9 sendikacıya dava açıldı
Olaylar üzerine harekete geçen Kazan Cumhuriyet Savcısı Mustafa Erol tarafından 9 kişi hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve kamu malına zarar vermekten dolayı dava açıldı. İddianamede sanıkların araçlarından inerek otoyolu trafiğe kapatarak, slogan attıkları ve jandarma aracına saldırarak 7,5 milyar liralık zarar verdikleri iddia edildi.
Kazan Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanık sendika üyeleri suçlamaları reddederek demokratik haklarını kullanmak için Ankara’ya gitmek istediklerini ancak şehir girişinde durdurularak bu demokratik haklarının engellendiğini belirterek olaylar sırasında jandarma ve polisin saldırısı sonucu kendilerinin mağdur olduklarını bildirdiler.
Mahkeme, sanıkların kamu malına zarar verdiklerine ilişkin hiçbir delil bulunmadığını ve “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini dikkate alarak bu suçlamadan dolayı tüm sanıkların beraatlarına karar verdi. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla ilgili olarak da tüm sanıkları beraat ettiren mahkeme gerekçeli kararda demokrasi vurgusu yaptı. Hakim Kemal Şahin tarafından kaleme alınan gerekçeli kararda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre herkesin önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilecekleri ve Anayasa’da da herkesin düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkının olduğunu anımsatıldı.
Demokratik toplumun olmazsa olmazı
Türkiye’nin imza attığı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı ve Yeni Bir Avrupa için Paris Şartı’na atıfta bulunarak bu sözleşmelerde toplantı ve gösteri yürüyüşlerine dair düzenlemelere vurgu yapıldı.
Kararda, bahsedilen uluslararası sözleşmelerin usulünce kabul edildiği belirtilerek Anayasa’nın 90. maddesine göre uluslararası sözleşmelerin iç mevzuatla çatışması halinde uluslararası sözleşmelerin üstünlüğüne işaret edildi. Uluslar arası sözleşmelere göre suç oluşturmayan bir eylemin suç olarak nitelendirilemeyeceğinin belirtildiği kararda şöyle denildi:
“Sanıkların üyesi oldukları Eğitim-Sen’in çağrısına uyarak sendikal faaliyet olarak nitelenen basın açıklaması için toplandıkları kabul edilse yani eylemin tamamlandığı sonucuna varılsa dahi sanıkların eylemleri tarafı olduğumuz sözleşmelere göre suç oluşturmamaktadır. Öte yandan silahsız ve saldırısız olarak gerçekleşmesi muhtemel bir toplantı ve gösteri yürüyüşünü baştan yasaklama yoluna gidilmesi demokratik bir toplumun olmazsa olmazı olan ‘düşünce ve ifade özgürlüğünün de ortadan kaldırılması sonucunu doğurur.”