Hürriyet Gazetesi spor yazarı Uğur Meleke, Fenerbahçe teknik direktörü Dick Advocaat'ın, 2008-2009 yılında sarı-lacivertlilerde görev yapan Aragones'le pek çok yönden benzerlik gösterdiğine işaret etti.
Uğur Meleke'nin Hürriyet Gazetesi'nde yayımlanan "Advocaat, Aragones'in yeni versiyonu gibi" başlıklı yazısı şöyle:
Advocaat, Aragones'in yeni versiyonu gibi
"Bazı oyuncuların yetersiz olduğu konusunda haklı Advocaat. Ama 68 yaşında bilge bir teknik adamın görevleri arasında yetersizi yeterli kılmak da yok mu? Umarım benzer kaderi yaşamazlar."
Fenerbahçe’yi 2008-2009 sezonunda çalıştırmış merhum Aragones, İspanya’da 8 ayrı takımda 13 defa görev yapmış, 34 yıl boyunca Avrupa’nın en büyük futbol liglerinden birinde neredeyse aralıksız çalışmış, son derece saygıdeğer bir hoca idi. İspanyol milli takım tarihinin 38 galibiyetle o günkü rekortmeni ve bu ülkeyi bir büyük şampiyonada finale taşımış yalnızca üçüncü teknik adamdı.
Ancak İspanya’da çok sevilmiyordu... Euro 2008’in şampiyonu olduğu halde sevilmiyordu hem de. Nedeniyse basit: 2006 Dünya Kupası’nda zayıf Tunus’a karşı da, dev Fransa’ya karşı da takımın dizilişi aynıydı: 4-3-3. Üstelik o günlerde elinde belki de dünyanın en iyi iki santraforu Villa ve Torres aynı anda olduğu halde. Bu ikili, 2008’de Raul’ü evde bıraktıracak kadar iyi oldukları halde.
Aslolan eldeki malzeme
Bu tutuculuk size bir yerlerden tanıdık gelmiştir sanırım. Fenerbahçe’nin bu yılki teknik direktörü Advocaat, Aragones’in Türkiye’de çalıştığı dönemle hemen hemen aynı yaşta.
Ve o da Türkiye’ye gelir gelmez inandığı dizilişin 4-3-3 olduğunu beyan etti; şu ana kadar da 4-3-3 veya onun varyantları sayılabilecek 4-2-3-1 ve 4-1-4-1’i kullandı sadece. Ben herhangi bir dizilişin bir diğerinden üstün olduğunu düşünenlerden değilim, esas işin en iyi 11 oyuncuyu bir şekilde sahaya çıkarmak sayılması gerektiğini savunurum hep.
Elinizde dört iyi santrafor varsa 4-4-2, beş iyi stoper varsa 3-4-3 tercih edebilirsiniz pekala. Aslolan elinizdeki malzemedir çünkü.
“El Sabio” (Bilge adam) Aragones, Reuters yorumcusu Simon Baskett tarafından şöyle savunuluyor o günlerde: “Büyük bir taktisyen değil, ama bir baba şefkatiyle her oyuncudan en yüksek verimi alabiliyor.”
Fenerbahçe’nin bugünkü teknik direktörü Advocaat için de İngilizler bunu söylüyorlar, Sunderland’de oyuncularla dost olarak kümede kalmayı başardılar diyor meslektaşlarımız.
Ancak Advocaat’ın ben bu konuda Fenerbahçe’de çok başarılı olduğunu hissetmiyorum sanki. Odessa’daki Zorya maçı bittikten sonra bazı oyuncuların Fenerbahçe’de oynamak için yetersiz olduklarını iddia etmişti Hollandalı teknik adam. Ve o günden sonra Salih’i sağlıklı olduğu halde uzun süre 18’e almadı. Aatif’a ve Stoch’a futbolu unutturacak ve ayakları birbirine dolaşacak kadar az şans verdi. Alper’i orta sahada kullanmayı hiç düşünmedi.
Aragones’in 2009 Mayısı’nda Fenerbahçe’den ayrılışı çok üzmüştü beni. Çünkü Türkiye’ye gelen bu denli değerli hocaların böyle başarısız olması, bir sonraki gelecek teknik adamı da derinden etkileyecekti şüphesiz. Şimdi benzer bir kaderi Advocaat’ın da yaşaması ihtimalinden korkuyorum doğrusu.
“Benden iyisini bulursanız, hemen bugün gidebilirim” ya da “Ben kendim için değil, Fenerbahçe için buradayım” gibi yukarıdan ifadeler, Advocaat’ın zihinsel olarak yıprandığının ispatı.