Metin Münir
(17 Şubat 2012/Milliyet)
İstanbul’da neyin en çok müşterisi var, diye soracak olursanız sanırım cevap ‘Boğaz köprülerinin’dir.
Köprülerin çok müşterisi var ve müşteriler her yıl artıyor. Kara Yolları Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına göre, geçtiğimiz yıl İstanbul’un iki Boğaz köprüsünden 152 milyon araç geçti. On yıl önce bu rakam 120 milyon idi.
Köprüler hem para basıyor, hem talebi karşılamıyor.
Bu koşullar altında üçüncü bir köprü yapmaya kalkışıp da finansman bulamamak için dâhi olmak lazım.
Bu dehayı Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım gösterdi.
Yıldırım üçüncü köprüyü trafiğin sıkışık olduğu merkez bölgesine değil şehrin kuzeyine, Karadeniz yakınlarında, bir yere yaptırmak istiyor. Yer seçimini tayin eden trafiği rahatlatmak değil İstanbul’un boş alanlarını iskâna açmak, şehrin tarihinde görülmemiş bir inşaat rantı yaratmaktır.
Şimdilik, köprü için seçilen yerde trafik yok denecek kadar az ve öngörülebilir bir gelecekte de artmayacak.
Trafik olmayınca gelir, gelir olmayınca bankalardan finansman sağlamak mümkün olmuyor.
Nitekim mümkün olmadı ve ilk ihalede teklif veren çıkmadı. Yıldırım projeyi tatlandırmak için trafik garantisi vermişti. Ayda 100 bin aracın geçiş parası, trafik olsun olmasın ödenecekti. Bu garanti kâfi olmadı. Sayı üçte bir civarında artırıldı. Bağlantı yollarının büyük bir bölümü çıkartılarak proje yarı yarıya küçülttü. Ve yeni bir ihale açtı. Nisanda şirketlerin teklif vermesini bekliyor.
Bu defa verirler mi?
Konuştuğum bankacılar ve konuyla ilgilenen bürokratlar pek iyimser değil. Bankalar için iki milyar dolara yakın bir riskten bahsediyoruz. Uluslararası konjonktür bu büyüklükte, uzun vadeli krediler için elverişli değil.
“Ama şu aşamada bu iş ölü,” dedi bir bankacı.
Neden bu noktaya geldik?
Çünkü Ulaştırma Bakanlığı sigara paketinin arkasına yaptığı hesaplarla işin üstesinden gelebileceğini sandı. Ne fizibilite araştırması, ne proje yaptı, ne piyasayı iyi araştırdı, ne de Devlet Planlama
Teşkilatı’nın uyarılarına kulak astı.
Alaturkalık yaptı, yani. Ve yapmaya devam ediyor.
Sanırım Yıldırım da pek ümitli değil. Geçenlerde yapığı bir konuşmada Çin’den teklif beklediğini söyledi.
Çin’in sırf böyle prestijli bir işi kapmak için ticari mülahazaları arka plana atacağı ya da Batılı bankalar kadar kılı kırk yarmayacağını ümit ediyor olmalı.
Olabilir mi?
Olabilir. Rusların ticari mülahazaları göz ardı edip nükleer santral işine giriştikleri gibi Çinliler de köprü işine sarılabilir.
Kim sarılırsa sarılsın, bir şeye kesin gözüyle bakabilirsiniz. Hazine, uzun yıllar, trafik garantisinin faturasını ödeyecek.