Avrupa Birliği'nin dönem başkanlığını yürüten Bulgaristan'ın Varna kenti bugün Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker arasında gerçekleştirilecek zirveye ev sahipliği yapacak.
Türkiye saati ile 19.00'da başlaması ve iki saat sürmesi planlanan görüşmelerde taraflar masaya son dönemde AB-Türkiye ilişkilerinde gerilime yol açan konularla gelecek.
AB dönem başkanı Bulgaristan'ın Başbakanı Boyko Borisov'un, "Varna'daki toplantı taraflar arasındaki diyaloğu devam ettirebilmek adına son şanslardan birisi olabilir" diyor.
Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker, Cuma günü yaptığı açıklamalarda, "Samimi bir görüşme olacak. Fikir ayrılıklarımızı saklamayacağız ama işbirliğini güçlendirmenin de yollarını arayacağız" diye konuşmuştu.
Görüşmelere katılacak olan AB Bakanı Ömer Çelik de Twitter'dan paylaştığı mesajda Varna zirvesini 'ilişkileri ileri götürecek önemli bir fırsat' olarak nitelemişti.
Taraflardan gelen işbirliği açıklamalarına karşın, Varna zirvesi AB-Türkiye ilişkilerinde önemli anlaşmazlıkların yaşandığı bir dönemde gerçekleşiyor.
Güney Kıbrıs ve Türkiye arasında devam eden doğalgaz anlaşmazlığı Şubat ayında Türk savaş gemilerinin de devreye girdiği bir gerilime dönüşmüştü.
İtalyan enerji şirketi Eni sondaj çalışmaları yapmak amacıyla geldiği Kıbrıs açıklarında Türk ordusu tarafından bölgedeki 'askeri çalışmalar' gerekçe gösterilerek durdurulmuştu.
Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile görüşen Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, Kıbrıs ile ilgili siyasi bir çözüm bulunmadan Ada'da yapılacak bir hidrokarbon araştırmasının 'olağanüstü olumsuz sonuçlar doğuracağını' vurguladı.
Geçen hafta düzenlenen Avrupa Birliği liderler zirvesinin ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde ise "AB Konseyi Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'nde devam eden yasa dışı faaliyetlerini güçlü bir şekilde kınamaktadır, Kıbrıs ve Yunanistan'la dayanışma içinde olduğunun altını çizmektedir" denilmişti.
Türkiye'den bu açıklamaya sert tepki gelmiş, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hami Aksoy, Reuters haber ajansına konuşurken, "Yayımlanan açıklamada Türkiye'ye yönelik kabul edilemez ifadeler yer alıyor. AB haklı olup olmadığına bakmadan, sırf AB üyesi oldukları için Yunanistan ve Rum kesiminin yanında duruyor" demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Varna zirvesinde masaya getirmek istediği bir diğer konu ise Mart 2016'da Brüksel ile Ankara arasında imzalanan mülteci anlaşması kapsamında bulunan vize serbestisi.
Türk vatandaşlarının Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz seyahati için Brüksel'den 72 şartın yerine getirilmesi talep edilmişti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Şubat ayında yaptığı bir konuşmada hükümet olarak talep edilen bu şartları yerine getirdiklerini ifade ederek "Artık top AB'de" demişti.
Ancak Brüksel vize serbestisi için Türkiye'nin terörle mücadele yasasının yumuşatılmasını da istiyor.
Şubat ayının sonunda Bulgaristan'da düzenlenen AB Dışişleri Bakanları toplantısının ardından konuşan Belçika Dışişleri Bakanı Didier Reynder, "Türkiye bu yasayı AB değerleriyle uyumlu hale getirirse, vize kolaylığı konusunda ilerleme sağlanır" demişti.
Mart 2016 göçmen anlaşması kapsamında Türkiye'nin bir diğer beklentisi ise Brüksel'in taahhüt ettiği yardımın 3 milyar euroluk ikinci dilimini Ankara'ya göndermesi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta yaptığı bir konuşmada mali yardım konusundaki aksamalara dikkat çekmiş, ikinci 3 milyar euroluk dilimin konuşulmasına karşın henüz ilk dilimin dahi tam olarak Türkiye'nin kullanımına sunulmadığını vurgulamıştı.
Erdoğan, bugünkü zirvede sığınmacı kamplarında çekilen fotoğrafların, videoların AB liderlerine gösterileceğini de ifade ederek, "Buyur diyeceğim, verecekseniz verin, vermeyecekseniz dürüst olun, kusura bakmayın veremeyeceğiz deyin. Biz de adeta bir umut kapısında bekler duruma gelmeyelim. Buna rağmen illa proje diye ısrar edilmesini, bir takım uluslararası kuruluşların aracı olarak dayatılmasını açıkçası biz iyi niyetle bağdaştıramıyoruz" diye konuşmuştu.
Avrupa Birliği, mali yardımın geliştirilecek olan projelerin finansmanı için Ankara'ya gönderileceğini söylüyor.
Türkiye'nin AB'den bir diğer talebi ise 1995'te Ankara ve Brüksel arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi.
Ankara, Türkiye ekonomisinin anlaşmanın imzalanmasından bu yana geçirdiği dönüşümün bir sonucu olarak Gümrük Birliği kapsamındaki ürünlerin güncellenmesini talep ediyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu güncellemenin her iki taraf için de olumlu olacağını ifade ederek, "AB üyesi birçok ülke için daha da önemli bir süreç Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi. Bunu da bizim üzerimizde bir koz gibi kullanmasınlar" demişti.
Ancak Hürriyet Daily News haber sitesine konuşan bir Avrupa Birliği yetkilisi, "Türkiye ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesine yeşil ışık yakılması konusunda Birlik içerisinde bir siyasi mutabakat yok" diyor.
Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker ile Avrupa Konseyi Başkanı Tusk'un masaya getirmek istediği bir diğer konu ise ürkiye'deki bireysel hak ve özgürlükler.
Reuters haber ajansına konuşan AB yetkilileri, AB liderlerinin Türkiye'ye bireysel özgürlükler konusunda daha sert bir eleştiri iletmeye hazırlandığını söyledi.
15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden bu yana devam eden olağanüstü hâl sürecinde yaşanan gözaltılar, tutuklamalar ve görevden ihraçların hatırlatılması bekleniyor.
Avrupa Birliği'nin eski Ankara Büyükelçisi Marc Pierini, Reuters'a konuşurken, "AB'nin güvenlik ve dış politika konularında Türkiye'nin işbirliğine ihtiyacı olsa da, Brüksel yönetimi sert bir tutum takınmalı. Erdoğan milliyetçi ajandasını sürdürebilmek için AB karşıtı söylemlerden vazgeçmeyecektir" diyor.