Ekonomi

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ: 2010'u kazanalım

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, binlerce işsiz varken, ekonomi yerine seçime odaklanmak ülkeye ne fayda sağlıyor? Anlayamıyorum.

01 Mart 2009 02:00
Ocak ayında yapılan TÜSİAD genel kurulunda bir dönem daha başkanlığa seçilen Arzuhan Doğan Yalçındağ, ’ekonomiyi daha fazla soğutmadan’ kayıp yıl 2009’un atlatılmasını, bugünden alınacak önlemlerle hiç olmazsa 2010’un kazanılmasını önerdi. Bunun için ’sanal bütçeden vazgeçilmesini’ söyleyen Arzuhan Doğan Yalçındağ, ’kontrollü bir bütçe açığı’ verilmesi gerektiğini savundu.

Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajda, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, ’ekonomiyi daha fazla soğutmadan’ gereken önlemlerin alınmasını istedi. Bugünden alınacak önlemlerle 2009’un atlatılıp, 2010’un kazanılabileceğini savunan Arzuhan Doğan Yalçındağ, bunun için ’sanal bütçe’den vazgeçilip, ’kontrollü bir bütçe açığı’ verilmesi gerektiğini savundu. Yeni başkanlık döneminde ilk röportajını Hürriyet Gazetesi’ne veren Arzuhan Doğan Yalçındağ, sorularımızı şöyle yanıtladı:

Doğru analiz edemedik

Küresel kriz için ’Bu Türkiye’nin krizi değil, teğet geçti, hamdolsun iyiyiz’ denirken, bir anda ülkemizi krizin içinde bulduk? Niye böyle oldu?

- Dünyadaki bu krizi Türkiye, çok daha rahat atlatabilecek durumdaydı. Gelişmeler zamanında analiz edilmedi, bu nedenle de gereken önlemler alınmadı. ’Bu bir finans krizi, bizim de finans sektörümüz sağlam, daha rahat atlatırız’ diye düşünüldü. Biz TÜSİAD olarak çok endişeli olduğumuzu eylül ayında dile getirdik, ekonomideki gidişat için bir şeyler yapmamız gerektiğini söyledik. İlk söylediğimiz likiditeyi sağlayalım, piyasada likidite sıkıntısı yaşanmasın uyarısıydı. Bu alanda bir şeyler yapılmadı değil, Merkez Bankası, Eximbank, reel sektörün finans sektöründen daha rahat beslenmesini sağlayacak bazı işlemler yaptı. Ancak bunlar yeterli değil.

2009 kayıp, 2010’u kazanalım

Küresel krizin gelişimine ilişkin ne düşünüyorsunuz? Türkiye için 2009 kayıp hanesine mi yazılır?

- 2009 kayıp bir yıl ama 2010’u kazanmak için yapmamız gereken çok iş var. Dünyada bu kadar belirsizlik varken, bizim burada sağlam durmamız çok önemli. Ekonomiyi ne kadar soğutursanız o çarkları yeniden çevirmek o kadar zor olacak. 2009’u kaybettik hiç olmazsa 2010’a hazır olalım. Dünyada yeniden büyüme olduğunda, Türkiye 90’lardaki gibi o yükselme dalgasını kaçırmasın, bu kez dalganın üzerinde olsun. Yeni bir fırsat doğduğunda Türkiye 2002-2006 dönemindeki gibi yeniden yükselen yıldız olsun. Onun için ’mali kuralı yapalım, reformlara devam edelim’ diyoruz, onun için ’ekonomiyi daha fazla soğutmayalım’ diyoruz. İnişe hazırlıklı olamadık hiç olmazsa çıkışa hazırlıklı olalım, bugüne kadar kazandıklarımızı kaybetmeyelim. Birkaç sene üst üste akılcı hareket etmeyi başardık, böyle giderse kazanımlarımızı kaybedeceğiz, çok yazık.

Beklenti yönetimi şarttı

Sizce baş edebilmek için neler yapılmalıydı?

- İç tüketimdeki hızlı daralmaya karşı, KKDF ve BSMV indirilsin demiştik, hálá da diyoruz. Ancak en önemlisi beklenti yönetimi iyi yapılmalıydı. Ekonomi yönetimi gidişatı tam kavradığına, gerçekçi ve inandırıcı öngörüler oluşturup, önlem aldığına kimseyi ikna edemiyor. Belirsizlik giderilmedikçe, güven tesis edilmedikçe hane halkı tüketimini öteliyor, iş dünyası yatırımlarını öteliyor, ekonomi küçülüyor, işsizlik artıyor.

