T24 - Radikal gazetesi yazarı Erdal Güven, Amerikalı diplomatların yaptığı yazışmaları yayınlayan WikiLeaks sitesini 30 soruda anlattı. Güven'in "30 soruda WikiLeaks?" başlığıyla (5 Aralık 2010) yayımlanan yazısı şöyle:
30 soruda WikiLeaks?
1 Nereden çıktı bu WikiLeaks?
Site, Aralık 2006’da kuruldu. Wiki, İngilizce ‘What I Know Is...’in kısaltması. Türkçesi, Bildiğim Odur Ki… ‘Çıkış’ yaptıkları belgeyi de aynı tarihte yayımladılar. Somalili bir politikacının kimi rakipleri için kaleme aldığı ‘ölüm fermanı’ydı belge.
2 Amaçları ne?
Kabaca, hükümet, şirket ve örgütlerin ipliğini pazara çıkarmak. Savundukları şu: Gizli saklı hiçbir şey kalmasın, dünya ne kadar şeffaflaşırsa o kadar temizlenir…
3 Daha önce neler açıkladılar?
Assange, 2008 yılında Kenya’da yargısız infaz sonucu öldürülen yüzlerce insan olduğunu ortaya çıkararak Uluslararası Af Örgütü’nden ödül almıştı. Irak’ta ikisi Reuters muhabiri 12 sivilin Amerikan askerleri tarafından helikopterden vurularak öldürülme görüntüleri ve Afganistan’da Amerikan askerlerinin beş yıl boyunca tuttuğu gizli ‘günlükler’ de sızdırılan en önemli belgeler arasında.
4 Kim bu insanlar, neredeler?
Ortalıkta pek çok isim dolaşıyor. Kaç kişi oldukları bilinmiyor. Bir şema çıkarmak mümkün değil. Zaten bir örgütten ziyade bir birliktelik bu. Bilinen bir merkezleri yok.
Vitrindeki kişi Julian Assange. Avustralyalı bilgisayar korsanı (hacker). Kimilerine göre zamanımızın bir kahramanı, insanlığın vicdanı. Aynı zamanda taciz suçundan Interpol tarafından aranan bir ‘zanlı.’ Aynı yerde uzun süre kalmadığı söyleniyor. Son olarak İngiltere’ye gittiği belirtiliyor.
5 WikiLeaks belgelere nasıl ulaşıyor?
Tabii ki kendi çabaları da var gizli belgelere ulaşmak için. Ama daha ziyade içeriden, hizmet ettiği hükümet ya da çalıştığı şirketleri o ya da bu nedenle cezalandırmak isteyen ‘köstebek’lerden topluyorlar belgeleri. Son vaka da Bradly Manning adında 23 yaşında bir Amerikalı erin ‘marifet’i.
6 Kendilerine gelen belgeleri yayımlama kriterleri ne?
Belgelerin, gönderen kişi tarafından düzenlenmiş olmaması ve orijinal olması.
7 Nedir günlerdir yayımlanan belgeler?
ABD başkenti Washington ile yaklaşık 270 ülkedeki Amerikan diplomatik temsilcilikleri arasındaki yazışmalar. Kriptolar. Tam tamına 251 bin 287 belgeden söz ediyoruz.
8 Ortaya çıkmaları neden bu kadar önemli?
Her şeyden önce bir devletin resmi belgeleri bunlar. Dolayısıyla ortaya saçılmaları bir nevi skandal. Üstelik o devlet de sıradan bir devlet değil, dünyanın tek süper gücü ABD.
ABD genellikle bu tür belgeleri en az 30 yıl boyunca saklı tutar; sonra da yine belli bir süzgeçten geçirerek yayımlar.
Son olarak belki de en önemlisi: Diplomasi tarihine yazılırken tanıklık etmemizi sağlıyorlar. Gazeteciler, diplomatlar, siyasetçiler için bir hazine adeta bu belgeler.
9 Peki bir er nasıl başarabildi bu kadar önemli belgeleri sızdırmayı?
Manning bir istihbarat analistiydi. Rütbesi bir yana, bu tür bilgileri okuyup incelemek göreviydi, işiydi.
O anlamda herhangi biri değildi.
10 Belgelerin gizlilik derecesi ne?
Aralarında ‘ortaya çıkması durumuda ABD ile diğer ülkeler arasındaki ilişkilere ciddi zarar verebilecek’ (Secret) ya da ‘hiçbir biçimde yabancı ülke temsilcileri tarafından görülmemesi gereken’ (Noforn) 25 bin kadar belge var. Hiçbiri ‘Top Secret’ değil. CIA belgelerinden söz etmiyoruz burada.
