Dünya

Uluslararası basında bugün

Dünya neyi konuşuyor? Dış basında öne çıkan haberler.

03 Eylül 2009 03:00

03.09.2009 - Alman basınından özetler

3 Eylül 2009 tarihli Alman gazetelerinin gündeminde 'hurda araç pirimi, Alman sağlık sistemi ve 32 yıl önceki Federal Başsavcı Buback cinayetine dair yeni gelişmeler' ön plana çıktı.
 

Resmî adı "Çevre Pirimi" olan ve eski araçlarını hurdaya çıkarıp yeni otomobil alanların, bir defaya mahsus 2 bin 500 euro ile teşvik edilmesi için ayrılan yaklaşık 5 milyar euroluk kaynak dün itibariyle tüketildi. Uygulama sayesinde otomobil satışlarında bu yıl yaklaşık 3,5 milyon sınırına ulaşılacağı tahmin ediliyor. Ancak otomobil endüstrisi, gelecek yıl için şimdiden kara kara düşünüyor. Çünkü hurda araç pirimi ödemelerinin sona ermesiyle "sıfır" otomobil satışlarında bariz bir gerileme bekleniyor. Konu, çok sayıda Alman gazetesi tarafından farklı boyutlarıyla işleniyor.

Stuttgarter Zeitung Gazetesi konu hakkında:

"Bu yıl 2 bin 500 euroluk devlet teşvikiyle yeni otomobil alanlar, doğal olarak gelecek yılın 'potansiyel alıcıları' olmaktan çıkacak. Son aylarda yaşanan büyük izdihamın ardından oto galerileri, deyim yerindeyse sinek avlayacak. Galeriler, alıcı bulabilmek için, teşviklere alışmış Alman tüketicileri, cazip indirim kampanyalarıyla çekmeye çalışacak. Bu durum müşterileri sevindirse de otomobil branşı, fiyatların daha fazla düşmesini, büyük oranda istihdam indirimine gitmeden kaldıramaz.Almanya'da sadece "hurda araç pirimi" gündemi işgal etmiyor. Bazı hastanelerin, ev doktorlarına ödediği iddia edilen "hasta başına havale pirimi" konusu da gazetelerin yoğun eleştirilerine hedef oluyor. Federal Alman Tabipler Odası'nın verilerine göre, Almanya'da doktorların hastanelere havale ettikleri hastaların yaklaşık üçte biri, sırf ilgili hastaneden doktorların el altından aldığı pirimler nedeniyle hastanede tedavi görüyor. Daha net bir şekilde ifade edecek olursak: Doktorlar, kendileri tedavi edebilecekleri halde, sırf hastaneden "havale pirimi" alabilmek için, bazı hastalarını gereksiz yere belirli hastanelere gönderiyor.'açıklaması yer aldı.

 Frankfurter Rundschau Gazetesinin, sağlık sistemindeki rüşvet skandalıyla ilgili yorumu  şu yönde oluyor:

"Bu rüşvet çarkındaki asıl suçlu kim? Rüşveti alan mı yoksa veren mi? Doktor ve hastanelerin bu konudaki münakaşası son derece anlamsız. Doktorlar, hastalarını 'muhtaç' durumdaki hastanelere havale ediyor, lobicilerse bunun baş sorumlusunun kim olduğunu tartışıyor. Yolsuzlukların üstüne hep birlikte kararlı bir şekilde gideceklerine, bu rezaleti açıklamak için bahaneler üretmeye çalışıyorlar. Oysa bu 'ödül avcılarıyla' başetmenin çok basit bir yolu var: Hastaneler, para talep eden doktaların adlarını, doktorlar da para teklif eden hastaneleri ifşa etmek zorunda." 

