“Vicdani ret” beyanında bulunarak, askerli yapmayacağını açıklayan vicdani retçiler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen, halen “sivil ölüm” olarak nitelendirilen uygulamalara maruz kalıyor.
Vicdani Ret Derneği adına, Mine Yıldırım ve Hülya Üçpınar tarafından hazırlanan, “Türkiye’de Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret” başlıklı raporda, 18 vicdani retçi ve avukatları ile yapılan görüşmeler ve 85 vicdani retçinin dosyalarının incelenmesiyle ortaya çıkan sonuçlar yer aldı.
Raporda, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında, vicdani ret hakkının sadece Türkiye’de hak olarak tanınmadığı belirtilirken, geçmişten bugüne vicdani ret hakkını kullanarak, askerlik yapmayacağını beyan edenlerin yaşadıkları anlatıldı.
Cezaevinde yatan, çürüğe sevk edilmek için hastaneye yatırılan, vicdani retçi olduğunu açıkladığında mükerrer ceza ve uygulamalarla karışılaşanların yaşadıklarının anlatıldığı raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu uygulamalar nedeniyle Türkiye’nin hak ihlaline yol açtığına yönelik kararları sıralandı.
AYM’ye 45 başvuru
Türkiye’nin 1990’lardan bu yana vicdani retçilerle ilgili karar ve uygulamalarının anlatıldığı raporda, dosyaları incelenen 85 vicdani retçinin yaşadıkları hak ihlalleri özetlendi.
Bugüne kadar Anayasa Mahkemesi’ne vicdani ret hakkına ilişkin 45 ayrı başvuru yapıldığının anlatıldığı raporda, AİHM kararlarına rağmen vicdani retle ilgili adımların atılmadığı, kararların verilmediği vurgulandı. AYM’nin de dosyaları görüşmeyi ertelediği kaydedildi.
575 bin lira para cezası
Türkiye, AİHM’de mahkum olmasından bu yana, vicdani retçilerle ilgili olarak bazı uygulamalardan vazgeçti. Ancak yasal bir hak olarak vicdani reddi tanımak yerine, fiilen vicdani retçilerle ilgili yasal işlem yapmayarak konuyu geçiştirmeye çalışıyor. Raporda, bu nedenle, vicdani retçilerin bakaya ya da yoklama sayıldığı için sürekli olarak para cezası ile çezalandırıldıkları, en temel haklarını kullanamaz hale geldikleri ifade edildi.
İncelenen dosyalar kapsamında vicdani retçilere toplam 575 bin 517 TL para cezası verildiği vurgulandı.
Sivil ölüm
Raporda, “Askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkı düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kapsamımda korunmasına rağmen Türkiye’deki uygulamasıyla vicdani ret, sivil ölüme yol açmaktadır. Bu durum temel hak ve özgürlükler altında yer alan seçme ve seçilme hakkı, seyahat özgürlüğü, eğitim hakkı, çalışma özgürlüğü ile kamu haklarından yasaklanma ve ağırlaştırılmış infazı da içermektedir” denildi. Raporda şöyle devam edildi:
“Örneğin bir vicdani retçi yoklama yaptırmadığında, bakaya kaldığında veya ordudan firar ettiğinde, resmi makamlar kendisini yoklama kaçağı, bakaya veya firari olarak tanımlar. Bu statü kimlik numaralarına bağlı bilgilerin bir parçası haline gelir. Ayrıca insan haklarından bazılarının kullanımı açısından da sonuçlar doğurur. Ülke/Türkiye davasında AİHM “başvurucunun gizlenerek yaşamak, hatta ‘sivil ölüm’ olarak tabir edilebilecek bir yaşantı sürmek zorunda bırakılması, demokratik bir toplumdaki ceza rejimiyle bağdaşmaz” ifadelerini kullanmıştır. Bu durum GBT kontrolleri, para cezaları, ceza kovuşturmaları ve birçok insan hakkının kısıtlanmasına neden olan sonu gelmez bir döngünün sonucu olarak vicdani retçiler açısından bir gerçeklik olmayı sürdürmektedir.”
Raporda, şu öneriler sıralandı:
- Vicdani ret hakkındaki mevzuatın diğer yasal düzenlemelerle çatışmamasını ve yürütme ve yargı organlarının kısıtlayıcı olması muhtemel yorumlarına maruz bırakılmamasını sağlamak için, askerlik hizmetine karşı vicdani reddin derhal anayasal bir hak olarak tanınması;
- Askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkındaki mevzuatın Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve
- Avrupa Birliği insan hakları belgelerinde korunan haliyle uluslararası insan hakları hukukuna uygun şekilde düzenlenmesi;
- Uluslararası insan hakları hukuku standartlarına uygun olarak ve özellikle din veya inançlarının niteliğine dayanılarak vicdani retçiler arasında ayrımcılık yapılmaması şartını göz önünde bulundurmak suretiyle vicdani ret taleplerini inceleyecek bağımsız ve tarafsız bir karar organı tesis edilmesi;
- Kendilerini “total retçi” olarak tanımlayan vicdani retçiler için bir mekanizma oluşturmak üzere uluslararası insan hakları hukukuyla bağdaşan tedbirler alınması;
- Talepte bulunan vicdani retçilere yönelik olarak uluslararası hukuka uygun alternatif hizmet sağlanması amacıyla tedbirler alınması;
- Vicdani retçilere yönelik tüm ceza kovuşturmalarının sona erdirilmesi, tazminat sağlanması, vicdani retçiler hakkında emre itaatsizlik, yoklama kaçağı olmak, bakaya olmak, kamuya açık beyanlarda bulunmak sebebiyle verilen tüm mahkûmiyet kararlarının adli sicil kayıtlarından silinmesi;
- Tutanakların usulünce hazırlanması ve ulusal veri tabanında tutulması;
- Vicdani ret başvuruları ile ilgili olarak vicdani retçilerin sayısını, verilen para cezalarını ve yürütülen ceza davalarını, vicdani retçiler hakkında verilmiş mahkûmiyet kararlarını da içeren istatistiklerin tutulması ve kamuoyu ile paylaşılması;
- Başvurucuların daha fazla kovuşturmaya uğramamasını ve zorunlu askerlik hizmetine tabi tutulmamasını ve siyasi, medeni, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarından tam anlamıyla yararlanabilmesini sağlamak amacıyla tedbirler alınması. Bu amaç doğrultusunda ulusal kanunların, vicdani retçilere seçme ve seçilme hakkı, eğitim hakkı, çalışma özgürlüğü ve seyahat özgürlüğünün kullanımı bakımından getirilen tüm sınırlamalar kaldırılacak şekilde gözden geçirilmesi;
- Anayasa Mahkemesinin askerlik hizmetine karşı vicdani ret hakkını temel bir insan hakkı olarak tanıyan AİHM içtihadına uyarak, bu konuda verilmiş AİHM kararlarını dikkate alması ve AYM önünde derdest olan çok sayıdaki bireysel başvuru hakkında gecikmeksizin karara varması; ihtiyati tedbir taleplerini ayrıntılı olarak incelemesi ve bu konuya vicdani retçilerin daha fazla zarara uğramasını engelleyecek şekilde yaklaşması.