Gündem

Uzmanlar, CHP'nin seçim beyannamesi için ne diyor?

CHP'nin gençlere adadığı seçim bildirgesinde slogan "Önce Türkiye" oldu

02 Ekim 2015 10:42

7 Haziran'daki seçiminde bildirgesini ekonomik vaatler üzerine oturtan CHP, bu kez ise gençlik ve ekonomi olmak üzere iki ana omurga üzerine kurdu. Bildirgede, 7 Haziran'a göre çok büyük değişiklikler olmasa da özellikle vaatlerin daha somut ortaya konulduğu görülüyor. Peki, uzmanlar CHP'nin seçim bildirgesini nasıl değerlendiriyor?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, beyannameyi açıklarken Türkiye'nin 5 temel sorunu olduğunu savundu ve bunları, "demokrasi, hukukun üstünlüğü, ekonomi, dış politika, eğitim ve toplumsal barış" olarak sıraladı.

CHP liderinin açıkladığı bu "beş sorun", Adalet ve Kalkınma Partisi ile yapılan koalisyon görüşmelerinde de iki parti arasında sıkıntı oluşturan sorunlardı.

 

'7 Haziran'dan 1 Kasım'a 300 bin genç seçmen'

 

And-Ar Araştırma Şirketi Başkanı Faruk Acar, bildirgede gençlerin öne çıkmasını önemli görüyor. 2002 yılından bu yana 12 milyon yeni seçmeninin sisteme dahil olduğunu ama iki ana parti AKP ve CHP'nin bu seçmenleri "ikna üzerine bir kurgu oluşturamadıklarını" savunuyor.

Acar, "7 Haziran'da bu iki partinin en düşük oy aldığı kitle, 18-25 yaş arası gençlik grubu. Çünkü bu gençler aslında HDP ve MHP'nin çıkışını sağlayan bir pozisyonda yer aldılar. 7 Haziran'dan 1 Kasım'a, 330 bin yeni seçmen seçimlere katılacak. Bu nedenle AK Parti'nin de böyle bir pozisyon alacağını tahmin ediyorum" diyor.

Bahçeşehir Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Çağdaş Şirin de buna vurgu yapıyor. Türkiye nüfusunun neredeyse yarısının 30 yaş altında olduğunu söyleyen Şirin'e göre gençler, "işsizlikten, şehitliğe kadar" Türkiye'nin sorunlarının tamamını "sırtlayan grup." CHP'nin gençliği öne çıkararak buna değinmek istediğini ifade eden Şirin, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"CHP'nin beyannamesini güvenlik ve ekonomik çerçeveden gençlere çözüm sunmaya çalışan bir beyanname olarak gördüm."

 

7 Haziran'dan farklılıklar neler?

 

Siyaset Bilimci Yrd. Doç. Dr. Deniz Yıldırım da 7 Haziran seçimlerine ilişkin beyanname ile yeni beyannamenin birkaç noktada farklılaştığını tespit ediyor. Yıldırım, birincisinin "Önce Türkiye" diyerek "slogan" olduğunu söylüyor.

Yıldırım, ikinci değişikliği vaatlerde görüyor. CHP'nin 7 Haziran'da emekliler gibi, "hedef kitle yaş grupları açısından en zor hitap edilecek kesimlere dönük yapıldığını" aktaran Yıldırım, 7 Haziran'da gençlik vurgusunun eksikliğini anımsatıyor ve bunu da "Vurgu ve hedef kitle açısından temel bir değişiklik" olarak görüyor.

7 Haziran sonrası Türkiye'de yaşanan gelişmelerin mevcut bildirgeye yansıtıldığını belirten Yıldırım, şunları kaydediyor:

"7 Haziran, başkanlık sistemi üzerinden yürümüş ve CHP bu tartışmanın biraz dışında kalmıştı. Bunu fark etmişler ve ekonomik vurguları, politik vurgularla dengelemeye çalışmışlar."

 

Ekonomi mi, güvenlik mi?

 

Taraf Gazetesi yazarı, ekonomist Süleyman Yaşar, CHP'nin 7 Haziran seçimlerindeki ekonomik vaatlerinin AKP tarafından 'kaynak sorunu' üzerinden karşıladığını ama ekonominin geldiği noktada AKP'nin CHP'ye karşı olası tüm argümanlarını elinden aldığı görüşünde.

CHP, 7 Haziran seçimleri öncesi ekonomik vaatleri öne çıkarmış ve CHP'nin yıllar sonra Türkiye'nin gündemini belirlemesi birçok çevre tarafından önemli görünmüştü. Ancak ekonomik sıkıntılarla birlikte son üç ayda PKK ile yaşanan çatışmalar 1 Kasım seçimlerine giderken bu sorunu ön plana çıkardı.

Haziran Türkiyesi, ekonomik bir söyleme daha fazla duyarlıydı. Ekim ayının Türkiyesi daha güvenlik odaklı bir söyleme duyarlı hale geldi.
 

Peki, bu durum ekonomik vaatlerin yerini alır mı?