Alman basınının üzerinde durduğu bir başka konu da 32 yıl önce işlenen bir cinayetle ilgili yeni gelişmeler. 1977 yılında Federal Başsavcı Siegfried Buback'ın öldürülmesiyle ilgili yakalanan eski Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) mensubu Verena Becker ile ilgili yeni iddialar ortaya atıldı. Buna göre Verena Becker, RAF yöneticileri Brigitte Mohnhaupt ve Christian Klar'ın yakalanması için Almanya'nın iç istihbarat teşkilatı olan Federal Anayasayı Koruma Dairesi ile işbirliği yaptı. İşbirliği karşılığında üst düzey istihbarat görevlilerinden 100 bin mark aldığı ileri sürülen Becker'in Buback suikastinde tetiği Stefan Wisniewski'nin çektiğini söylediği belirtildi. 32 yıl önceki saldırıyla ilgili olarak Becker hakkında o yıllarda soruşturma başlatılmış, ancak yeterince delil bulunamamıştı. Becker aynı yıllarda RAF'ın düzenlediği diğer eylemler nedeniyle de yargılanmıştı. Müebbet hapis cezasına mahkûm edilen Becker, 12 yıl cezaevinden kaldıktan sonra 1989 yılında tahliye edilmişti. Ancak teknolojideki yeni gelişmeler sayesinde Kızıl Ordu'nun Buback cinayetini üstlendiği mektupta Verena Becker'e ait DNA örnekleri bulunmuş ve Becker geçtiğimiz hafta yeniden gözaltına alınmıştı.

Berliner Zeitung Gazetesi  ise konuyu;


"Hükümetler, toplumu tehdit eden terörizmle mücadelede, elbette hukuk devletinin izin verdiği ölçüde tüm imkanları kullanmak zorunda. Verena Becker, bildiklerini açıklaması için para aldı. Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasına rağmen, 12 yıl sonra affedildi. Büyük bir ihtimalle bunun nedeni de devletle işbirliği yaparak başka hayatları kurtarması olsa gerek. Bu sayede, Kızıl Ordu Fraksiyonu adlı terör örgütünün geride kalan ikinci kuşak üyelerinin de Doğu'ya kaçmaktan başka çareleri kalmamıştı. İşte asıl tartışılması gereken de budur; 100 bin marklık meblağ değil. Böyle bir tartışmanın ön koşuluysa Alman istihbarat birimlerinin, bu terörist grupla ilgili 'ne zaman hangi bilgiye' sahip olduğunu kamuoyuna açıklamasıdır." şeklinde değerlendirdi.

03.09.2009 - Avrupa basınından özetler


3 Eylül 2009 tarihli Avrupa gazetelerinin yorum sütunlarında ele alınan konular arasında Afganistan, AB'nin enerji tasarrufu önlemleri ve Almanya'da otomobil satışını canlandırmak için gündeme gelen uygulamalar, 3 Eylül 2009 tarihli Avrupa gazetelerinde bahsedilen konular arasında geliyor.


Afganistan'da yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen hâlâ kesin resmî sonuçların açıklanmaması ve usulsüzlük iddialarının giderek artmasını değerlendiren  Avrupa Basınının yorumları şu yönde:

-İsviçre'nin Neue Zürcher Zeitung Gazetesi;

"Afganistan seçimlerini daha önce 'başarı' olarak değerlendiren Kâbil'deki Batılı diplomatlar ve BM temsilcileri, şimdi bazı usulsüzlüklerin ortaya çıkmasından ve demokratik meşruiyetin tartışmalı hale gelmesinden korkuyor. Afganistan'daki giderek artan siyasi güvensizlik, en çok ABD'yi endişeye sürüklüyor. Çünkü Washington, iki arada bir derede kalmış durumda. Eğer sessiz kalırsa, pek sevilmeyen Afgan rejiminin ortağı damgasını yiyecek. Eğer kapalı kapılar ardında Karzai'ye çok fazla baskı yapılırsa, bu, içişlerine müdahele anlamına gelecek ve Afganistan Devlet Başkanı'nın otoritesi daha da zedelenecektir. Afganistan'daki siyasi kriz, şu anda ABD'nin hiç mi hiç işine gelmiyor. şeklinde yorumluyor.