Yani Manning’in yetkisi de bir yere kadardı. Zaten ‘sorun’ Manning’in söz konusu belgelerin bulunduğu ağa erişebilmesinde değil, o belgeleri CD’lere yükleyip sızdırmasında. Manning’in Bağdat’ta görev yaptığı sekiz ayı aşkın süre boyunca haftanın yedi günü, günde 14 saat erişimi varmış ağa ve dünya tarihinin en büyük ‘belge kaçakçılığı’ gerçekleşirken kimsenin ruhu bile duymamış. Zaten bir insan her tür bedeli göze alıp böyle bir eylemi yapmayı kafasına koyduysa ve gücü yetiyorsa, durdurmak imkânsız denecek kadar zor. Tıpkı intihar eylemcileri gibi.
11 Manning’in o belgeleri indirdiği ağ neyin nesi?
Savunma bakanlığı ve dışişleri bakanlığı yazışmalarının yürütüldüğü Siprnet adlı bir ağ bu. Sisteme veri yükleme yetkisi bulunan bir kişi, diyelim bir komutan ya da büyükelçi, yüklemeyi yapıp ‘enter’ tuşuna bastığında otomatik olarak bu ağa düşüyor veri. Ve o veri erişim yetkileri bir olmamakla birlikte o sisteme giriş yapabilen herkesin bilgisine sunuluyor. Üniformalı, üniformasız yaklaşık 3 milyon kişinin giriş yapabildiği bir ağ bu. Manning de o
3 milyon kişiden biriydi.
12 Manning nerede şu anda, ne yapıyor?
ABD’nin Virginia eyeletindeki Quantico Deniz Piyadesi Üssü’nde. Askeri mahkemeye çıkarılacağı günü bekliyor. Devletin gizli belgelerini uygunsuz biçimde edinmekten yargılanacak. 52 yıla kadar hapsi istenebilir.
13 Ne yaptı da yakayı ele verdi?
Gevezelik etti. Yaptıklarını bir ‘chat’ sırasında eski ‘hacker’ Adrian Lamo’ya ballandıra ballandıra anlattığına bin pişmandır şimdi herhalde. Lamo tarafından ihbar edilince geçen temmuzda yakalandı Manning. Ama tabii, elindeki belgeleri çoktan WikiLeaks’e ulaştırmıştı ve muhtemelen yeni belgeler peşindeydi.
14 Amerikalı büyükelçilerin her duyduklarını rapor etmeleri yadırgandı, hatta yer yer öfke çekti. Yanlış mı yaptılar?
Tam tersi. Kendilerin adına yapmasalar yanlış olurdu. 11 Eylül’ün arkasındaki istihbarat zaafı ortaya çıktığından bu yana sistem, kim ne duyuyorsa ‘merkez’e bildirilmesini öngörüyor. Nitekim ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, “Diplomatlarımız işini yapmıştır, yapmayı sürdürecekler” darken kastettiği buydu.
15 İsrail’e ilişkin dişe dokunur bir belge ortaya çıkmaması kuşku doğurdu. Özellikle Türkiye’de cumhurbaşkanı dahil üst düzey işimler, WikiLeaks’in arkasında İsrail’in bulunabileceği yolunda demeçler verdi. Bu mümkün mü?
AK Parti hükümeti daha ilk günden kendisine yönelik bir komplo gibi algıladı son belgeleri. Bunda, Başbakan’ın İsviçre’de sekiz bankada hesabının bulunduğu, Maliye Bakanı’nın suç teşkil edecek bir ifade kullandığı, Savunma Bakanı’nın Dışişleri Bakanı için ‘tehlikeli’ ifadesini kullandığı yönünde belgelerin ortaya saçılmasının da payı var.
Yine de o düzeyde siyasetçilerin, ellerinde veri bulunmadan, isim zikrederek bir ülkeyi hedef göstermemeleri gerekir. Şu an itibariyle elimizde böyle bir veri yok. Belli ki bu söylem, somut bir bilgiden ziyade Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gerilimden, bu gerilimin hâkim kıldığı haleti ruhiyeden kaynaklanıyor daha ziyade.
