T24 - TÜSİAD Yönetim Kurulu, “yargının, Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) sürecindeki gel-gitlerden dolayı ciddi hasar aldığını, bağımsızlık ve tarafsızlık kaygıları derinleştirdiğini” açıkladı. “Siyasi otoritenin, zaten kendi tasarrufunda bulunan tercihleri adalet mekanizması üzerinden dayattığı görüntüsünün güçler çekişmesi krizine yeni bir ivme kazandırdığı” vurgulanan TÜSİAD açıklamasında, “Sonuçta sivil-asker ilişkilerinde önemli bir eşik geçilmiş; ancak demokrasinin sağlıklı işlemesinin şartı olan güçler ayrılığı ilkesi zarar görmüştür” ifadesi kullanıldı.
TÜSİAD Yönetim Kurulu, demokratikleşmeyle ilgili tartışmalar hakkında bir değerlendirme yaptı. Ümit Boyner başkanlığında toplanan Yönetim Kurulu'nun değerlendirmesini duyuran TÜSİAD açıklaması şöyle:
'Sivil otoritenin yetkileri konusunda hiçbir tereddüt yok, ama...'
“Türkiye’de 2000’li yılların başında, demokratikleşme sürecinde önceden zor gibi görünen adımlar, AB üyeliği sürecinin de katkısıyla atılabilmişti. Bu bağlamda, TÜSİAD demokratikleşme sürecinin önemli yapı taşlarından biri olan 'sivilleşme'ye demokratikleşme raporlarıyla destek vermiştir.
TÜSİAD’a göre, Silahlı Kuvvetler’in kamu yönetimindeki yeri milli savunma ihtiyacının karşılanması ile sınırlı olmalıdır. Askeri kurumların sivil iradeye bağlı olması, siyasi konulardaki tartışmalara müdahil olmaması, kendi sorumluluğundaki konularda kamuoyuna açıklama yapma zorunluluğu, bugün artık tartışma konusu yapılamayacak hususlardır.
Bu görüşler ışığında Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sırasındaki atama ve terfi kararlarında sivil otoritenin yetkilerinin ne olduğu konusunda hiçbir tereddüt yoktur. Ancak Şura sırasında ve sonrasında yaşanan görüş ayrılığının bir krize dönüşmeden halledilebilmesini temenni ederdik. Özellikle yargı erkinin bu süreç sırasındaki gel-gitlerden ciddi hasar gordüğüne inanıyoruz.”
'Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı kaygıları derinleşti'
“Şura boyunca yargı kararları üzerinden süren tartışmalar ve söz konusu kararların zamanlaması, aslen sivilleşme tartışılmalıyken, 'yargı bağımsızlığı' ve 'tarafsızlığı' konularındaki kaygıları derinleştirmiştir. YAŞ’ta siyasi otoritenin zaten kendi tasarrufunda bulunan tercihlerini, adalet mekanizması üzerinden dayattığı görüntüsü ülkemizde giderek belirginleşen güçler çekişmesi krizine yeni bir ivme kazandırmıştır. Sonuçta sivil-asker ilişkilerinde önemli bir eşik geçilmiş; ancak demokrasinin sağlıklı işlemesinin şartı olan güçler ayrılığı ilkesi zarar görmüştür.
Bir yandan da halen devam eden referandum öncesi propaganda döneminde, Türkiye, beklendiği gibi bir genel seçim havasına girmiştir. İktidar da, muhalefet de oylanacak anayasa değişikliğinden çok genel siyaseti tartışmaktadır. Kampanyanın arttırdığı kutuplaşmada, referandumda seçmenlerin yapacağı tercihin meşruiyetinin tartışılması noktasına gelinmesi de kamuoyunu sağlıklı bir tartışma ortamından uzaklaştırmaktadır. Türk demokrasisi burada da hasar görmektedir.”
'12 Eylül'de ne olursa olsan, yeni anayasa ihtiyacı baki'
“Referanduma sunulan anayasa paketinin hazırlanışı ve içeriği ile ilgili görüşlerimiz kamuoyuyla daha önce paylaşılmıştır. Referandumdan çıkacak sonuç ne olursa olsun, Türkiye’nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacı baki kalacaktır. Yeni anayasa, hazırlık süreci açısından katılımcı olmalı; içeriği de bireyi öne çıkaran, kuvvetler arasında kontrol-denge mekanizmalarını içeren, çoğulculuk anlayışını esas alan bir metin olmalıdır.
Türkiye’nin demokrasi açığı, öncelikle demokratik bir siyasi partiler yasası ve demokratik bir seçim yasasının hayata geçirilmesi, sonrasında çağdaş ve özgürlükçü demokrasi ilkelerine göre tamamen yenilenmiş, katılımcı şekilde hazırlanmış bir anayasaya kavuştuğumuzda kapanabilecektir.”
YAŞ öncesinde yakalama, YAŞ sırasında ifade
TÜSİAD'ın yargının tutumunu eleştirdiği sürecin başında, YAŞ toplantılarına bir hafta kalan Balyoz davası kapsamında 102 muvazzaf ve emekli asker hakkında yakalama ve tutuklama kararı verildi. Balyoz iddianamesinin kabul edildiğine ilişkin tensip tutanağı hazırlanırken alınan karar, dosyaya yeni bir bilgi ve belge girmemesi, şüpheliler hakkında adliyeye davet yapılmadan “firari” yerine konularak “yakalama” hükmü verilmesi ve ilk duruşma gününün 16 Aralık olarak belirlenmesi nedeniyle eleştirilere neden oldu. Yakalama kararları, 15 gün sonra, hükümet ile TSK arasındaki atama krizinin doruğa ulaştığı sırada kaldırıldı.
YAŞ toplantılarının ikinci gününde de, “irtica ile eylem planı” kapsamında yapılan bir ihbarla gündeme gelen “internet andıcı” ile ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Ergenekon savcılarından Zekeriya Öz, aralarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atanmayı bekleyen 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız'ın da bulunduğu 19 kişiyi 3 gün içinde ifade vermeye çağırdı, aksi halde adliyeye zorla getirileceklerini bildirdi.
Tartışmalı süreçte Iğsız emekliye sevk edilirken ifadeye çağrılan askerler sağlık raporu göndererek adliyeye gitmediler.