Wall Street Journal'a göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçen ay, 2002 yılında ezici bir zaferle seçimleri kazanan AKP'ye güç veren İslamcılar, muhafazakarlar, milliyetçiler ve liberallerden tepki gören girişimlerde bulundu.
"Türkiye Başbakanı ve iktidarda olan İslamcı kökenli partisinin içindeki rekabetin artması, tam da gelecek yıl yapılacak seçimlere hazırlanılırken ülke siyasetine on yıldan uzun bir süreden bu yana egemen olan, büyük oranda muhafazakar koalisyonu yıpratma tehdidi oluşturuyor" ifadelerine yer verilen Emre Perker ve Joe Parkinson imzalı haberde, son dönemde Gülen cemaati ve AKP arasında başlayan "dershanelerin kapatılması" tartışmasına ilişkin, "uzmanlar, dershanelere yönelik başlatılan bu yeni hareketin Erdoğan'ın Gülen'in mali, politik ve halk arasındaki desteğini azaltmak için daha kararlı şekilde harekete geçeceğinin bir göstergesi olduğunu söylüyor" denildi.
Haberde, "gelecek Ağustos'ta ülkenin seçimle gelen ilk cumhurbaşkanı olmaya adaylığını koyması beklenen Erdoğan'ın popülaritesi açısından önemli bir sınav olan Mart yerel seçimlerinden önce yaşanan bu anlaşmazlık, AKP ittifakı için epey sıra dışı. Bu ittifakın disiplini, 1923 yılında kurulmasından bu yana Türkiye'de egemen olan, ordu destekli laik düzeni dahi yerinden etti" deniyor.
Wall Street Journal'da yayımlanan haberin satırbaşları şöyle:
Çatlaklar toplumun AKP karşıtı bölümlerini cesaretlendiriyor. Yaz aylarında milyonlarca kişinin katılımıyla yapılan hükümet karşıtı protestolar, Erdoğan'ın bu zamana kadar karşı karşıya kaldığı en ciddi meydan okuma. Ancak protestolar, ne bölünmüş durumdaki muhalefeti destekledi ne de hükümetin popülaritesini düşürdü.
Politik ve ekonomik risk danışmanlığı şirketi Eurasia Group'tan Londra merkezli uzman Naz Masraff, "Erdoğan'a parti içinden gelen belirgin eleştiri 11 yıldır ilk kez arttı ve halka yansıdı, bunun da cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki performansına etkisi olabilir," dedi. Masraff, "Ancak bu muhalefet partilerinin Mart'taki yerel seçimlerde AKP'nin gücünü azaltma olasılığını arttırmıyor." şeklinde konuştu.
Erdoğan'ın iki hafta önce başlattığı dershaneleri kapatma girişimi tartışmalara neden olan son hareketi oldu. Dünya çapında faaliyet gösteren ve 'Cemaat' olarak bilinen ya da takipçilerinin 'Hizmet' olarak isimlendirdiği hareket, dershanelerin dörte birinden fazlasını sahip Hareket'e Pennsylvania'da yaşamakta olan etkili bir din adamı Fethullah Gülen önderlik ediyor. Bu ılımlı İslami hareketin Türkiye'de AKP'li milletvekilleri, savcılar ve polisler de dahil olmak üzere en az bir milyon takipçisi olduğu düşünülüyor. AKP'nin yaklaşık 12 yıllık iktidarını destekleyenlerden biri de bu.
Gülen Cemaati "devlet içinde devlet"e benzemeye başladı
Erdoğan geçen yıl "devlet içinde devlet"e benzemeye başladığını söyleyerek Türkiye'deki adli sistemin gücü konusunda uyardı. Bu yorum aynı zamanda Gülen Cemaati'nin yargı düzeni üzerinde çok fazla nüfuzu olduğu iddiası olarak da görüldü.
Başsavcının, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı sorgulama girişiminde bulunduğu Şubat 2012'den bu yana Başbakan'ın grupla ilişkileri görünür şekilde soğudu. Erdoğan hızla harekete geçerek üst düzey bürokratları adli sistemin yasak bölgesi haline getiren yasayı hızla geçirdi.
Uzmanlar, dershanelere yönelik başlatılan bu yeni hareketin Erdoğan'ın Gülen'in mali, politik ve halk arasındaki desteğini azaltmak için daha kararlı şekilde harekete geçeceğinin bir göstergesi olduğunu söylüyor.
Gülen Cemaati, sahibi olduğu Zaman Gazetesi gibi yayınlarda sert şekilde tepki verdi. Okulların kapatılması halinde, grubun desteğini kaybetme riskleri olduğu uyarısında bulundular.
40 yıldan bu yana Gülen'i takip eden ve zaman zaman Cemaat adına konuşan Cemal Uşşak Salı günü, "Bu girişimin uygulanması halinde hareketin üyeleri ve hükümet arasında ciddi bir küslük olacaktır," dedi.
Hareket, okulların standart eğitim sisteminin sağlayamadığı gerekli bir hizmeti verdiğini söyledi. Ayrıca kapatma girişimine karşı çıkan bazı AKP'lilerle birlikte bunları kapatmanın hükümetin özel işlere karıştığının tehlikeli bir örneği olduğu konusunda uyardı.
