Die Welt'te yer alan yorumda, Avrupalıların Avrupa Birliği'ni "tüm yapısal eksikliklerine rağmen" halen var olan en iyi model olarak algıladıkları vurgulanıyor:
"Brexit kararı, Birleşik Krallık'takiler de dahil olmak üzere milyonlarca Avrupalının gözünde bir hata olabilir. Ancak bu, yüz yıllarca yıllık ilişkilerin ve sayısız insanın birbirlerine dolanmış yaşamlarının birkaç ay içinde ucuz lafların ve entrikaların kurbanı olmasına izin vermek için geçerli bir neden değildir. Şimdi Londra'daki durumdan hareketle, Avrupalılara omurgalı olunduğunu göstermek gerekiyor. Emmanuel Macron'un seçim zaferinin ardından AB ve AB üyesi 27 üyenin İngilizlerle karşı karşıya gelmesine hiç gerek yok. Avrupa taraftarlarının Avusturya'da, Hollanda'da ve şimdi de Fransa'da elde ettiği seçim başarıları, insanların AB'yi tüm yapısal hatalarına rağmen hala en iyi model olarak gördüklerini ve kurumun tehlikeye atılmamasını istediklerini gösteriyor."
Südwest Presse'deki yorumda 25 Mayıs'ta gerçekleşecek olan NATO zirvesi öncesinde müttefik ülkelerin ortak bir önceliği olmadığına vurgu yapılıyor:
"Almanya ve diğer NATO müttefikleri, Afganistan'da bulunan birliklerinin sayısını artırma gerekliliğiyle karşı karşıyaymış gibi görünüyor. 13 yıl boyunca sürmüş misyonun resmi olarak sona ermesinden iki yıl sonra, Hindukuş'taki savaş Alman siyasetini yeniden meşgul etmeye başladı. ABD'ninse uzun süredir Asya-Pasifik bölgesindeki yeni önceliği Kuzey Kore. Ukrayna anlaşmazlığı çerçevesinde Avrupa orduları, ulusal güvenliğe git gide daha fazla eğiliyor. Yeni müdahaleler için kapasite eksikliği söz konusu. Ortak bir müttefik çizgisi henüz görünürde yok, aksine NATO zirvesinde herkes kendini kurtarmaya çalışacak."
Nürnberger Zeitung'ta yer alan yorumda ABD Başkanı Donald Trump'ın FBI başkanını görevden almasının "üzerine pek kafa yorulmamış" bir karar olduğuna vurgu yapılıyor:
"ABD Başkanı'nın göreve başladıktan sonraki ilk haftalarındaki icraatlerine baktığımızda şu izlenim doğuyor: Donald Trump kendi dünyasında, yani siyasi gerçeklikle pek de alakası olmayan bir dünyada yaşıyor. Kendisi yeniden oldukça 'yalnız' ve üzerine pek de kafa yorulmamış bir karar aldı. Şayet Moskova'nın kendisine seçim kampanyası sürecinde yardım ettiğine dair kanıtlar gerçekten de ortaya çıkarsa, bu Trump'ın Beyaz Saray'daki sonu anlamına gelir."
Mittelbayerische Zeitung'taki yorumda ise Almanya'nın Kuzey Ren-Vestfalya (KRV) eyaletinde gelecek pazar günü düzenlenecek olan seçimlere değiniliyor:
"Saarland ve Schleswig-Holstein'daki eyalet seçimleri daha ziyade birer deney niteliğindeydi. Bunların hemen ardından Almanya'nın en kalabalık nüfusa sahip eyaleti sandığa gidecek. Kuzey Ren-Vestfalya, sosyal demokrasinin beşiği. Daima sosyal demokrat bir hükümet tarafından yönetilen bu eyalet, ülkede hep bir istisna teşkil etti. Kuzey Ren-Vestfalya onlarca yıldır mutlak çoğunlukla yönetiliyor, ki bunun diğer tek örneği Bavyera'daki Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) yönetimi. Pazar günü Kuzey Ren-Vestfalya'da gerçekleşecek olan seçimler, sadece gelecekte kimin Düsseldorf'ta yönetimi üstleneceği konusunda değil, aynı zamanda 'Schulz treni'nin yola devam mı edeceği, yoksa tamamen frene basmak zorunda mı kalacağı konusunda da belirleyici."
© Deutsche Welle Türkçe
DW/BÜ/HS