‘Lausitzer Rundschau' gazetesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 16 Nisan Anayasa değişikliği referandumundan önce Almanya'daki bir miting düzenleyeceğine dair haberleri yorumluyor:
"Erdoğan'ın Almanya'ya gelme ihtimali, rahatsızlık verdiği için yoğun bir şekilde tartışılıyor. Göçmenlerin anavatanlarındaki iç politik anlaşmazlıklarını Almanya'ya taşımaları istenmiyor. Aynı şey İsrail-Filistin ve Rusya-Ukrayna anlaşmazlıkları için de söz konusu. Türklerdeki fark, çok daha aktif olmaları ve bazı sınırları aşabilmeleri. Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir'e Berlin'de taksi şoförü tarafından hakaret edilmesi ve Özdemir'in koruma istemek zorunda kalması buna bir örnektir. Ya da Almanya'daki imamların muhbirlik yapması. Bu gibi yasa ihlalleri ile kararlı mücadele edilmesi gereklidir. Bu gibi eylemlerin arkasında duruyorlarsa, aynı uygulama Ankara'nın gönderdiği diplomatlara da yapılmalıdır. Asıl mesele ise, bu gibi olaylara karışan göçmenlerin yetersiz kalan entegrasyonunda aranmalıdır.”
ABD Başkanı Donald Trump’ın ani çıkışları ve alışılmışın dışındaki davranışları Lüneburg'da yayımlanan ‘Landeszeitung'dan aktaracağımız yorumun konusu:
"Trump'ın Beyaz Saray tarafından medya temsilcilerine verilen geleneksel davete katılmaması, sadece eleştiriye katlanamamasıyla açıklanabilecek olsa, neyse. Amma o hoşuna gitmeyen gazetecilere adeta savaş açtı. Anayasal haklar onun medyayı susturmasına izin vermez. Anayasa Amerikalıların büyük çoğunluğuna göre kutsaldır. Asıl şaşırtıcı olan, Trump'ın Başkan sıfatıyla böyle bir şeye kalkışmasıdır. Davranışları giderek diktatörlük yolundaki muktedirlere benzemeye başladı. Medyaya gözdağı veren ya da susturmaya çalışan Türkiye,Rusya ve Etiyopya'daki iktidarlara Batı tarafından karşılık verilmesini zorlaştırıyor olması da endişe vericidir.”
Magdeburg'un ‘Volksstimme' gazetesi Donald Trump ile Amerikan medyası arasındaki mücadeleye şu satırları ayırmış:
"Donald Trump sevmediği gazetecileri Beyaz Saray'a almadığı gibi haber kaynağının gizliliği ilkesini de hiçe sayıyor. Basının 4'üncü kuvvet olarak çalışabilmesi hür dünyanın en önemli kazanımlarından biridir. Bu tuhaf ABD Başkanı basın özgürlüğüne çoğunu kendi yarattığı ‘uydurma haberler' kadar önem vermiyor. Trump sadece basın özgürlüğünü kabullenememekle kalmıyor ama davranışlarıyla giderek neredeyse ya da gerçek diktatörlere benzemeye de başlıyor. Erdoğan Türkiye'sinde kritikçi gazeteciler içeriye atılıyor. Etiyopya ve Venezüella yönetimleri hükümet yanlısı olmayan haberleri sansürlemek için elinden geleni yapıyor. Putin Rusya'sında medyaya nefes aldırmamak için her fırsat değerlendiriliyor. Donald Trump’ın ABD'si de kararlı adımlarla aynı yolda ilerliyor.”
Berlin'de yayımlanan ‘Tagesspiegel' gazetesi ‘Trump ve medya' başlıklı yorumunda Başkan'ın medyaya yüklenmesinin nedenlerine değiniliyor:
"Kendini eleştiren gazetecileri ‘dürüst olmamakla' suçluyor ve onları ‘halk düşmanı' ilan ediyor. Sözcüsü, bazı medya mensuplarını Beyaz Saray brifinglerine katılmaktan men ediyor. Trump Beyaz Saray muhabirlerine verilen davete de katılmıyor. Bu noktada Amerikan medyasının kendini doğrudan ilgilendirmesine rağmen dışlanmaya sınırlı tepki gösterdiği dikkat çekiyor. Medya, Başkanın Rusya ilişkilerini gözlerden kaçırtmak için oyalama taktiğine başvurduğunu fark etti ve Rusya bağlantısının peşini bırakmaya da niyetli değil. Şimdi Amerikan medyasının üzerinde durduğu soruların başında Trump'ın Moskova ile olan temaslarını soruşturmak üzere Kongre'nin harekete geçip geçmeyeceği geliyor.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Ahmet Günaltay