T24 - Türkiye'yi ziyaret eden Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff NTV'ye konuştu. Wulff, 'Ben Türkiye ile Almanya kadar yoğun ve iyi ilişkileri olan başka iki ülke bilmiyorum. 'İki ülkenin bir nevi ruh ikizi olduklarını söyleyebiliriz' dedi.
10 yıl aradan sonra Türkiye'yi ziyaret eden ilk Alman Cumhurbaşkanı olan Christian Wulff NTV'nin konuğu oldu ve NTV Ankara temisilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtladı.
"Müslümanların da Cumhurbaşkanı'yım" diyerek entegrasyon tartışmalarını yeniden gündeme taşıyan Wulff, "Bu sözü çok bilinçli olarak söyledim" dedi.
Türkiye ile Almanya kadar yoğun ve iyi ilişkileri olan başka iki ülke tanımadığını belirten Wulff, "İki ülkenin bir nevi ruh ikizi olduklarını söyleyebiliriz' dedi. Alman Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin AB'nin parçası olmasının özellikle Türkiye'nin yararına olacağını da söyledi, ayrıca "Köktendinci terörle, İslam'ı aynı kefeye koymamak gerek" açıklamasında bulundu.
AB sürecindeki Türkiye'nin demokratikleşme yönündeki ilerlemelerini de büyük bir mutlulukla takip ettiğini ifade eden Wulff, röportajda şunları kaydetti:
İkili ilişkilere yönelik bir soru ile başlamak istiyorum. Sizce Türk-Alman lişkileri istenen seviyede midir? Eğer yanıtınız olumsuzsa, özellikle siyasi ve ekonomik alanlarda hedefleriniz nelerdir?
Ben aslında Türkiye ile Almanya kadar yoğun ve iyi ilişkileri olan başka iki ülke bilmiyorum. Üç milyona aşkın Türk asıllı vatandaşımız var. Bunların birçoğu Alman vatandaşlığına da sahip. Her yıl 4 milyondan fazla Alman Türkiye'ye gelip tatilini yapıyor. Bunlar gerçekten önemli hususlar. Aslında iki ülkenin bir nevi ruh ikizi olduklarını söyleyebiliriz. Bu iyi ilişkileri sürdürmek içini geleceğe de bakmamız gerekiyor. Geleceğe yönelik çok önemli projelerimiz var. Örneğin Türk-Alman üniversitesinin ilk adımını atacağız. Almanya'nın Hessen eyaleti ile Bursa arasında önemli bir ortaklık anlaşması imzalanacak. Ben şahsen iki ülke arasındaki ilişkilerin büyük bir sempatiye dayandığına inanıyorum.
Sizce AB'ye katılım sürecinde Türkiye'ye yeterince adil davranılıyor mu? Müzakereler neden bu kadar yavaş gidiyor? Hızlanmak için Türkiye ve AB'nin neler yapması lazım sizce?
Akdedilen anlaşmalara sadık kalmak durumundayız. Bizim için 'ahde vefa' ilkesi esastır. Aynı zamanda bu müzakerelerin adil ve ucu açık şekilde sürdürülmesi taraftarıyız. Bazıları bu süreci yavaş buluyor, bazıları ise hızlı buluyor. Özellikle Avrupa'da bazı hükümetler iç politikaya yoğunlaşmış durumdalar. Ancak ben yönün doğru olduğunu düşünüyorum. Zaman açısından bir şey söylemek şu anda mümkün değil.
Birçok Avrupa ülkesinin kıskanacağı bir genç nüfusunuz var
Müzakereler uzadıkça Türk kamuoyunda AB'ye desteğin düştüğünü gözlemliyoruz. Ucu açık müzakereler, imtiyazlı ortaklık gibi düşünceler Türk toplumunda olumsuz tepkiler yaratıyor. Bu gibi öneriler neticesinde Türk toplumunun AB'ye sırtını döneceği endişesini taşıyor musunuz? En önemlisi sırtını Avrupa'ya dönmüş bir Türkiye sizce ne anlama geliyor?
