Gündem

Üst dudakta politika

Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in ‘Sarkık bıyıklı Özel harekatçılar’ olmayacak dediği hudut b

18 Temmuz 2010 03:00
T24 - Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in ‘Sarkık bıyıklı Özel harekatçılar’ olmayacak dediği hudut boylarında görev alacak profesyonel askerler için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den, Çelik'e 'Bu ordu badem bıyıklılar ordusu mu olacak? cevabı gelmişti.

Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar'ın (18 Temmuz 2010) bugünkü yazısı:

Devlet Bahçeli ile Hüseyin Çelik arasında patlak veren bıyık kavgası, hiç şakaya gelir bir tartışma değil.

Kurulacak profesyonel birliğin bıyığı meselesi, küçümsenmeyecek bir memleket meselesidir.
Çünkü birliğin bıyığı, tıpkı erkeğinki gibi, onun hüviyetini ve niyetini ele verecektir.

* * *

Baştan alalım:

Âdem babamız bıyıklıydı.
Bir bakıma erkeklik tarihi, Âdem’den bugüne bıyığa türlü şekiller vermenin ve giderek onu bertaraf etmenin tarihidir.
Biz erkekler asırlarca, burnumuzun altında, dudağımızın üstünde bir kimlik cüzdanı gibi taşıdık bıyığımızı...
Hitler’in bıyığı faşizmi hatırlattı; Stalin’inki komünizmi...
O yüzden de bıyık, özellikle de geçen yüzyılda şahsi bir tercih olmadı.
O, suratımıza kılla yazılmış bir slogandı.

* * *

Misal; ben, “sümük bıyıklı” bir dede ile “Clark bıyıklı” bir babanın neslinden geliyorum. 

“Sümük”, burun deliklerinin buluştuğu çizgiyi takiben üst dudağa inen bir ince püsküldür; ki otorite ve tek parti çağrıştırır.

“Clark” ise, tek partinin bitişinin, liberalleşmenin, Batı’ya açılmanın mahsulüdür. Burnun öneminin altını çizer gibi duran kaytan bir çizgidir; ki adını 50’lerin film yıldızı Clark Gable’dan alır; yerli versiyonu “Ayhan Işık bıyığı” diye tanınır.

Benim kuşağım için ise bıyık, tamamen politik bir etiketti.
Adamı bıyığına göre vurur ya da döverlerdi.
Biz, o “sarkık bıyık”lılar karşısındaki “pos bıyıklılar”dık.
Gün boyu üniversite kantininde, ince teller halinde üst dudağımıza doğru bükülen Gorki bıyıklarımızı işaret ve baş parmağımız arasında ezer, çekiştirir, ısırırdık.

* * *

Sonra 12 Eylül tıraşı geldi.
Hayattan siyaseti, suratlardan da bıyıkları kazıdı.
Eylül rüzgârında döküldü kıllar, söküldü yüzlerdeki pankartlar...
Henüz bıyığı terlememiş çocukları astılar.
Kalanların tüylerini yoldular.
Bıyığı kesilmiş kediler gibi dengesizleştik.
İktidardaki bıyıksızlar sürekli konuşuyor; biz, kezzaplanmış hela taşına benzemiş ağızlarımız açık, sessizce dinliyorduk.
Bıyıksız olduğumuzdan bıyık altından bile gülemiyorduk.
Kalan bıyıklılar, “kaytan bıyıklarını nerelere süreceğini bilemeyen” arabeskçilerdi.
80’ler, erkekte tüyün hayli telefat verdiği, jilet reklamlarının patladığı, ata yadigârı bıyığın itibar kaybına uğradığı yıllar oldu.
Kimi mecburen, kimi korkudan, kimi modası geçti diye kesti bıyığını...
Bıyıklılar “Kıl oldum abi” diye aşağılanırken bıyıksızlık adeta AB’ye tam üyelik kriterlerinden biri sayıldı.

* * *

Fakat, tam üyelik gerçekleşmeyince 90’larda bıyığın politik rutine ve erkek suretine dönüşüne tanık olduk.

12 Eylül’de yasaklanan “pos”lular dağa çıktı; “sarkık”lar özel time yazılıp onların peşine düştü.

Ve o kavga, sarkık bıyıklı eski özel harekâtçıları eleştiren Çelik’e karşı Bahçeli’nin “Badem bıyıklılar ordusu mu kuracaklar” çıkışıyla bıyığı eski itibarına kavuşturdu.
Bıyıksız Baykal’ın yerine ana muhalefete 68’te parka giyip favori uzatmış, pos bıyıklı kuşaktan Kılıçdaroğlu’nun yerleşmesiyle de bıyık, yeniden burun altına taht kurdu ve erkek üst dudağını bir siyaset meydanı haline getirdi.