Gündem

Yalçın Akdoğan: Türkiye'nin dostluğu Barzani'nin faydasına

Başbakan'ın Başdanışmanı Akdoğan: PKK, Suriye’nin kuzey sınır bölgesini, Türkiye ile mücadelesinde bir üs olarak görüyor, bunu da açıkça deklare ediyor

27 Temmuz 2012 15:57

Suriye’nin kuzey bölgelerinde yaşanan gelişmelerin belli kesimlerce endişe ve kaygıyla izlendiğini görüyoruz. PKK’nın uzantısı olan PYD’nin Türkiye sınırında uzanan bölgede etkinlik kazanması panikle karşılanmamalı, ama ciddi bir durum olarak ele alınmalı...

Eğer yanlış sorun algıları üretirsek doğru tavırlar takınamaz, doğru çözümler üretemeyiz...

Sorun, Suriye’deki Kürtlerin belli haklara sahip olması olarak görülürse kategorik olarak Kürtlere karşı hasmane bir tutum takınılmış ve yanlış yapılmış olur. ‘Suriye halkı bizim kardeşimizdir’ dediğimizde elbette Kürtler de bunun içindedir ve sınırda her bayram gördüğümüz akraba bayramlaşmaları ağırlıklı olarak bu Kürtler veya Türkmen gruplar arasında yaşanmaktadır. Bizim sorun olarak algılamamız gereken durum, Suriye’de hakları gaspedilen veya büyük zulümlere maruz kalan insanların belli haklara sahip olması değildir. Nitekim Türkiye’nin Esad’a yaptığı reform baskısının içinde vatandaşlık hakkı bile verilmeyen Kürtlere insanca yaşam imkanı verilmesi de vardı.

 

O zaman sorun olarak görmemiz gereken nedir?

 

Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve birliğinin bozulması, içkarışıklık ve çatışmanın yaşanması Türkiye’yi rahatsız edecek bir risk faktörüdür. Bölünmüş, parçalanmış ve istikrarsızlık yayan bir Suriye, öncelikle bize zarar verir.

 

Tahammül edilemez bir sıkıntı üretir

 

PKK’nın etkili olduğu PYD’nin alan hakimiyeti kurarak silahlı unsurları vasıtasıyla bölgede otonom veya özerk bir yapı kurmaya yeltenmesi, başlı başına bir sorundur. Afrin’den Kamışlı’ya doğru uzanan sınır bölgesinde Kürt varlığı eskiden beri vardır. Ama bu kesintisiz bir hat veya ayrılmış bir bölge olarak uzanmamaktadır. Kürtlerin yaşadığı yerlerin arasında Türkmen bölgeleri veya Arapların yaşadığı beldeler de bulunuyor. PYD’nin buralarda terör estirerek diğer unsurları kaçırmaya veya hakimiyetine almaya çalışması tahammül edilemeyecek bir sıkıntı üretir.

PKK, Suriye’nin kuzey sınır bölgesini, Türkiye ile mücadelesinde bir üs olarak görüyor, bunu da açıkça deklare ediyor. PYD’nin bölgeyi PKK üssüne çevirmesi, Türkiye açısından öncelikli güvenlik tehdidi oluşturur ve Türkiye’nin meşru savunma hakkını, değil PYD hiçbir güç engelleyemez.

 

Kürtler bütünlükten yana

 

Otoritenin kalmadığı bir yerde birilerinin eline silah alması, orada siyasi hakimiyet kurduğu anlamına gelmez. Suriye’de PYD’nin dışında onlarca Kürt grubu bulunmaktadır ve bunların çoğunluğu Suriye’nin bütünlüğünden yanadır. Esad’ın devrilmesinin ardından Suriye’de oluşacak yönetimin terör örgütlerine zemin hazırlayan bir siyasi yapılanmaya geçit vermesi söz konusu olamaz. Yeni oluşacak yönetimde Türkiye’nin etkisinin çok daha fazla olacağı da nazara alındığında bugünkü bir kısım endişelerin kolayca ortadan kaldırılabileceğini düşünüyorum. Nitekim Hür Suriye Ordusu da son günlerde yaşanan gelişmelerden rahatsızlık duyduğunu ifade etmektedir.

 

Muhalefetin bilmesi gereken

 

Gelişmeleri hükümete fatura eden muhalefetin de şunu bilmesi gerekiyor: ABD gibi süper güçler bile her gelişmeyi planlama ve yönlendirme kabiliyetine sahip değildir. Gelişmeleri izleyip tüm ihtimallere göre doğru pozisyonu alabilmek, süreci lehine çevirebilecek hamleler yapabilmek önem taşır. Türkiye de gelişmeleri kendi lehine çevirebilecek bir donanıma sahiptir. Türkiye, elbette bölgesindeki en küçük aktörleri ve en küçük hesapları dahi nazara almaktadır, ama aynı zamanda herkesin de Türkiye gibi bölgenin en büyük gücünü hesaba katması gerekir...

 

Türkiye’nin dostluğu kadar fayda sağlamaz

 

Bu noktada Mesut Barzani’nin tavrını ve politikasını netleştirmesi önem taşıyor. Erbil toplantısında Barzani, SKUK ile PYD’yi bir araya getirerek kendince Kürtleri Esad karşıtı cephede birleştirmiş oldu. Esad’la iş tutan ve oportünist şekilde denge politikası izleyen PYD’nin SKUK’la ilişki kurması, aslında devrimci güçler karşısında refüze olacak ve yeni dönemde güçlü pozisyon elde edemeyecek PYD’yi sürece katan ve siyasi aktör olarak meşrulaştıran bir etki yaptı. PKK’nın da destek vereceğini açıkladığı Yüksek Kürt Konseyi, Kürtlerin ortak hedefleri doğrultusunda geçici uzlaşma zemini sağlıyor. Merkezi Irak yönetimi ve İran ile arası soğuk olan Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin, Suriye Kürtleri üzerinden kendisine kapı açmaya çalıştığı düşünülebilir, ama bu tür çıkışların hiçbirisi Türkiye’nin dostluğu kadar kendisine fayda sağlayamaz. Suriye’deki Kürt grupları birleştirmek veya onlar üzerinde nüfuz elde etmeye çalışmak siyasi bir tercih olarak görülebilir. Ancak; PKK’nın konuşlanacağı yeni bir varlık ve etkinlik alanı oluşmasına zemin hazırlamak, kabul edilemez bir durum üretir.