Erdoğan ise güçlü durarak Gülen hareketini hedef aldığı iddialarını reddetti ve böylece herkese eşit fırsat sağlanmış olacağını söyledi.
Erdoğan'ın Basın Danışmanı Lütfullah Göktaş Çarşamba günü, "Bu eskiden beri üzerinde çalışılan bir proje, bir kesim buna tamamen karşı çıkıyor. Bu nedenle gündem oluyor. 'Bir grubun dediği mutlaka harfiyen olacaktır' şeklindeki bir yaklaşımla ülke yönetilemez" dedi.
Ancak AKP koalisyonu içindeki gerginlik Gülen destekçileriyle çatışmanın çok ötesine geçiyor. Erdoğan bu ayın başında evli olmayan kız ve erkek üniversite öğrencilerinin bir arada yaşamasını suç olarak gösterdiğinde liberaller ve üst düzey parti liderlerini de öfkelendirdi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaz aylarındaki hükümet karşıtı gösterilerde polisin sert tavrı için özür dilerken Erdoğan'ın, güvenlik güçlerini kahramanlık destanı yazmakla övmesi bu ayrılıkları daha da belirginleştirdi.
Politika uzmanları ve bazı AKP'li milletvekilleri, Haziran 2011'de üçüncü ve son kez kazanan Erdoğan'ın hükümete ait politikaların tek belirleyici olduğunu, yetkililerin tavsiyelerini dinlemediğini ve farklı sesleri bastırdığını söyledi.
AKP Kütahya Milletvekili İdris Bal, dershanelerin kapatılmasına karşı çıkmasının ardından geçen hafta partiden ihraç talebiyle disipline sevk edildi.
Bal verdiği bir röportajda, "Onlara göre bir milletvekili göreve AKP'ye duyulan saygı nedeniyle seçilmiştir ve bu nedenle koşulsuz olarak politikalarını savunmak zorundadır," dedi. Bal, "Buna katılmıyorum." şeklinde konuştu.
Bazı milletvekilleri ve uzmanlar Erdoğan'ın rahatsız edici yönetim tarzının çoğunluk tarafından beklendiği gibi cumhurbaşkanlığına adaylığını koyması öncesinde grafiğini yükseltme çabası olduğu görüşünde.
1990'larda iki eski cumhurbaşkanı benzer girişimlerde bulunup başarısız oldu ve partileri iç çatışmalarda yok oldu. Benzer bir kaderi AKP de paylaşabilir.
Ancak Erdoğan planlarında hızla ilerleyerek ana muhalefet partisi CHP'nin popülaritesini ikiye katlayan yüzde 50'lik dirençli desteğe bel bağlamış durumda.
Başbakan'ın gücü, iki yıldan bu yana ülke çapında yapılan hükümet karşıtı gösterilere, 786 milyar dolarlık ekonominin 2011 yılındaki yüzde 8,8'lik büyümenin ardından geçen yıl yüzde 2,2 büyüme kaydetmesine ve Ankara'nın Orta Doğu'daki etkisinin azalmasına neden olan dış politika aksaklıklarına rağmen politik yer çekimine direndi.
Türkiye'deki muhalefet partileri yine de AKP içinde derinleşmekte olan çatlaklardan yararlanmayı başarabilmiş değil. Bu da partinin, siyasi manzaradaki egemenliğini gösteriyor.
Türk generaller, 1960 yılından bu yana Erdoğan'ın İslamcı görüşlü selefinin de aralarında bulunduğu dört hükümeti devirdi. 1997'deki darbede Gülen Türkiye'den ayrılarak ABD'ye yerleşti.
Gülen ağını genişletmeye devam ederken 1999 yılında yerleştiği Pennsylvania'da düzenli olarak üst düzey Türk yetkilileri ağırlıyor.
AKP içinde gerginliğin arttığının bir işareti olarak Gülen haftalık olarak resmi bir internet sitesinden yayınlanmakta olan son vaazını hükümetin iddialı politikalarını generallerin darbelerden önceki hareketlerine benzetti.
Ancak Erdoğan bunlardan fazla etkilenmemiş görünüyor ve AKP'li bazı milletvekilleri Gülen'in takipçilerinin isminin üzerini çizmiş olabileceğini söylüyor. Milletvekilleri, Erdoğan'ın bu takipçilerin sayısının toplam seçmen sayısının yaklaşık yüzde 3'ü olduğunu tahmin ettiğini belirtiyor. Ancak Hareket ve anketçiler oyların yüzde 15 kadarını etkileyebileceğini söylüyor.
Erdoğan Salı günü meclis grup toplantısında hükümetinin eğitim konusunda geçmiş performansını değerlendirdiği konuşmada, "Şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayın değerli kardeşlerim; milletimiz bizi gayet iyi anlıyor. Milletimiz ne yaptığımızı görüyor, ne yapacağımızı da çok iyi biliyor... Bir sıkıntımız yok. " dedi.