16 Peki bundan böyle neler bekleyebiliriz?
250 bini aşkın belgeden söz ediyoruz. Henüz buzdağının ucu bile değil gördüğümüz. Kim bilir daha neler çıkacak ortaya? Manning, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ı kastederek, “Bu belgeler ortaya saçıldığında kalp krizi geçirecek” demişti. Bekleyelim görelim. Film daha yeni başladı.
17 Ya yapılan siyasi analizler?
Amerikalı büyükelçiler, çoğu meslektaşının aksine, aynı zamanda siyasi birer şahsiyettir. O yüzden büyükelçi atamaları, Başkan’ın önerisi ve Senato’nun onayıyla yapılır ABD’de (Senato tamamen siyasi nedenlerle onaylamadığı için, ABD aylardır Ankara’ya büyükelçi atayamıyor). Dolayısıyla siyasi analiz yapmak Amerikalı bir büyükelçi için doğal, işinin bir parçası; ayrıca kariyer planlamaları açısından da önemli.
18 En fazla belgenin Türkiye’den gönderilmesi neye işaret ediyor?
Söz konusu dönemde en yoğun mesainin Ankara’da yapıldığına! Yaklaşık 8 bin yazışma yapılmış Ankara ile Washington arasında. Konjonktürel olarak iş yükünden de kaynaklanıyor olabilir, büyükelçilerin çalışma tarzından da. Özel bir anlam yüklememiz için bir veri yok ortada. En azından şimdilik.
19 Türkiye’nin söz konusu raporları yazıp gönderen diplomatlardan hukuk önünde hesap sorma girişimlerinden sonuç çıkar mı?
Amerikalıların yargılamayı düşündüğü tek kişi er Manning.
20 WikiLeaks belgeleri neden gazetelere gönderdi?
Birincisi içerik daha kısa sürede, daha fazla insana ulaşabilsin diye. Son belgeler The Guardian ve The New York Times’ın yanı sıra Der Spiegel, El Pais ve Le Monde’la da paylaşıldı ki bir an önce Almanca, İspanyolca ve Fransızca da yayımlanabilsin.
İkincisi de teknik olarak belgeleri sağlama almak için. İlk günden siber saldırılara maruz kalmaları ve neredeyse ‘Uçan Hollandalı’ya dönüp vebalı muamalesi görmeye başlamaları, WikiLeaks’çilerin garantici davranmakla ne kadar akıllıca hareket ettiğini de gösteriyor.
21 Belgelerin gerçekliği hiç tartışılmadı, neden?
Çünkü başından beri hiçbir kuşku yoktu. Her şey bir yana WikiLeaks belgeleri yayınlamadan önce kendi belirlediği dört gazete ve bir dergiye gönderdi. Bu gazetelerden biri de New York Times’tı. Gazete, ‘Amerikan yönetimi’yle temasa geçti ve belgelerin ‘otantik’ olduğunu daha ilk günden teyit ettirdi.
22 Bu siber saldırıları yapanlar kim?
Korsanlar da çeşit çeşit. ‘Anarşist’ korsanlar olduğu gibi ‘milliyetçi’ korsanlar da var. WikiLeaks ile ‘düşmanlar’ı arasında ilk günden beri süregiden bir ‘savaş’ söz konusu. Tabii ABD’nin de bir devlet olarak tüm gücüyle ulusal güvenliğine yönelik WikiLeaks ve benzeri ‘tehdit’leri bertaraf etmek için epey çaba sarf ettiğinden yana kuşku yok. Nitekim son NATO zirvesinde de siber saldırganlar, yeni bir stratejik tehdit olarak zikredildi.
23 Ortaya saçılan belgelerden neler öğrendik bugüne kadar?
Kim üstüne alınır kim alınmaz orası bilinmez ama en başta diplomatlarla konuşurken çok daha dikkatli olmak gerektiğini öğrendik!
Genel olarak, 11 Eylül’den bu yana ‘terörle savaş’ın ABD dış politikasını nasıl rehin aldığını; ABD’nin tüm cüssesine rağmen yer yer nasıl yalnız ve çaresiz kalabildiğini; bir ikisi hariç müttefiklerinin hiçbirine güvenmediğini, güvenemediğini öğrendik.
24 Herhangi bir kelle aldı mı bugüne kadar WikiLeaks’in kripto yayınları?
Evet. Önceki akşam ilk siyasi kurban belli oldu: Alman Dışişleri Bakanı Özel Kalem Müdürü Helmut Metzner. Yazışmalardan, Almanya’da geçen yılki hükümet kurma görüşmelerinden Amerikalıların bir köstebek sayesinde an be an haberdar olduğu ortaya çıkmıştı. Metzner, köstebeğin kendisi olduğunu açıklayıp istifa etti.
