İfşaatlarıyla uluslararası siyaseti etkileyen WikiLeaks’in son yayınladığı belgeler, Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Site, çeşitli ülkelerdeki Amerikan Büyükelçilikleri’nce kaleme alınan rapor, brifing ve takibat analizlerinden oluşan 251 bin 287 belgeyi ele geçirdiğini söylüyor. Şu âna kadar bu belgelerin yalnızca 243’ü yayınlanmış durumda. Belgelerin kalan kısmının, önümüzdeki günlerde yavaş yavaş yayına konulması bekleniyor.
'TÜM WIKILEAKS HABERLERİ'ne ulaşmak için tıklayınız...
Suudi Arabistan ve Suriye hemen engelledi
Suriye ve Suudi Arabistan hükümetleri, WikiLeaks server’larını yasak listesine alarak, vatandaşlarının bu siteye erişimini engelledi. 243 belgeden 27’si, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği tarafından kaleme alınmış. 3 tane de İstanbul Konsolosluğu’ndan gönderilen kripto bulunuyor. Ayrıca diğer Büyükelçilik ve Konsolosluklardan gönderilen belgelerin bir kısmı da, Türkiye’yi dolaylı ya da doğrudan ilgilendiriyor. Kısacası, daha şimdiden, Türkiye’de iç ve dış siyaseti etkileyebilecek yüzlerce sayfalık gizli belge, internet ortamında sunulmuş durumda. Belgelerden, ABD’nin, Ak Parti iktidarını oldukça yakından izlediği, Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmeleri düzenli bir biçimde analiz edildiği görülüyor.
Generaller AKP’yi zayıf göstermek istiyor
22 Temmuz 2007 seçimlerine çok kısa bir süre yapılan Türkiye analizinde, orduyla Hükümet arasında yaşanan gerginlik ve çıkar çatışmasına ayrıntılı bir şekilde yer verilmiş. Bu analizin yorum bölümünde, “Generaller açıkça, süregiden PKK terörizmini ve Kuzey Irak’ta bir sınır-ötesi operasyonun gerekliliğine ilişkin tartışmadan da yararlanarak, AKP’yi terörizm karşısında zayıf göstermek için perde arkasında çalışıyor” ifadesi var. Ayrıca yine aynı bölümde, ABD’nin PKK’ya doğrudan ya da dolaylı olarak silah yardımı sağladığına ilişkin iddiaların arkasında da, askerler olduğu görüşü savunulmuş. TSK’nın bütün bunları, AKP’yi, ulusal güvenlik politikaları açısından zayıf gösterip, kararsız seçmeni, daha “sert” sekülerlik yanlısı partilere yönlendirmek amacıyla yaptığı öne sürülüyor.
Türkiye İran’a, ABD’den aldığı silahı mı satıyor?
10 Şubat 2010 tarihli bir belgede, bazı Türk firmalarının, İran’a silah satmayı planladığı ve bunun önlenmesi gerektiği, bunun, 1747 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı’na aykırı olduğu vurgulanıyor. Bu Türk firmaları arasında, Makina ve Kimya Enstitüsü Kurumu’nun (MKEK) yanısıra, Mercan Tanıtım ve Dış Ticaret ve Mühendislik Ltd. Şirketi sayılırken, İran’a ihraç edileceği öğrenilen bir 40 mm’lik otomatik bomba atarın, 1995 yılında Amerika’dan Türkiye’ye satılan ürün olduğuna ilişkin endişeler dile getiriliyor.
İran’la iş anlaşmaları arkadaşlarına yaradı
Büyükelçi James Jeffrey, 27 Şubat 2009’da yazdığı bir raporda, İran’la Türkiye arasında yapılan iş anlaşmalarından Başbakan’ın arkadaşlarının yararlandığını söylüyor. İki ülke arasında doğalgaz üretimi ve doğalgaz boru hattıyla Avrupa’ya taşınması işini kapsayan bir joint venture yatırımında Başbakan’ın imam-hatipten arkadaşı Sıtkı Ayan’ın sahip olduğu SOM Petrol’ün, İran’dan elektrik ithalatı işinde de başka bir arkadaşı Cihan Kamer’in Şavk Elektrik’in devrede olduğunu yazıyor.
Türkiye’ye radar yoksa kalkan da yok
Büyükelçi James Jeffrey, 26 Ocak 2010’da yazdığı bir kriptoda, füze savunma sistemi ile ilgili radar meselesine açıklık getiriyor. Buna göre Amerikalılar Türkiye’ye proje kapsamında bir AN/TPY-2 radar ve gerekirse başka sistemler kurmak istiyor. Eğer Türkiye radarın kendi topraklarına kurulmasını kabul etmezse, sistemin dışında kalıyor.
Erdoğan’ın yanında köstebek mi var?
Öte yandan 8 Haziran 2005 tarihli bir belge, Erdoğan’ın yakın çevresinde bir köstebek olduğu izlenimi yaratıyor. Belgede, adı “xxxxx” olarak verilen Erdoğan’ın danışmanlarından birinin, AKP’ye ilişkin içeriden oldukça zengin içerikli bilgiyi kendilerine aktardığı ifade ediliyor. Belgeye göre köstebek, Erdoğan’ın öngördüğü kabine reformunun muhtemel unsurlarını, daha yapılmadan Amerikalı diplomatlara aktarmış. Belgede, bakanlık görevinden uzaklaştırılması muhtemel isimler arasında Abdülkadir Aksu, Murat Başesgioğlu, Ali Coşkun ve Kürşad Tüzmen sayılıyor. Bu dört ismin hepsi, şu ya da bu nedenle, geçen zaman içinde bakanlık koltuğunu kaybetmişti. İsmi geçen diğer iki isim Beşir Atalay ve Cemil Çiçek’se görevini koruyor.
