Kazakistan'da yapılan Suriye barış görüşmeleri, ABD'nin yeni Başkanı Donald Trump ile ilgili tartışmalar, Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olası sonuçları ve sağ popülist Almanya için Alternatif partisinin (AfD) Bernd Höcke'yi ihraç etmeme kararı Alman medyasının gündemini oluşturan konuların başında geliyor.
Kazakistan'ın başkenti Astana'da düzenlenen Suriye'de iç savaşı sona erdirmeye yönelik görüşmeler, Volksstimme gazetesinde şöyle yorumlanıyor:
"Kazakistan'da yapılan ve daha sonra Cenevre'de devam etmesi öngörülen Suriye barış görüşmelerinin ne getireceği henüz bilinmiyor. Çözüm tüm tarafların işine geleceği için başarı mümkün görünüyor. Esad, ilk etapta elinde kalan gücü koruyacak. Muhalifler ve Kürtler hakimiyet alanlarını ellerinde tutacaklar. Rusya ve Türkiye, Suriye'deki bu masraflı savaşı nihayet sona erdirmek istiyor. İran ise, ülkedeki aktörlerden biri olarak kalma hedefine ulaşmış olacak. Suriye'nin komşularında ise tezat bir tablo söz konusu. İsrail, Kudüs'ü ve kısmen İsrail devletine katmak istediği Batı Şeria bölgesini Yahudi yerleşim birimleri ile doldurma niyetinde. Yeni ABD yönetimi büyükelçiliğini üç dinin kutsal kenti olan Kudüs'e taşıma planları içinde. Doğu Kudüs'ü devletlerinin başkenti olarak gören Filistinlilerin şiddetli direnişi kaçınılmaz görünüyor. Böylece Alaska'da portakal yetiştirmek kadar mümkünse, Ortadoğu'da iki devletli bir çözüm de o kadar mümkün hale gelecek."
Die Welt gazetesi Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’a karşı sadece medyanın değil, göstericilerin de adil olması gerektiğini şu yorumla savunuyor:
"Trump‘a karşı adil bir yaklaşım sadece medya için olağan bir kural olmamalı, aynı zamanda tüm Trump karşıtı göstericilere de bir çağrı niteliği taşımalıdır. Bu göstericilerin angajmanı övgüye değer, ancak onlar da katı bir biçimde Trump'ın gerçek hatalarını hedef almalı. Trump, Pearl Harbor'dan bu yana ABD'nin başına gelen en büyük felaket olabilir ve aldığı her kötü, kirli ve yanlış karar için sert şekilde eleştirilmelidir. Ancak hiç kimse içgüdüsel olarak yeni hükümetten gelen her şeyi kötülememelidir. Şu ana dek yapılan yanlışların orası ya da burasından dönmeye yönelik mantıklı kararlar alındığında bu takdir edilmelidir. Diğer yandan Trump'ın sahip olduğu tarihsel büyüklüğün onu büyük bir başkan yapma olasılığı ise ne yazık ki oldukça düşük."
Frankfurter Allgemeine Zeitung Fransa'da yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçiminin Avrupa Birliği'nin geleceği açısından tayin edici olduğunu belirtiyor:
"Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri, en azından Avrupa'da bu senenin en önemli siyasi yön belirleyici kararı olacak. Marine Le Pen'in cumhurbaşkanı olması durumunda Avrupa Birliği büyük olasılıkla tarihe karışacaktır. Zira Fransa olmadan, Euro'nun geleceği bir yana, Birlik'in kendisini şu an var olan hali ile devam etirmek de çok zor olacak. Ulusal Cephe adayının kaybetmesi durumunda ise, çıkardıkları tüm gürültüye rağmen Avrupa'daki milliyetçi akımlar, önemli AB ülkelerinden birinde iktidara gelme şansını uzun süreliğine kaybedecekler. Brexit ve Amerikan başkanlık seçiminin gösterdiği gibi, özellikle iki adaya ya da görüşe indirgenen seçimlerde popülistlerin başarı şansı artıyor. Diğer seçimlerde ise onlara karşı bir koalisyon seçeneği mümkün oluyor."
Almanya'nın sağ popülist partilerinden Almanya için Alternatif'in (AfD) aşırı sağcı söylemleri ile bir kez daha gündeme gelen, Thüringen Eyalet Meclisi Parti Grup Başkanı Björn Höcke'yi partiden ihraç etmemesi Mitteldeutsche Zeitung tarafından şu ifadelerle yorumlanıyor:
"AfD federal yönetiminin Höcke'yi partiden ihraç etmek istememesi, hiç kuşkusuz bir acizlik belgesi. Bu da gösteriyor ki, AfD'nin sadece muhafazakar ve yerleşik partilere yabancılaşmış insanlara yöneldiğini iddia edenler masal anlatıyor. Parti özellikle siyasi yelpazenin en sağındaki oyları doğrudan hedef alıyor."
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Erkan Türkel