 

Ekonomi ve Dış Politika Merkezi (EDAM) BaşkanıSinan Ülgen, CHP'nin mevcut bildirgesinin de 7 Haziran'daki gibi aynı etkiyi oluşturacağını düşünüyor. CHP'nin öncelikli amacının, vaatlerinin kamuoyu tarafından tartışılması olduğunu savunan Ülgen, şunları aktarıyor:

"CHP, benzer bir tartışması olmasını sağlayacaktır ama arada bir fark var. Onu da gözden kaçırmamak lazım. Haziran Türkiyesi, ekonomik bir söyleme daha fazla duyarlıydı. Ekim ayının Türkiyesi daha güvenlik odaklı bir söyleme duyarlı hale geldi. O nedenle ekonomik vaatler kısmen derinleştirilmiş olsa da kamuoyu Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi atmosfer neticesinde böyle bir tartışmaya belki çok fazla odaklanamayacaktır."

Yrd. Doç. Dr. Çağdaş Şirin ise biraz farklı düşünüyor. Güvenlik ve ekonominin birbirinden bağımsız olmadığını belirten Şirin, "Güvenlik en can alıcı sorun olarak geçiyor ama Türkiye'nin önemli bir coğrafyasında her gün hissedilmiyor. Ne yazık ki içimiz kan ağlıyor ama mutfakta her gün yemek pişmek zorunda. Ekonomi her zaman seçmenin tercihlerinde önemli faktördür" diyor.

 

Muhalefet mi, iktidar hedefi mi?

 

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Direktörlerinden Nebi Miş, partilerin seçim beyannamelerinde iki maddenin önemli olduğunu düşünüyor. Miş'e göre, bir partinin iktidara gelmesiyle muhalefette olup olmayacağı düşüncesi beyannamelerin temelini oluşturuyor ve muhalefette olacağı tahmin edilen partiler, genel olarak vaat siyasetini biraz daha öne çıkarıyorlar.

Miş, CHP'yi bunun üzerinden değerlendirdiğinde, 7 Haziran'daki "vaat siyasetinin çerçevesini koruduğunu" söylüyor ve ekliyor:

"Benim gördüğüm kadarıyla CHP'nin tek başına iktidarı zor. Vaatlerin çerçevesini çizerken koalisyonu hedeflememiş ama Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında gördük ki pozitif siyaset, diğer partilere karşı çok sert olmayan bir dil ve kendisinin de iktidara hazır olduğu söylem geliştirdi. Sunum açısından yumuşak bir dil kullanarak koalisyonda muhtemelen bir partiyi de doğrudan karşısına almak istemiyor."

Yrd. Doç. Dr. Deniz Yıldırım da şu anda partilerin bildirgelerini tek parti formülasyonu üzerinden şekillendirilmediklerini savunuyor. 1 Kasım'dan iki sonuç çıkacağını, bunun da AKP'nin tek başına iktidarı veya koalisyon olarak özetleyen Yıldırım, "Kendisinin tek parti iktidarı ufukta görünmediği için CHP, olası bir koalisyonda kırmızı çizgilerini ya da Türkiye'nin öncelikli sorunlarını işaret ediyor ve 'bunlar üzerinden gidelim' diyerek 1 Kasım sonrasının tartışma zeminini şimdiden bildirgeyle kurmuş oluyor" diyor.

 

Kürt sorunu ve CHP

 

CHP'nin 1 Kasım bildirgesinde, önceki bildirgeye oranla Kürt meselesi daha fazla yer alıyor. Kimi uzmanlar ise bunu yeterli bulmuyor.

EDAM Başkanı Sinan Ülgen de buna işaret ediyor ama geçmişte parti içinde Kürt sorununun çözümüne yönelik "bir söylem birliğinin geliştirilemediğini" savunuyor. Ülgen, "Yeni yeni muvaffak oluyor. CHP'nin bu nedenle bunu daha fazla tekrarlaması lazım ve biraz daha net, cesur çıkışlar yapmasına ihtiyaç var" diyor.

SETA'dan Nebi Miş ise beyannamede Kürt sorunuyla ilgili somut bir şeyin olmadığını söylüyor. Ana dilde eğitim meselesinin AKP'nin söylemine benzediğini aktaran Miş, şu görüşleri dile getiriyor:

"Ada dilde eğitimin kolaylaştırılacağını söylüyor ama esas dilin Türkçe olacağını belirtiyor. CHP'den bu anlamda daha somut şeyler beklerdim."

Behçeşehir Üniversitesi'nden Çağdaş Şirin ise meseleye daha farklı bir tezle yaklaşıyor. Kürt sorununu bildirgeler üzerinden çözülemeyeceğini belirten Şirin, "Bu sorunda kelimelerden yola çıkarak çözüm olmaz. Parti beyannamelerinde ekonomik vaatler biraz daha net olabilir. Kürt sorununda ise genel havayı soluyabiliriz ama çözümü net göremeyiz" ifadesini kullanıyor.