Başbakan Yardımcısı AKP Sözcüsü Yalçın Akdoğan, Milliyet gazetesinden Serpil Çevikcan'la bir röportaj gerçekleştirdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la olan ilişkileri hakkında önemli açıklamalar yapan Akdoğan, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasından sonraki süreci Davutoğlu'nun çok iyi yönettiğini söyledi.
Akdoğan, Davutoğlu'nu küçümseyen ifadeler kullananlar için de, "Onların hiçbiri Ahmet Hoca’nın tırnağı olamaz. Neyi başardılar bugüne kadar, ne müktesebatları var? Onların okuduğu kitap kadar Ahmet Hoca kitap yazmış. Onlar kim de Ahmet Hoca’ya laf söyleyecekler?" ifadelerini kullandı.
'Siyasetçi eşinin, canı sıkkın olduğunda destekçi olabilmesi, alkışlayabilmesi önemli'
Röportaja eşi ve çocuğuyla birlikte katılan Akdoğan, cumhurbaşkanı eşi Emine Erdoğan'la ilgili bir soruya da, "Siyasetçi eşinin yük olmak yerine yük almayı bilen, fedakar karakterde olması büyük önem taşır. Sizin meselenizi birisi yüklenecek siz herkesin meselesini yükleneceksiniz. Ben kendi eşimde bunları görüyorum. Emine Erdoğan Hanımefendi de başından beri bir lider eşi oldu aslında. O pozisyonu hiç sırıtmayan, ağırlılığını kaldırabilen, pozitif katkı yapabilen bir kişi. Siyasetçi eşinin, canı sıkkın olduğunda destekçi olabilmesi, gerekirse de alkışlayabilmesi önemli. Çok iyi şeyler yaptığınızda “Kocacığım şöyle konuştun, iyi ki varsın” demesi önemli. Bu bakımlardan Hanımefendi sorumluluk duygusu son derece yüksek, ağır başlı ve pozitif katkı üreten ve eşinin arkasında dimdik duran bir kişi" cevabını verdi.
Akdoğan'ın röportajını bir kısmı şu şekilde:
Geldiğiniz noktanın ötesi ne? Yalçın Akdoğan Başbakan, Cumhurbaşkanı olabilir mi?
Siyasi, dünyevi hiçbir hesabım yok. Başka amaçlarım oldu hep. Mesela, ‘başörtüsü sorununun bir gün çözülmesine nasıl katkıda bulanabilirim? Ya da Kürt meselesinin.’ Onun için dua ediyordum. Hangi sıfatla yaptığınızı öne koyarsanız, orada boğulursunuz.
'Böyle bir şeyi düşünmek de konuşmak da ayıptır. Siyasette sadakat çok önemlidir'
Seçim sonrasında başbakan adayı olarak ismi geçenlerin başında geliyorsunuz...
Bu ayıp bir şey ya. Böyle bir şeyi düşünmek de konuşmak da ayıptır. Siyasette sadakat çok önemlidir. Bu bize yakışmaz. Ben Tayyip Erdoğan ile çalışırken tam anlamıyla sadakat içerisinde olmaya çalıştım. Ahmet Bey ile çalışıyorum, aynı sadakati gösteririm. Aklımdan bunun geçmesini bile ben sadakatsizlik olarak görürüm.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun benzeyen yönleri var mı?
Benzeşen çok yönleri var. Mesela ikisi de çok çalışkan. İlk başta atom karınca demiştim Ahmet Bey için. Bazı tipler vardır ya Mr. No derler, her şeye ‘hayır’ diyen. O her şeye ‘evet’ diyor. Mr. Yes. O yüzden de kendini biraz fazla paralayan birisi. Çok tevazu sahibi. Masum kategorisindekilerle; mesela çocuklar, yaşlılar, engellilerle çok güzel ilişkisi vardır Tayyip Bey’in. Ahmet Bey’de de aynı özellik var. Çocukla çocuk olabiliyor. Belki eşinin doktor olmasıyla da alakalı olabilir. Bir de pes etme özellikleri yok.
Farklılıkları neler Erdoğan’la?
