Özel Dosya

Venezuela'da bir depo benzin 35 kuruş

Pimpinero’lar çeyrek dolara, neredeyse 35 kuruş, bir depo benzin dolduruyor.

08 Ağustos 2010 03:00

“ Hayatımda içtiğim en güzel şey” büyük bir yudum aldıktan sonra böyle mırıldandığımı hatırlıyorum. Gözlerim seyahat boyunca yüzü asık gezen kameraman arkadaşımı aradı. Benden biraz uzakta, yüzünde mutlu bir tebessümle Simon Bolivar Köprüsü’ne doğru bakıyordu Serkan. Kolombiya Venezuela sınırında içtiğimiz üzerine yeşil limon sıkılmış şeker kamışı suyu,  hepimizin yorgunluğunu almıştı.

 

Bogota’nın dört yüz kilometre kuzey doğusunda bulunan sınır kenti Cucuta’dayız. Burası iki ülke arasındaki siyasi gerilimin etkilerini en çok hissedildiği yer. Çünkü halkın geçim kaynağı büyük ölçüde yasal ve yasadışı sınır ticareti.

 

En popüler iş akaryakıt kaçakçılığı

 

Yasadışı ticaretle elbette kaçakçılığı kast ediyorum. Burada iki tür kaçakçılık yapılıyor. Akaryakıt kaçakçılığı daha ciddi olanı, çünkü büyük maddi getirisi var.

 

 Kolombiya’da akaryakıt kaçakçılığı yapanlara “pimpinero” deniyor.

 

Akaryakıt kaçakçılığı karlı bir ticaret. Aslında ticaretmiş demek daha doğru. Çünkü şubat ayında Chavez, uzun yıllardır göz yumduğu kaçakçılığı sınırlamış. Eskiden ekstra depoyla Venezuela tarafına geçip benzin dolduran pimpinero’lar artık bir depo akaryakıtla yetinmek zorunda.

 

 

Hesap ortada. 45 litre benzin, sıkı durun, 25 sent. Pimpinero’lar çeyrek dolara, neredeyse 35 kuruş, bir depo benzin dolduruyor.

 

Kolombiya’da aynı miktarda benzini 15 dolara satıyorlar.

 

Bu işi genelde taksiciler yapıyor. Ancak biz oradayken kaçak benzin istasyonlarına lüks ciplerle şık hanımların da geldiğini gördük.

 

Pimpinerolar, kaçak benzinin vergilendirilmesine karşı

 

Cucuta’da altı bin pimpinero var. Yan sektörlerle birlikte sektörde 10 bin kişi çalışıyor. Bir ailenin ortalama beş kişi olduğunu düşünürsek nerdeyse 50 bin kişi akaryakıt kaçakçılığından ekmek yiyor.

 

Jose Corera, uzun yıllardır bu işte. Cucuta’nın dışında küçük bir istasyonu var. Venezuela’dan gelen arabalar, onun derme çatma istasyonun önünde duruyor.

 

O da hortum ve bidonları alıp, küçük bir çukurun önüne park eden aracın yanına gidiyor. Benzin kapağını açıp, hortumu yerleştiriyor sonra ağzıyla benzini çekiyor ve hortumu bidonların içine bırakıyor.

 

Ağzındaki benzini tükürdükten sonra yanına yaklaşıyoruz. Jose, 32 yaşında, ortaokul mezunu  ve üç çocuğu var. “ Chavez, benzin akışını sınırlayınca biz de fiyatı arttırdık. Bizim asıl sıkıntımız yerel hükümetle onlar sürekli bize vergi koymaya çalışıyor. Yasadışı işe vergi mi olur? Hükümet bizi bağrına basacağına bizi sağmal inek gibi görüyor”

 

Eleştirilerin odağındaki Cucuta Belediye Başkanı Maria Eugenia Riascas Rodriguez ise “pimpenero’ların sosyal adalet ilkesi uyarınca vergilendirilmesinin doğru olacağı kanaatindeyim” diyor. Rodriguez’i bulmuşken iki ülke arasındaki gerilimin bölge ekonomisine nasıl yansıdığını da soruyorum.

 

Tam seçim dönemi, kadın politikacı siyaset yapmaktan kaçınıyor, “Biraz etkiledi, tabii”. 

 

Israrla rakam sorunca, Cucuta’nın da bağlı olduğu Kuzey Santander eyalaetinde aylık 50 milyon dolarlık kayıp olduğunu söylüyor.

 

Pimpinero’ların zor seçimi

 

Bu kaybı telafi etmeye çalışanlar yok değil. Onlardan biri lakabı Juan olan bir taksici. Venezuela plakalı aracıyla her gün iki ülke arasında mekik dokuyor. Aslında taşıtların günde bir kere giriş çıkış yapma hakkı var. Ancak uyanık pimpinero sınır kapısındaki muhafızlara rüşvet vererek sayıyı arttırıyor. “ Hala iyi para kazandığım doğru ama bu çok riskli bir iş. Ben bazı muhafızları görüyorum ama hepsini değil. Bir başkasının eline düşersem emin ol Venezuela hapishanelerinde çürürüm.  Çünkü Chavez’in ülkesinde midende uyuşturucuyla yakalanırsan iki yıl ceza yersin ama eğer deponda fazla benzin bulularsa dört yıl sana güneşi göstermezler”

 

Çok sayıda pimpenero’nun Venezuela cezaevlerinde olduğu anlatılıyor. Eşi cezaevinde olan bir kadını buluyoruz, telefonda konuşacağını söylese de yüz yüze gelince reddediyor.

 

Sınrda kaçakçılık yapan bir diğer gruba ise “maleto” deniyor. Bunlar iki ülke arasındaki nehrin en sığ yerlerinden sırtlarında buzdolabı, televizyon gibi ev eşyalarıyla geçiriyorlar. Biz köprüdeyken onlarcası dereyi aştı, sınır muhafızları ise köprüden onları seyretmekle yetindi.

 

Şeker kamışı işçilerinin %96’ı artık işsiz

 

Kuzey Santander’in içindeki küçük bir yerleşim olan El Zulia ise bölgenin tarım ambarı gibi. Yıllarca Venezuela’nın ihtiyaç duyduğu şeker, bu bölgeden sağlansa da ambargo onları fena vurmuş. Çünkü Chavez, Kolombiya’dan şeker alımını yasaklamış.

 

Sabah güneş doğmadan şeker kamışı tarlalarına gelen ve gün batana kadar çalışan işçiler mutsuz. Şeker kamışı işçiliği ailelerini geçindirmeye yetmiyor.

 

1000 hektarlık arazide dört mevsim yetiştirilen şeker kamışı, şimdi Venezuela’daki şeker fabrikası yerine hayvan küspesi olarak sığır çiftliklerine gönderiliyor.

 

Krizin sorumlusu konunda toplum ikiye bölünmüş

 

Yaşamı boyunca ailesinin rızkını şeker kamışından çıkaran 63 yaşındaki Rafael Contrarez, geçim sıkıntısı çektiğini söylüyor. “ 40 yıldır bu isteyim. Zaten başka iş bilmem. Ayda 240 dolar kazanıyorum. Ben ailemi nasıl geçindirebilirim. Sen söyle. Bütün bu işler Caracas’taki o beyefendinin yüzünden. Evet, Bay Chavez’den bahsediyorum”.

 

Yeğeni Angel de parasızlıktan dertli ama ona göre, Venezuela lideri suçsuz. “ Biz yıllardır burada rahat rahat geçinip gidiyorduk. Sonra bu üs belasını başımıza sardılar. Chavez de korktu haklı olarak. Bogota’dakilerin umurunda değil ama El Zulia’da 3000 şeker kamışı işçisinden 2900’u işsiz”.

 

Aynı aileden iki insan ve iki farklı görüş. Sanki bir yerlerden tanıdık geliyor.

 

Kriz öncesi %9,1 olan işsizlik oranı bugünlerde %12’yi aşmış görünüyor. Ülkede 2,6 milyon kişi işsiz. Bunu bağımsız gözlemciler değil bizatihi eski başkan Uribe açıkladı. İki ülke arasındaki krizin eş-mimarı, (diğeri elbette Chavez) “Kriz öncesi Venezuela’ya altı milyar $ ihracat yapıyorduk. Son bir yılda ancak 1 milyar dolara ulaşabildik. Bu da elbette ekonomiyi olumsuz etkiliyor” dedi.

 

Dış ticaret hacmindeki daralma %73.

 

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Latin Amerika’da da filler tepişiyor çimenler eziliyor. Yoksul halk hayatta kalmak için ayakta kalmak için her gün yeni bedeller ödüyor. Peki ne pahasına?