25 ABD açısından bugüne kadar ortaya çıkanlar içinde hangi belge en kötüsü?
ABD’yi en fazla muhçup eden, başta BM Genel Sekreteri olmak üzere nice diplomatın kişisel bilgilerinin elde edilmesine yönelik Washington kaynaklı talimatın ortaya saçılmasıydı.
26 En çarpıcı belge hangisiydi?
Herkesin ilgi alanına göre değişir tabii ama irili ufaklı Arap ülkelerinin, İran’ın nükleer programını durdurması için ABD’nin ensesinde boza pişirdiğini gösteren belgeler, birinci sırada. Arap liderler fena halde açığa düştü, İran rejimi ve halkı karşısında.
Rusya’nın bir ‘mafya devleti’ olarak görüldüğünü, Çin’in Kuzey Kore’yi ‘satmaya’ hazır olduğunu, Yemen’in Kaide’ye karşı topraklarını ABD’ye sonuna kadar açtığını, futboldan iklim değişikliğine kadar hemen her türlü uluslararası pazarlıklarda akçeli işler döndüğünü öğrenmek de az şey değildi doğrusu.
Tabii Türkiye’de nükleer bomba bulunduğunun ilk kez resmi bir belgede zikredilmesini de kayda geçirmek lazım.
Berlusconi’nin ‘çılgın partileri’nden Merkel’in ‘teflon’luğuna, Putin’in ‘Batman’liğine kadar epey dedikodu, lakap ve karakter analizi de cabası…
27 Yazışmalarda çok sayıda lider hakkında türlü çeşitli magazinel iddia da ortaya atıldı? Kim ne dedi?
Şu ana kadar şanına yakışır tek karşılık Berlusconi’den geldi. Sık sık genç kızların katıldığı ‘çılgın partiler’ düzenlediği rapor edilen Berlusconi şöyle dedi: “Üzülerek söylemeliyim ki hayatımda bir kez bile çılgın bir partiye katılmadım. Benimkiler olsa olsa şık davetlerdir.” Şimdi Berlusconi’nin, İtalya ile Rusya arasındaki petrol ve doğalgaz anlaşmalarından ‘nemalandığı’ yolundaki raporlara nasıl matrak bir yanıt vereceği bekleniyor merakla.
28 WikiLeaks’çiler dünyayı daha şeffaf bir yer haline getirebilecek mi?
Kim bilir ama özellikle son eylemleriyle, uzun vadede amaçlarını zora soktular. Hükümetler, şirketler, örgütler şimdiden sırlarımızı nasıl daha iyi koruruz diye düşünmeye başladı. Muhtemelen gizlilik duvarları kalınlaşacak ve yükselecek; sızdırmak zorlaşacak.
29 ABD yönetimi WikiLeaks’i durdurmak için ne yapıyor?
ABD bir yandan mevcut yayını kesmeye bir yandan da yayına erişimi engellemeye çalışıyor.
Siyasi ya da ticari baskı söylentileri arasında önce WikiLeaks’in ABD’deki ev sahibi meşhur amazon.com, ‘belalı’ kiracısını kapı önüne koydu. Sonra da yine Amerikalı every.dns adlı hizmet sağlayıcı şirket WikiLeaks’i müşterileri arasından çıkardı.
WikiLeaks her iki badireyi de atlatı ve sonuçta yayın sürüyor.
Ayrıca ABD yönetimi önceki günden itibaren deşifre edilmiş bulunsalar da belgelerin hâlâ gizli niteliği taşıdığı gerekçesiyle kamu binalarında WikiLeaks’e erişimi yasakladı.
30 Assange yakalanırsa WikiLeaks çöker mi?
Assange, önceki gün The Guardian’ın internet sitesi üzerinden yaptığı okuyucularla yaptığı sohbette şöyle diyordu: “Kripto arşivimizi, ABD ve diğer ülkelere ilişkin diğer belgelerle birlikte, şifreli olarak 100 binden fazla kişiye gönderdik. Eğer bize bir şey olursa kritik bölümler otomatik olarak yayımlanacak. Ayrıca kripto arşivimiz birçok yayın kuruluşunda da var. Tarih kazanacak. Dünya daha iyi bir haline gelecek. Biz görür müyüz o günleri? Size bağlı.