Dünya

Uzmanlardan sağduyu çağrısı

İstanbul Adliyesi’nde Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan rehine krizi Türkiye’deki toplumsal ve siyasi gerilimi tırmandırdı. Uzmanlar sağduyulu olunması çağrısı yapıyor.

01 Nisan 2015 17:11


Gezi eylemleri sırasında polis şiddetinin kurbanı olan Berkin Elvan’ın ölümünü soruşturan Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınmasından sonra Ankara’da oluşturulan kriz masası adına açıklamayı Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptı. Rehine krizini ‘alçakça bir terör saldırısı’ olarak niteleyen Davutoğlu, Türkiye’de her ne görüşte olursa olsun, herkesin teröre karşı ortak hareket etmesini istedi. Savcıyı, DHKP-C üyesi oldukları belirlenen iki kişinin rehin aldığını ve adliyeye avukat cüppesi içine sakladıkları silahlarla girdiklerini anlatan Davutoğlu, adliyelerde ekstra güvenlik önlemi alacaklarını söyledi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da Türkiye’de elektriklerin kesik olduğu anda rehine krizi gerçekleştiği yönünde tweet atmakla eleştiren Davutoğlu, “Toplumun omuz omuza olması gereken günlerden geçiyoruz. Türkiye seçime gidiyor ve güvenlik hepimiz için öncelikli konu” mesajı verdi.

Savcı Kiraz’ın rehin alınması ve sonrasında hayatını kaybettiğinin öğrenilmesi sosyal medyanın popüler adresleri Facebook ve Twittter’da yoğun eleştiri kaynağı oldu. Rehine kriziyle ilgili getirilen yayın yasağı da Türkiye’de iletişim özgürlüğünün ne kadar tartışmalı olduğunu ortaya koydu. Rehine krizi ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yurtdışından açıklama yaparken “Avukat cüppesiyle içeri girip, savcıyı rehin aldılar” demesine de, avukatlardan “bizi suçlayamazsınız” tepkisi geldi.

'Anayasayı ihlâl keyfiliği'

Savcı Mehmet Selim Kiraz son yolculuğuna uğurlanırken Türkiye’de tartışmalar bitmemişti. Gerilimin kaynağı neydi? Kim, yanlış yapıyordu? Yanlışlar nerden kaynaklanıyordu? Marmara Üniversitesi’nden Anayasa Hukukçusu İbrahim Kaboğlu Deutsche Welle’nin sorularını yanıtlarken, Türkiye’de cumhurbaşkanlığı, başbakanlık gibi sistemin en tepesindeki anayasal tüm organların anayasa dışına çıkmayı alışkanlık haline getirdiği tespitini yapıyor. Kaboğlu, “Anayasayı uygulamakla sorumlu ve zorunlu olanlar anayasayı ihlal ediyor. Çok ilgisiz gibi görünebilir ama İstanbul Valisi çıkıp da 1 Mayıs’ta gösterilere izin verilmeyeceğini söylüyor ve bu açıklamasına hiçbir kanuni açıklama göstermiyor. Türkiye’de devlet yönetimine –biz sizin temel hak ve özgürlüklerinizi kullandırtmayacağız- keyfiliği yerleşti. Rehine krizinde de bu durum kendini gösterdi” diyor.

Kaboğlu, rehine krizi yaşandığında da anayasaya göre hiyerarşik olarak konuşması gerekenler sırasıyla İstanbul Valisi, İçişleri Bakanı ve Başbakan olduğunu hatırlatırken “Ancak, Cumhurbaşkanı bu hiyerarşiye dikkat bile etmedi, yurtdışında konuştu ve üstelik avukatları suçlayan açıklamalar yaptı. Konuşmasında spekülasyonlar yaptı. İç güvenlik paketiyle getirilen kısıtlamaların meşrulaştırılmasını öngören sözler söyledi” diye konuşuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘anayasa dışı bir eğilimle ülkede seçim atmosferi başlattığını’ öne süren Kaboğlu, “Türkiye’de seçim öncesi terör ortamı yaratmak için hiçbir eylem meşrulaştırıcı öğe olamaz. Bu tür talihsiz olaylar, hükümetin anayasa dışı yollarla seçimlere asılması için zemin yaratıyor gibi görünebilir ama asla yaratmamalıdır. Toplumun uyanık olması ve muhtemel provokasyonlara karşı dikkat edilmesi gereken bir zaman dilimindeyiz” değerlendirmesi yapıyor.

Türkiye'de iç güvenlik paketinin yarattığı gerilimin de tırmandığını belirten Kaboğlu, rehine krizinin iç güvenlik paketinin ne kadar vazgeçilmez olduğu yönündeki argümanları da boş çıkardığına vurgu yapıyor. Kaboğlu, “Rehine krizi, sokaktaki gösterilerde olmadı. Protestolar sırasında yaşanmadı. Zaten korunan bir adliye sarayında yaşandı. Hükümet, paketi meşru sayma çabasından vazgeçmelidir” diyor.

“Hukuk devleti zaafiyeti”

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da DW’nin “Türkiye’de neler oluyor?” sorusunu yanıtlarken, “Aslında tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Kaygılanmak için yeterli sebebimiz var. Taşeron bir örgütle algı operasyonu yapılmıştır. Türkiye tel tel dökülüyor görünüyor. Çünkü hukuk devleti zaafiyeti var. Liyakat sistemi çöktü” diyor.

Feyzioğlu, rehine krizinin savcı Mehmet Selim Kiraz’ın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmasının temel nedeninin de ‘şeffaflıktan ve iyi yönetimden uzak olmak’ta aranması gerektiğini belirtirken, “Bugün Türkiye’de Berkin Elvan gibi gencecik bir çocuğun da adı, bir algı yönetimine konu ediliyor ve o çocuğun adı teröristlerle anılıyor” çıkışında bulunuyor. Hükümetin, avukatları suçlayan söylemlerinin de ülke genelinde büyük tepki yarattığını anlatan Feyzioğlu, “Yargı camiasını birbirine düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Avukatlar suçlanacağına, böyle bir rehine krizi adliyede nasıl gerçekleşti, nasıl bir operasyon yürütüldü, Türkiye’ye tüm gerçekler anlatılmalı” diyor. Feyzioğlu, seçim öncesi Mart-Nisan aylarında ülke genelinde infial yaratacak olayların yaşanacağına ilişkin aldıkları duyumlar olduğunu da hatırlatırken, “Biz toplumda sağduyu ve gerçek istiyoruz. Türkiye’de demokrasi arayışı, seçim çıkarlarına alet edilmemeli” değerlendirmesi yapıyor.