De Volkskrant adlı Hollanda Gazetesi' nin bugünkü konusunda AB genelinde yasaklanan klasik akkor ampulleri var.


"Akkor ampul zaten miadını doldurmuştu. Bu nedenle de Avrupa çapındaki bir yasağa çok fazla bir direniş olması zaten düşük bir ihtimaldi. Ancak bir soru zihinleri meşgul etmeye devam edecek: Akkor ampul, AB'nin çabaları olmadan da piyasadan kendiliğinden kaybolmaz mıydı? Diğer yandan enerji tasarrufu sağlayan ampuller tek başına iklim değişikliğini frenleyemez. Bunun için çok daha derin ve can yakıcı önlemler gerekiyor. O zaman da örneğin kerosen vergisi getirildiğinde, bu önlemlere direniş hızla artacaktır."

Guardian, Afganistan'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili artan usulsüzlük iddiaları karşısında, ikinci tur oylamaya gidilmesi çağrılarına destek vermesi için İngiltere'nin baskı altına girdiğini yazıyor.

Haberde, olası bir ikinci turun riskli ve şiddet olaylarına yol açma potansiyeli taşıdığı belirtiliyor.Muhalefetteki Muhafazakar Parti'nin üst düzey isimleri, Liberal Demokrat Parti ve parlamentonun dış ilişkiler komisyonu üyeleri, usülsüzlüklerin, Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'nin kazandığına inanmayı imkansız hale getirecek boyutlarda olduğunu iddia ediyor.

Gazete, oylamada ikinci tura gidilse de, gidilmese de seçimi tamamen anlamsızlaştıracak gerçek bir iktidar boşluğu tehlikesi olduğunu söylüyor ve "Bu tartışmalar uzadıkça, sonuçta seçimi kazanacak adayın meşruiyeti azalacak. Bu arada Taliban'ın savaşmaya devam etmekten kazanacak çok şeyi var. Taliban ufukta zaferi görüyor, müzakereleri değil. Üst düzey hedeflere karşı giriştikleri son saldırı dalgasında, dün istihbarat servisinin başkan yardımcısını öldürdüler. Bu duruma çare, Obama'yı kendi başlatmadığı bir savaşın içine daha da çekecek 14 bin takviye asker değil, istikrarın nasıl sağlanabileceğini baştan aşağı yeniden düşünmek olur." şeklinde açıklıyor.

Times'ın manşetinde  Londra'daki G20 zirvesinde üzerinde uzlaşılan 1,1 trilyon dolarlık küresel ekonomiyi kurtarma paketinin tehlikeye girdiği belirtiliyor. Haberde, zirvede taahüt edilen milyarlarca doların henüz ortalıkta gözükmediği kaydediliyor.Uluslararası Para Fonu IMF'nin zordaki ülkelere kredi kullandırması için oluşturulması öngörülen kaynak havuzunda 200 milyar dolarlık bir eksik olduğu da belirtiliyor. Bu miktarın 75 milyar doları Avrupa Birliği tarafından taahüt edilmiş olduğu vurgulanıyor.Gazete Fransa ve Almanya'nın başını çektiği bazı ülkelerin de, aşırı borçlanma ve enflasyon kaygılarıyla kurtarma paketinin küçültülmesi ve bir tür çıkış stratejisi oluşturulması çağrısında bulunduğunu yazıyor.Times'a göre konu G20 ülkelerinin Eylül sonunda Pittsburgh'deki liderler zirvesinde gündeme gelecek.