Liderlik tipolojileri aynı değil. Ama eksiklik, üstünlük anlamında değil. Ahmet Bey kadar bilge, müktesebatı yüksek bir kişinin bu derece bir siyasi figüre dönüşmesi, sokağın dilini kullanabilmesi, siyasi hareketin başına geçebilmesi kolay değil. Bunlar iki ayrı dünyadır. Ahmet Hoca bu iki ayrı dünyayı bir araya getirdi. Yeni bir sentez var.
'Tayyip Erdoğan’ın hâlâ Türkiye’nin lideri olarak durması elbette önemli'
“Erdoğan gibi bir liderden sonra allame-i cihan gelse aynı etkide olmaz” yorumları doğru çıkmadı yani?
Burada üç şey önemli. Bir; Tayyip Erdoğan’ın geçiş sürecini başarı ile yönetmesi bir liderlik vasfıdır. Beceremeseydi sıkıntılar ona atfedilirdi. İkincisi Ahmet Hoca’nın. Kongrede genel başkan olan isim bu derece etkili olamayabilirdi. Yeni hükümet, parti, 3 dönemlikler var, yeniler var. Üçüncüsü ise Ak Parti kadrolarının ahlaki bir duruş sergilemesi.
“Erdoğan’dan sonra kim gelirse gelsin...” meselesi.
‘Boşluk, heyecansızlık var’ denebilirdi. Ama onları duymuyoruz. Yüzde 45-50’lerde olan bir iktidar partisi genel başkan değiştirdiğinde bunu koruyabiliyorsa bu çok önemli bir başarıdır. ‘Tayyip Erdoğan gitti parti dağıldı’ gibi bir yaklaşım içine girilmiyor. Tabi bunda Tayyip Erdoğan’ın hala Türkiye’nin lideri olarak durması elbette önemli.
AK Parti içinde de ‘Erdoğan’dan sonra bir boşluk olmadı’ görüşü mü hakim?
Sayın Başbakanla ilgili olumsuz bir söylem ben duymadım. Belki de kaygıların boşa çıkmasından dolayı bir rahatlama var. “Tamam, tren rayda devam ediyor güçlü bir şekilde” duygusu var.
'Onların okuduğu kitap kadar Ahmet Hoca kitap yazmış'
Selahattin Demirtaş’a soruyorlar, “hangi başbakan diyor.” Davutoğlu için küçültücü ifadeler kullanıyor muhalefet.
Onların hiçbiri Ahmet Hoca’nın tırnağı olamaz. Neyi başardılar bugüne kadar, ne müktesebatları var? Onların okuduğu kitap kadar Ahmet Hoca kitap yazmış. Onlar kim de Ahmet Hoca’ya laf söyleyecekler?
Siz Erdoğan’a çok yakınsınız. Aynı yakınlığı Davutoğlu’yla da kurabildiniz mi?
İlişki biçimlerinde bir farklılık var. Neticede ben Tayyip Erdoğan’a danışman olduğumda genel başkan ve başbakandı. Ama Ahmet Bey’le çalışmaya başladığımızda ikimiz de danışmandık. Eşit pozisyondaydık. İlişki biçimi daha farklı gelişiyor. Konuşmalarımız daha farklı üslupta. Bugün gelinen noktada o Başbakan, ben yardımcısıyım.
Yani Davutoğlu ile ilişkiniz daha mı arkadaş ilişkisi?
Arkadaşlık boyutu da olan bir ilişki.
Ya Erdoğan’la?
Onunla zaman içinde yol arkadaşlığı şeklinde bir arkadaşlık.
Erdoğan: Sahici, kararlı, çalışkan
Ak Parti’nin son seçime göre oy oranı düşerse bu Davutoğlu’na mı fatura edilir?
Ahmet Hoca süreci çok başarılı yürüttü. En ufak bir aksama yok. Bu yüzden böyle başarısızlık gibi bir şeyi atfetmeyi ben doğru bulmam. Olmayacağını da herkes görecek. Ahmet Bey’in Yörük, Türkmen olması da artı özellik. Çok sahici, yerel bir insan. Siyasetin ve sokağın dilini çok iyi kullanıyor. Mitinglerde bu kadar coşku, o nabzı elinde tutabilmek...
Erdoğan’ı tarif eden üç kelime istesem ne dersiniz?
Sahicilik, kararlılık, çalışkanlık.
Röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz.