Vahdet yazarı ilahiyatçı Mehmet Şevket Eygi'nin tepkiye yol açan "Bazı kadınların bazı erkekleri kudurtacak tarzda seksî kıyafetleri tecavüz vak’alarını çoğaltıyor" sözlerine aynı gazetede yazan kadın yazar Kerime Yıldız'dan tepki geldi. "Şevket Eygi, kusura bakmasın. İstediği kadar açık olsun, bir kadının kıyâfeti hakkında, fâhişe kıyâfeti denilmesi, beni çok rahatsız etti" diyen Yıldız, "Bir kadın, sizin ölçülerinizin, inançlarınızın dışında giyiniyor olabilir. Çok açık, dar, fazla dekolte gibi kelimeler kullanabilirsiniz ama, fâhişe kıyâfeti diyemezsiniz. Diyelim ki böyle bir kıyâfet türü var. Bu, tecâvüzün ana sebebi de olamaz" ifadesini kullandı.
Eygi'nin tepki çeken ifadeleri sonrası bazı kadın avukatlar suç duyurusunda bulunmuştu.
Kerime Yıldız'ın Vahdet'te "Şevket Eygi ve suç duyurusu yapan avukatlara itirazımdır" başlığıyla yayımlanan (5 Şubat 2016) yazısı şöyle:
Geçen salı günü, gazetemiz yazarlarından M. Şevket Eygi’nin, Bağdat Caddesi’deki ta’ciz hâdisesi ile ilgili bir yazısı yayınlandı. Eygi, bu tip suçların artmasının sebeplerini ve alınması gerekli tedbirleri, yazmış. Tecâvüzcülerin sert bir şekilde cezâlandırılması fikrine, yüzde yüz katılıyorum.
Ama, yazıda öyle bir cümle var ki dondum kaldım.
“Fâhişe olmayan, fâhişelik yapmayan bâzı kadın ve kızların, fâhişe kıyâfetiyle gezmeleri kabul edilemez.”
Ben, bu cümleyi anlayamadım. Fâhişe kıyâfetinin tanımı nedir? Meselâ, kimler fâhişe kıyâfeti ile geziyorlar?
Şevket Eygi, kusura bakmasın. İstediği kadar açık olsun, bir kadının kıyâfeti hakkında, fâhişe kıyâfeti denilmesi, beni çok rahatsız etti. Bir kadın, sizin ölçülerinizin, inançlarınızın dışında giyiniyor olabilir. Çok açık, dar, fazla dekolte gibi kelimeler kullanabilirsiniz ama, fâhişe kıyâfeti diyemezsiniz. Diyelim ki böyle bir kıyâfet türü var. Bu, tecâvüzün ana sebebi de olamaz. Kafası bozuk adam, çarşaflı birine de saldırabilir. “O kadının, o saatte sokakta ne işi vardı?” diyenler, bir kadının evini basıp tecâvüz suçu işleyenlere ne diyorlar acaba?
Her tehlikeli konu uluorta basına düşüyor. Filmlere konu oluyor. İdeolojimizden sıyrılmadan tartışıyoruz. Her yerde. Pornografinin hissi öldürdüğüne ve duyarsızlaştırdığına dâir bir yazı yazmıştım. Tecâvüzün seyirlik, günlük konuşma malzemesi olması, tecâvüz kadar tehlikeli hâle geldi. Çoluk çocuğun zihni kirleniyor. Bunlar, psikiyatristlerin, uzmanların masaya yatırıp konuşması gereken çok ciddî konular. Enflasyonun kaç hâneli olduğu haberi değil.
Şevket Eygi’nin üslûbuna, daha evvel de itiraz etmiştim. Dondurma yalayan başörtülüleri yazmıştı. Onu seven okurları da ağzımın payını vermişti. Biliyorum, gene verecekler. Alıştım artık. Acımıyor.
Kadın Cinâyetlerini Durduracağız Platformu üyesi dört avukat hanım, Eygi hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Öfkelerini anlıyorum ama, Eygi’nin yazısındaki bâzı ifâdelerin çarpıtılmasına da üzüldüm. Yanlarında değildim; basında çıkan haberlerde okudum. Meselâ, Avukat Feyza Altun, Eygi’nin, İslâmî kurallara uygun olarak giyinmeyen tüm kadınları ‘fâhişe’ olarak nitelediğini söylemiş. İnsaf, merhamet. Bu nasıl avukat? Yazının neresinde böyle bir şey var?
Bir kadının fâhişe kıyâfeti giydiğini söylemekle fâhişe olduğunu söylemek arasında fark olduğunu, bir avukat, herkesten iyi bilir.
Ah Feyza Hanım ah! Biz neler gördük. Anlı şanlı gazeteci Fatih Altaylı başörtülülere fâhişe dediğinde; meşhûr Sümer kraliçesi Muazzez İlmiye Çığ, Hititlerde fâhişelerin başını örttüğünü söylediğinde bu kadın platformları neredeydiler?
Ayrıca, bir duyarlılık örneği daha göstererek “pornografi hissi öldürüyor” bağlamında, tecâvüz ve kadın cinâyeti haberlerine, filmlerine sansür getirilmesini isteyin lütfen.
Bir şey daha Feyza Hanım. Şevket Eygi’ye kızmayın. Bâzı kıyâfetleri İslâmî bulmaz ama, giyinen kadınlara saygılıdır. Bir zamanlar, gece hayâtının krâliçesi Ayşegül Nâdir’e çok saygı gösterirdi. Ayşe Arman’a röportaj bile vermişti.
Biliyorsunuz, bu hanımlar tesettürlü değil.
“SAPIK!”
Bekir Coşkun, bir hafta evvel yazdığı “Sapık” başlıklı yazısında, döndürüp dolaştırıp Bağdat Caddesi’ndeki tecâvüz meselesini, dindarlığa ve iktidara bağlamış.
Mezkûr sapık hakkında şunları yazmış:
“Çocukluğunda sevgi öğretilememiş, iyi insan olma anlatılmamış, mandolini olmamış çocuklardan birisi… Bir gün bıçağı oldu sâdece. ‘19 yaşındaki kızın gece saat üçte dışarıda ne işi var?’ diye kızacağına, bunca sapık nerede yetişiyor diye bir sor!..”
Bu memlekette, Münevver Karabulut cinâyeti de oldu. Kâtil Cem Gariboğlu, prensler gibi çocukluk geçirmişti. Kim bilir, ne müzik âletleri çalmıştı. Yobaz çevrelerden de uzaktı.
Ama bir gün, testeresi oldu ve ma’sûm bir kızı kirletip öldürdü.
Aradım taradım, sapık yazısını yazıp dindarları sorumlu tutan Coşkun, Cem Gariboğlu hakkında tek kelime etmemiş.
Yanılıyorsam düzeltsin.