Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, heykeltıraş Mehmet Aksoy'un 'İnsanlık Anıtı' heykeli için "ucube" diyerek hakaret ettiği gerekçesiyle 10 bin lira tazminat ödemeye mahkum edilmişti. Tazminat kararını alan mahkeme, kararının gerekçesini açıkladı. Mahkeme, kararında 'ucube' sözcüğünün olumsuz anlamına vurgu yapan Erdoğan'ın açıklamalarına kişisel görüş çerçevesinde bakılamayacağını vurguladı.
Mahkeme heyetince yayınlanan beş sayfalık gerekçeli kararda, "Anayasa'nın 64. maddesinde 'Devletin sanat faaliyetlerini koruyacağı, sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alacağı' ifade edilmiştir. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Yalnız acı ve elemi manevi zarar olarak nitelemek, buna dayalı tazminat isteme hakkını sınırlama sonucunu doğurabilir. Bu nedenle duyulan acı ve çekilen ıstırap zarar değil, ortaya çıkabilecek görüntüsü olarak düşünülmelidir. Kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakları, kişisel varlıkların korunmasına ilişkindir. Bedensel ve ruhsal tamlık, kişinin adı, onuru gibi unsurlar kişisel varlıklardır" dendi.
'Kullanılan ifade tarifsiz üzüntüye yol açmıştır'
"Somut olayda uyuşmazlık, davalının miting alanında ve akabinde yapılan röportajda söylediği sözler nedeniyle davacının, kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Davacı taraf, davaya konu konuşma içeriği sözlerin ve özellikle 'ucube' sözcüğünün onurunu kırdığını, tarifsiz üzüntüye yol açtığını iddia etmektedir" denen gerekçeli kararda, davalı tarafın ise "ucube" sözcüğünün acayip, garip anlamında kullanıldığını iddia ettiği açıklandı.
Gerekçeli karar şu şekildifadelerle devam etti:
"Bilindiği gibi, Anayasa'nın 25. maddesi uyarınca "Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz". Anayasa'nın 90. maddesine göre ise usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (AİHS) kanun hükmünde sayılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir" hükmü bulunmaktadır."
AİHM kararları ve Türk Medeni Kanunu emsal gösterildi
"İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini geliştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan "bilgi" ya da "düşünceler" için değil, ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanları için de geçerli olduğunu, bunların demokratik toplumun onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların herhalde dar yorumlanması ve herhangi bir sınırlama gereksinimin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi muhtelif kararlarında ifade ve tekrar etmektedir. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde, yasanın takdir yetkisi tanıdığı durumlarda hakimin somut olaydaki olguları gözeterek, hak ve adalete göre karar vereceği belirtilmektedir. Somut olayın özelliğine göre, bir ifadenin, bir eleştirinin kabul edilebilir sınırları değişebilir. Kamuyu ilgilendiren, genel nitelikli sorunlara ilişkin alanlarda ifade özgürlüğüne sınırlama getirilemeyeceği AİHS, buna bağlı olarak gelişen AİHM kararları ve Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamalarıyla sabittir."
İfade özgürlüğü, halkın seçilmiş bir temsilcisinin yaptığı açıklamalarda özel bir önem taşır
"Davalının, dava konusu konuşmanın yapıldığı ve demecin verildiği tarih itibariyle "Başbakan" olarak görev yaptığı, konuşmanın yapıldığı miting alanı ve demecin ulaştığı kitle ile konuşmanın bütünü nazara alındığında, "ucube" sözcüğünün herkesçe kabul edilen olumsuz anlamına vurgu yapan ve davacının eseri heykelin konu edildiği açıklamalarına kişisel görüş çerçevesinde bakmak mümkün değildir. Sayısı sınırlı bir katılımcı grubuyla paylaşılan sohbetin ya da okunan bir mesajın ve yahut kamuya kapalı bir alanda kişisel görüşlerin paylaşılması ile davaya konu açıklamaların yapıldığı koşulların bir tutulması düşünülemez. İfade özgürlüğü herkes için önemli olmakla birlikte, halkın seçilmiş bir temsilcisinin yaptığı açıklamalar doğrudan ya da dolaylı hitap ettiği, ulaştığı kişi sayısı gözetildiğine özel bir önem taşır. Demokratik toplumlarda hoşgörüsüzlüğe dayalı her tür ifade şeklinin hukuken himaye edilemeyeceği, eleştiri hakkının da kanunla koruma altına alınan kişisel değerleri aşmasının olanaklı olmadığı yine AİHM kararlarında yer almaktadır."
'Sarf edilen sözler, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir'
"Demokratik bir sistemde, seçimle veya atama yoluyla görevlendirilenlerin yetkilerini hukuki sınırlar içinde kullanmaları, kamuoyu nezdinde idari ve yargısal denetim kadar etkili rol oynar, önem taşır. Davaya konu konuşma içeriğinde kullanılan "ucube" sözünün olumsuz anlamı, konuşmanın yapıldığı yer ve demecin verildiği yayın itibariyle ulaştığı kişi sayısı, davalının davaya konu konuşma ve demecin yapıldığı tarih itibariyle konumu ve toplumsal açıdan önemli rolü nedeniyle sarf edilen sözlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle, oluşan kanaat sonucu davanın kısmen kabulüne dair hüküm (10 bin TL manevi tazminat) kurulmuş; tazminat tutarının belirlenmesinde takdir edilecek meblağın malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanması amacı bulunmadığı gibi, bir ceza da olmadığı ve zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek düzeyde tutulması gerektiği kıstasları dikkate alınmıştır."
Ne olmuştu?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu 8 Ocak 2011 tarihinde Kars'ta yaptığı mitingde, 'İnsanlık Anıtı' için 'Ucube' iadesini kullanmıştı. Anıt daha sonraki süreçte ise yıkılmıştı. Heykeltıraş Mehmet Aksoy da avukatları aracılığıyla tazminat davası açmıştı.