15 Eylül 2009 Basın Özeti
Avrupa Adalet Divanı'nın dün verdiği bir karara göre, izin günlerinde hastalanan çalışanlar, bu günleri işverenden geri talep ederek yıllık izin yerine hastalık iznine saydırabilecek.
Kararın ardından, avukatların ilk uyarısı, bu uygulamanın dürüst olmayan çalışanlar tarafından kötüye kullanılabileceği yolunda.
İspanya'daki bir dava üzerine alınan karar, Avrupa Çalışma Saatleri Yönergesi'ne taraf olan tüm ülkeleri bağlıyor.
Daily Telegraph, bu son kararla birlikte, yönergeyle ilgili eleştirilere bir yenisinin daha eklenmiş olduğunu söylüyor. Stajyer doktorların hastanelerdeki çalışma saatlerini haftada 48 saatle sınırlayan yönergeyi, fazla mesai yaparak daha fazla para kazanmak isteyen çalışanlar da eleştiriyor.
'Bin Ladin'i dinleyen var mı?'
El Kaide lideri Usame Bin Ladin'e ait olduğu söylenen son ses kaydı Times gazetesindeki bir yorum yazısına konu olmuş. Gazetenin yazarı Michael Binyon, "Bin Ladin konuşuyor, ama kim dinliyor?" diye soruyor.
"Nüfuzu azalan çete liderlerinin, namlarını canlı tutmak istemeleri gibi, Usame Bin Ladin de İsrail'in Batılı destekçilerinden intikam alacakları vaadinde bulunduğu mesajını yayınladı. Amerika Birleşik Devletleri Afganistan'dan çekilmez, İsrail'e yaptığı yardımları durdurmaz ve yeni muhafazakarları Beyaz Saray'dan atmazsa, düşmanlarını pişman edecek savaşlarına devam edeceğini söyledi.
"Fakat, Batı'daki pek çok kişi hatta Orta Doğu'daki öfkeli Müslümanlar için dahi Bin Ladin artık dünün haberi. Mesajları da artık öncekilerin tekrarı. 2001 yılından bu yana, Bin Ladin ve Mısırlı Eyman ez-Zevahiri'nin Batı'yı ve Arap müttefiklerini tehdit ettikleri 60'tan fazla mesajları yayınlandı. Fakat bu tehditlerden pek bir şey çıkmadı."
Times yazarı ayrıca başına 50 milyon dolar ödül konmuş olan Bin Ladin'in hala yakalanmamış olmasının 11 Eylül kurbanlarına bir hakaret olduğunu da belirtiyor.
"Kamu harcamalarını değil, zenginleri hedefle"
Sendika liderleri, resesyonun geride kaldığını söyleyerek, kamu harcamalarını kısmaya yönelirse, Gordon Brown'ın seçmenlerin tepkisiyle karşılaşacağını söylüyor.
İngiltere Sendikalar Kongresi'nin Genel Sekreteri Brendan Barber, krizden çıkışın ilk sinyallerinin gelmesiyle birlikte dikkatlerin, kamu harcamalarını kısmaya yöneldiğini; bankaların işlerini yürütme biçimlerinin ise gündeme gelmediğini söyledi. Barber bu uyarıları, Başbakan'ın sendikalar konferansına bugün yapacağı konuşmanın öncesine rastlıyor.
"İşçileri yoğun bir mücadele bekliyor"
Guardian yazarı Seumas Milne, muhafazakarların gelecek yılki seçimleri kazanacağına dair beklentiler nedeniyle Başbakan Brown'ın sendika konferansında geçmişe oranla daha sıcak karşılanacağını söylüyor.
"Sendika konferansı, mahkumların idam öncesinde yaptıklarına benzer esprilere sahne oldu. Üstelik haklı nedenlerle... İşçi Partisi iktidarı 10 yıldan uzun bir süredir sendikalara arkasını dönmüş gibi görünmek için çaba harcadıktan sonra, şimdi yerini muhafazakar bir hükümete bırakacağı beklentisiyle karşı karşıya. Bir çok sendika liderinin, muhafazakarların olası seçim zaferinin, üyeleri olan işçiler için daha kötü olacağı konusunda pek kuşkusu yok.
"Konferansa hakim bir başka havaya göre ise, seçimlerin sonu ne olursa olsun, kamu sektöründeki işçileri büyük bir mücadele bekliyor. Eğer beklendiği gibi, seçimlerde muhafazakarlar galip gelirse, bu mücadele topyekün bir karşılaşmaya dönebilir."
"Lehman brothers kurtarılsaydı.."
Gazetede yer alan bir yorum yazısında ise Niall Ferguson, Lehman Brothers'ı kurtarmanın iyi bir fikir olmadığını savunuyor.
Ferguson, "Ya şöyle olsaydı", ya da "Farzedelim"le başlayan senaryolarda, Lehman Brothers'ın kurtarılmış olması durumunda küresel ekonomik krizin patlak vermeyeceğini söyleyenler olduğunu belirtip devam ediyor: "Hayır, mümkün olan dünyaların en iyisinde dahi, Lehman Brothers'ı kurtarmak iyi birşey olmazdı."
Ferguson'a göre burada kritik nokta, Lehman Brothers'ın da, Bear Stearns gibi genel bir durumun aşırı yansımalarından öte birşey olmaması. Hatta, Lehman Brothers'ın kurtarılmayarak batmasının olumlu etkileri olduğunu da savunan Ferguson, Voltaire'in kitabında idam edilen İngiliz amiralle ilgili sözlere referans vererek, "Lehman ötekilere cesaret vermek için ölmek zorundaydı" diyor.
Japon cezaevinde ölümü beklemek
İşlemediği bir suç yüzünden 34 yılını Japon cezaevlerinde ölümü bekleyerek geçiren Sakae Menda, hayatta olduğu için kendisini şanslı hissetse de, Japon devletini affetmiyor. "Ölümü beklemek de bir çeşit işkence" diyen Menda, bunun ölümün kendisinden daha kötü olduğunu söylüyor.
Cezaevindeki 12,410 günün her birinin son günü olabileceğini bekleyerek geçiren Menda, Japonya'da cezasının infazını beklerken salıverilen ilk idam mahkumu.
Japon hükümetinin idam mahkumlarına karşı tavrını son raporunda sert bir dille eleştiren Uluslararası Af Örgütü, "Mahkumlar deliliğe itiliyor. Ülkede ölümü bekleyen 102 mahkumdan en az beşinin akıl sağlığı yerinde değil." diyor.