Destek istemiş
Raporlarda dikkat çeken noktalardan biri, Amerikalı diplomatların, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasında, işin başından beri bir ihtilaf olduğu kanısına sahip olmaları. 2004 yılının Ocak ayında hazırlanan raporda, “Gül ve Erdoğan arasında gerginlik var” deniliyor. Hattâ Gül’ün, Ak Parti içinde yaptığı görüşmelerde, Erdoğan’ı küçümseyici ifadeler kullandığı, bir keresinde aynı tavrı, dönemin İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert’le gerçekleştirdiği bir buluşmada da sergilediği belirtiliyor. Büyükelçi Ross Wilson, 8 Aralık 2005’te Gül’den Erdoğan’ın içerideki baş rakibi diye bahsediyor. 2007 yılının Mayıs ayında kaleme alınan bir başka birifingdeyse, Abdullah Gül’ün, kendisinin cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi için kulis yaptığı, hattâ eşi Hayrünnisa Gül’ün bile bu çalışmaya katkıda bulunduğu öne sürülüyor. Aynı raporda, o dönemlerde medyada çıkan, “Gül, Arınç’ın diretmesiyle aday yapılmadı” tarzındaki haberlerinse gerçeği yansıtmadığı, tam aksine, Abdullah Gül’ün bizzat Bülent Arınç’a giderek, kendisinden destek istediği belirtiliyor.
Gül, Batı tezlerine Erdoğan’dan yakın
Başbakan Erdoğan’ın, İran’ın nükleer silah üreteceğine ilişkin uluslararası kaygının, bir “dedikodu”dan ibaret olduğunu söylediği iddiası, Amerikalı diplomatlarca yakından takip edilmiş. Öyle ki, Jeffrey, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’yla bizzat bu konuyu konuşmuş ve bunu da 9 Kasım 2009 tarihli bir kriptoyla yazıya dökmüş. Raporda, Tayyip Erdoğan’ın “dedikodu” sözcüğünü kullanıp kullanmadığının kesin olmadığı sonucuna varılırken, yine de, Başbakan’ın, İran konusunda, ABD ve diğer Batı ülkelerinin tezlerine sıcak bakmamasından yakınılıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’se, Batı tezlerine, Erdoğan’dan daha yakın durduğu için övülmüş. Başbakan’ın, “iyi bir Washington ziyareti” arzusunun, İran konusunda, uluslararası toplumla aynı görüşleri dile getirmesi karşısında yerine getirileceği garantisi, Türk Hükümeti’ne karşı kullanılabilecek bir argüman olarak yine bu kriptoda formüle ediliyor.
Sayesinde bakanmış
Dönemİn ABD Büyükelçisi Eric Edelman, bir raporunda AK Partili Şaban Dişli’nin elçiliğe söylediğine göre kabineye seçilen (Kadın ve Aileden Sorumlul Devlet Bakanı) şimdiki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile yakın ilişkisi sayesinde bu göreve getirildiğini yazıyor.
Fevkalade üzüldüm
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Wikileaks internet sitesinde açıklanan gizli ABD belgelerinde kendisiyle ilgili ifadelerden rahatsız olduğunu söyledi.
Belgelerde, “Erdoğan üzerinde İslamcı görüşün etkisini anlatmak için muhafazakar Savunma Bakanı Gönül, kısa bir süre önce bize Gül’ün yakın çalışma arkadaşı Davutoğlu’nu ‘aşırı tehlikeli’ olarak tanımladı” şeklinde adının geçtiği belirtilen Bakan Gönül dün bir açıklama yaptı. Gönül şunları söyledi: “Wikileaks adlı sitede dönemin ABD Büyükelçisi’ne iç politika ile ilgili bazı değerlendirmeler yaptığım iddia edilmektedir. Milli Savunma Bakanı olarak, büyükelçilerle görüşmemiz belli bir format dahilinde yapılır. Bütün bu görüşmeler kayda alınır, zabıt tutulur. Ayrıca bu görüşmelerde bakanlığımızın Genel Plan ve Prensipler Dairesi Başkanı amiral mutlaka bulunur. Ayrıca ziyaretin konusuyla ilgili kişiler de mutlaka bulundurulur.” Bakan Gönül, “Bütün bu tedbirlere rağmen şahsıma izafe edilen gerçek dışı ifadelerden dolayı fevkalade üzüntü duyduğumu belirtiyorum“ diye konuştu.
Erdoğan bizden nefret ediyor
Kriptolardan birinde, 26 Ekim 2009 tarihinde, İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gabi Levi’nin, ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’yle yaptığı bir görüşmenin özetine yer verilmiş. Bu özette, Levi’nin, Jeffrey’ye, Erdoğan için “O bir radikal, bizden dinen nefret ediyor” dediği aktarılırken, bu tespitin, yapılan başka görüşmelerde de doğrulatıldığı belirtiliyor.