Ukrayna krizi ve krizin sonunun neye varacağı haftalardır küresel finans piyasalarını da meşgul ediyor. Ukrayna ekonomik bakımdan krizi yenik düştü. Rusya'da da hisse senetleri ve Ruble tepetaklak oldu.
Yatırımcının korkulu rüyası haline gelen Ukrayna krizinin dünya borsalarını nasıl etkilediğini Deka Bankası baş iktisatçısı Ulrich Kater şöyle özetliyor:
“Kırım krizinden ikinci kriz senaryosuna kesintisiz geçişin yarattığı dinamik gelişme piyasaları tedirgin etti. Duyulan güvensizliği borsalardaki dalgalanmalardan okumak mümkün.”
Bundan sonra ne olur?
Doğu Ukrayna'da patlak veren çatışmalar borsa endekslerine yüksek oranda değer kaybettirdi. ‘Bundan sonra ne olur?' sorusu yatırımcıyı endişelendiriyor. Ulrich Kater, ekonomik yaptırımlara geçilmesinin Almanya'yı hemen etkilemeyeceğini ama misilleme tehlikesinin de küçümsenmemesi gerektiğini söylüyor. Tecrübeli bankacı, “Yaptırım savaşları tırmanır ve enerjiye ya da mali ilişkilerin kesilmesine kadar varırsa, Almanya da ekonomik bakımdan yara alır ve canlanma umutları sönebilir. Böylece, en kötü senaryo gerçekleşmiş olur”, diyor.
Piyasalarda henüz panikten söz edilmiyor ama Alman birleşik borsa endeksine kayıtlı 30 büyük şirketin Rusya ile ticaret hacmi 20 milyar Euro'yu buluyor. Rusya, Alman şirketleri açısından en hızlı büyüyen pazarlar arasında yer alıyor. Julius Baer Bankası baş iktisatçısı David Kohl, genç sanayi ülkeleriyle ticari ilişkileri sürdürmenin kolay olmadığını belirtiyor. David Kohl'ün sözlerinden, yaptırım savaşlarını kimsenin kazanamayacağı sonucu çıkıyor:
“Genç sanayi ülkelerinin krize sürüklenme riski zaten fazlaydı. Rusya'da böyle oldu. Büyümeyi besleyen Çin'de bile her şey olabilir. Almanya bütün dünyayla ticaret yapıyor ve genç sanayi ülkelerinde yüksek yatırımları var. Kayıpları başka pazarlarda kapatmak kolay olmaz. Kaldı ki, son on yılda yükselen piyasaların artık yavaşlamaya başladığını da görüyoruz.”
Ekonominin önceliği
Almanya siyasi zorunlulukla ekonomik çıkar ikilemi içinde. David Kohl sert yaptırımlara geçme ihtimalinin düşük olduğunu ve siyasi sorumlulara bağlanan beklentilerin borsaları da etkilediğini söylüyor. Kohl sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Avrupa'nın aktif yaptırım politikasında karar kılmaya iştahlı olmadığı söylenebilir. Alman kamuoyunun desteği de sınırlı. Irak savaşındaki gibi protesto eylemleri yapılmıyor. Hükümet de pek gönüllü görünmüyor. Devletler hukuku savunulmak istense bile, devletin halktan ve şirketlerden fedakârlık bekleme eğiliminin güçlü olacağını sanmıyorum.”
Piyasanın tepkisi bu teşhisi doğruluyor. Doğu Ukrayna'da çatışmaların patlak vermesiyle düşüşe geçen borsa endeksi kısa zamanda tekrar toparlanmaya başladı. Rusya'da ise bunun tam tersi oluyor. Hisse senetleri değer kaybederken Ruble'de satın alma gücünü üçte bir oranında kaybetti. Yatırımcı son haftalarda Rusya'dan 30 milyar Euro çekti. Krizin en çok Rusya'ya zarar vermesine rağmen Kremlin'in buna aldırmadığı görülüyor. Halkın desteği kesilmediği sürece krizin ekonomik faturasının Putin'i ilgilendirmeyeceği anlaşılıyor.