Türkiye'nin AB'ye yaklaşması ve bir parçası olması, hem AB'nin hem Almanya'nın yararınadır. Ama özellikle Türkiye'nin yararınadır. Şu anda Türkiye inanılmaz bir dinamizmle çok önemli bir değişim kaydediyor. Çok etkileyici büyüme rakamları, istihdamda gelişmeler, özellikle de Avrupa’da birçok ülkenin kıskanacağı genç bir nüfus var. AB standartlarına uyum Türkiye'nin Avrupa ekonomi alanının parçası olması açısından önemli. Bu sürecin belli bir zamana ve konsensus sağlamaya ihtiyacı var. Toplumları da arkamıza almamız gerekir. Ben şahsen Türkiye'nin demokratikleşme yönündeki ilerlemelerini büyük bir mutlulukla tespit ediyorum. Benim tavsiyem burada hep sorunları görmektense, olumlu gelişmeleri görmek.
PKK'nın altyapısını ortadan kaldırmaya çalışıyoruz
Türkiye’nin AB ile ilişkilerindeki önemli sıkıntılarından bir tanesi de terörle mücadele konusunda yeterli desteği göremediği düşüncesi. Terörle mücadelede genelde AB, özelde ülkeniz Almanya Türkiye'ye yeterince destek veriyor mu?
Bu alanda iki ülkenin güvenlik ve emniyet kurumları arasında şu anda çok iyi bir işbirliği var. Biz PKK'nın terör faliyetlerini şiddetle kınıyoruz. Özellikle Almanya'da PKK'nın mali altyapısını ortadan kaldırmak için önemli çabalarımız var. Bu konuda zaman zaman mahkeme kararları da çıkıyor. Terörle mücadele konusunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü terör hepimiz için önemli bir tehdit oluşturuyor.
Geçtiğimiz günlerde ülkenizde verdiğiniz bir demeçte 'İslam da Almanya'nın bir parçası haline gelmiştir' dediniz ve bu vatandaşlarınızdan tepki gördü. Hala aynı düşüncede misiniz? Türk kökenlilerin Almanya'da son yıllarda geldikleri noktayı, uyum yeteneklerinin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kanaatimce farklı dinlerin birarada yaşamaları, dünyadaki barış için şu anda en önemli koşul. BU açıdan Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam arasındaki ortak yönleri keşfetmeliyiz. Ayırıcı yönleri göz önünde tutmamalıyız. Ben bu sözleri Almanya'nın birleşmesinin 20. yıldönümü vesilesi ile yaptığım konuşmada bilinçli olarak söyledim. Aynı şekilde bu sözleri tekrarlarım, çünkü bu bir gerçek. Herkesin bu gerçeği görmesi gerekir. Bu sözlerime çok olumlu tepkiler de aldım. Özellikle Türk asıllı insanlardan.
Almanya'da yaşayan Türklerin başarısını göstermek istiyorum
Bu sözleri duyduklarında artık kendilerini Alman toplumunun bir parçası olarak gördüklerini, takdir edildiklerini hissettiklerini ve artık Almanya'da nihayet kendi evlerinde olduklarını hissettiklerini söylediler. Bu şunu gösteriyor; insanların kökeni önemli değil. Nereye vardıkları, ne başardıkları önemli. Elbette sorunlar var entegrasyonda. Bir ölçüde köktendinci terör yüzünden bu tür sorunlar yaşıyoruz. Fakat köktendinci terörü İslam ile aynı kefeye koymamak gerektiğini de her zaman ifade ediyorum. Birbirimizi daha çok tanımamız gerektiğini, birbirimizden öğrenmek zorunda olduğumuzu ifade ediyorum.
Ben şahsen Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için çaba sarfediyorum. Orada yaşayan Türklerin çok büyük başarı kaydettiklerini göstermek istiyorum. Aralarında sunucuların, sanatçıların, sporcuların, her meslekten insanın olduğunu ve toplumda başarılı olabildiklerini görüyoruz. Bizim toplumumuza katkıda bulundukları için bu insanlara şükran borçluyuz. Elbette sorunlar var. Bu insanların dil sorunları var, eğitim sorunları var. Fakat bu sorunları halletmek için el birliği ile çalışmamız gerekiyor ve bu sorunu olan insanlar çoğunluğu temsil etmiyor.