Independent da manşetine İngiltere Maliye Bakanı Alistair Darling'in Fransa ve Almanya'nın bu tutumunu hedef alan sözlerini yer veriyor. Darling gazeteye verdiği özel röportajda, ekonomik krizden çıkış için kamu harcamalarına devam edilmesi gerektiğini söylüyor ve "Bana göre ekonomik krizden çıkışın önündeki en büyük tehlike, insanların işin bittiğini düşünmesi. Son 10 aydır yaptığımız ortak hamlelerin etkili olduğuna dair cesaret verici göstergeler var. Yaptıklarımızın meyvesini toplamaya başlıyoruz. Ama şimdi bunu terk etmek için çok erken" diyor.Haberde ayrıca İngiltere'nin, ekonomik durgunluktan daha önce çıkan Almanya ve Fransa'nın kamuoylarını tatmin için, kurtarma paketinde frene basmasından kaygı duyduğu yorumu yapılıyor.

Financial Times, British Petroleum'un Meksika Körfezi'nde son yıllardaki en büyük petrol keşfini yaptığını yazıyor.Amerika Birleşik Devletleri'nin Houston kentinin 400 kilometre güneydoğusundaki Tiber adlı petrol yatağında, en az 3 milyar varil petrol bulunduğu belirtiliyor.


Haberde deniz yatağının 9,4 kilometre altında bulunan petrolün bu zamana kadar yapılan en derin kazıyla keşfedildiği kaydediliyor.Gazetenin görüşlerine yer verdiği enerji uzmanı Profesör Peter Odell, "Son 10 yılın karamsar havasından müthiş bir çıkış yaşanıyor. Tüm bu keşiflerin piyasaya girmesi uzun zaman alacak. Ama bunlar yine de, sanayinin kullandığından daha çok petrol bulabildiğini ve petrol üretiminde henüz zirve yapmadığımızı gösteriyor" diyor.

Financial Times'ın dünya haberleri sayfalarında bir diğer başlık da Lübnan'daki yolsuzlukla ilgili.Hizbullah örgütüne yakınlığıyla tanınan işadamı Salih İzzeddin'in yatırımcılara ait yüzmilyonlarca dolar parayı kaybettiği gerekçesiyle tutuklandığını belirtiyor.Gazetede açıklmasına yer verilen Lübnan Merkez Bankası'ndan bir yetkili, İzzeddin hakkında yatırımcılardan gelen şikayetlerin, yaklaşık olarak 700 milyon dolarlık bir fatura oluşturduğunu açıklıyor ve  bu paranın, Katar'ın da aralarında bulunduğu Körfez ülkelerindeki yatırımcılardan geldiğini söylüyor.

Bu sabah gazetelerin ortaklaşa yer verdiği konulardan biri de İngiliz ulusal sağlık sisteminde yapılması tavsiye edilen kesintiler.

Independent'ın haberine göre, hükümetin, özel bir danışmanlık firmasına hazırlattığı raporda , 2014'e kadar 20 milyar sterlinlik tasarruf hedefi için, sağlık sisteminde çalışan 137 bin doktor ve hemşirenin işine son verilmesi gerektiği söyleniyor. Ayrıca, işe alımların dondurulması, tıp fakültelerinde kontenjanların azaltılması ve yaşlı personelin erken emekliliğe teşvik edilmesi tavsiye ediliyor.

Daily Telegraph, geçen yılki Amerikan başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'nin başkan yardımcısı adayı olan Sarah Palin hakkında, kızının eski sevgilisinin yaptığı açıklamalara yer veriyor.
Palin'in kızı Bristol'dan çocuk sahibi olduktan sonra aileyle arası bozulan Levi Jonhston, Palin'in seçim kampanyası sırasında çizdiği, avlanan, silah kullanan, buz hokeyine meraklı, aile değerlerine bağlı anne imajıyla pek alakası olmadığını söylüyor.Johnston, bencil olmakla suçladığı Palin'in hiç ava çıkmadığını, silah kullanmayı bilmediğini, buz hokeyiyle de pek ilgilenmediğini söylüyor. Johnston ayrıca, seçim kampanyasına zarar vermemek için Palin'in kendisine birçok kez çocuğu evlat edinmeyi önerdiğini belirtiyor.