Bütçe 50 milyar lira açığı, en azından kontrollü versin

Yalçındağ’ın gündeme getirdiği ilginç bir öneri de, iç tüketimi destekleyecek, vergi tabanını tahrip etmeyecek şekilde uygulanacak ’kontrollü bütçe açığı.’ Yalçındağ’ın bu konudaki yorumları şöyle: "Meclis’ten geçirdiğimiz bütçeye göre artı 4 büyüme ile 18 milyar lira bütçe açığı vereceğiz. Bir simülasyon yapın, eğer Türkiye’de büyüme sıfır ile eksi 4 arasında olursa, 30 ile 70 milyar lira bütçe açığı çıkacak. Ortalama 50 milyar lira bütçe açığı diyelim, bu nasıl ve nereden finanse edilecek? Aslına bakarsınız dünyada böyle bir krizin olduğu dönemde bütçe açığının bir miktar artması doğal karşılanabilir. Ama planlı, kontrollü bir bütçe açığı olmalıydı. Yine 50 milyar bütçe açığı verebilirdik ama hiç değilse hesaplı, iç tüketimi artıracak, ekonomideki soğumayı engelleyecek, ileriye doğru vergi tabanını çok da tahrip etmeyecek bir açık verir ve 2010’u kazanırdık. Şimdi onu görmüyoruz maalesef."

Sosyal patlama olmaz ama Türkiye acı çekiyor

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan işsizlik için ’çok acı bir durum’ diyen Arzuhan Doğan Yalçındağ, iç tüketimi canlandıracak çalışmaların burada da etkili olacağını savunurken, şunları söyledi: "Türkiye’nin nüfusunun yüzde 50’si 30 yaş altında. İşsizlik yüzde 12.2’ye ulaşmış artıyor, gençler arasında işsizlik kabul edilemez seviyelerde, neredeyse her 4 gençten biri işsiz. Böyle düşününce işsizlik olgusu sosyal açıdan, insani açıdan çok acı bir durum. Politikacılarımızın bunları düşünmesi, önlemlerini alması lazım. İşsizlik bizim gibi aile yapısına sahip bir ülkede sosyal patlamalara yol açmaz ama Türkiye acı çekiyor. Öyle bir noktaya geldik ki, iç tüketim azaldıkça üretim azalıyor, üretim azaldıkça iş olanakları azalıyor. Böyle bir fasit daireye girdik. İşini kaybedenler, kaybetme stresiyle yaşayanlar, esnaf, yatırımcı gidişin ne kadar endişe verici olduğunu her gün yaşıyor ama siyaset olup biteni ne kadar algılıyor, ne kadar farkında, artık emin değilim."

’Teğet’ söylemi ürküttü

Yalçındağ, IMF ile ilişkilerde TÜSİAD’ın ’Anlaşma bitmeden yenileyelim’ önerisi dikkate alınmadığını hatırlatırken, ’zor bir iş olduğunu biliyoruz’ dediği bu konuda her türlü yardım ve desteğe hazır olduklarını vurguladı. TÜSİAD’ın yeni yönetiminin kısa bir süre önce Başbakan Tayyip Erdoğan’a yaptığı ziyaretin ardından ’IMF ile ciddi bir ilerlemenin olduğu’ yönündeki açıklamasını hatırlattığımız Yalçındağ, değerlendirmesine şöyle devam etti: "Başbakana yaptığımız ziyarette IMF ile anlaşma sağlanamamasının sebeplerini aramızda kalması kaydıyla bizle paylaştı. Birkaç gün önce de kamuoyuyla paylaştı. IMF gelir idaresinin bağımsızlığı ve vergi kaçağını engelleyecek önlemler alınması konusunda taleplerde bulunmuş. IMF’nin taleplerini akılcı ve makul bulduğumuz için, toplantıdan çıkarken hükümetin sağduyulu davranıp kısa sürede bu konularda uzlaşı sağlayacağına ikna olduk. Hatırlayacaksınız, toplantı çıkışında olumlu beklentilerimizi ifade eden samimi bir açıklama yaptım. Yanılmışız, akıl ve sağduyu ne yazık ki siyasi hesapların gölgesinde kaldı ve anlaşma seçim sonrasına ertelendi. Siyasi sebeplerle gecikmemizin bedelini bugün hızla artan işsizlikle ödediğimizi düşününce üzülmemek mümkün değil."

Büyüme ’sıfır’la eksi 4 arasında olur, ’sanal bütçe’den vazgeçelim

TÜSİAD Başkanı’nın dikkat çektiği konulardan biri de bütçe. Türkiye’de 2009’un hálá ’sanal bir bütçe’ üzerinden konuşulduğunu belirten Arzuhan Doğan Yalçındağ, mevcut rakamlara bakarak şu değerlendirmeleri yaptı: "Büyüme sıfırla 4 arasında olacak ama sanal bütçemizde öngörülüğü gibi artı 4 değil, eksi 4’ten söz ediliyor. Artık Hazine bakanımız bile kabul ediyor 2009 bütçesindeki yüzde 4 büyümenin gerçekçi olmadığını. Hálá 2009 için sanal bütçe ile hesap yapmaya devam ediliyor, bunun ekonomi yönetimine güveni sarstığının farkında mıyız?"

Yanılmışız, akıl ve sağduyu siyasi hesapların gerisinde kaldı

Yalçındağ, IMF ile ilişkilerde TÜSİAD’ın ’Anlaşma bitmeden yenileyelim’ önerisi dikkate alınmadığını hatırlatırken, ’zor bir iş olduğunu biliyoruz’ dediği bu konuda her türlü yardım ve desteğe hazır olduklarını vurguladı. TÜSİAD’ın yeni yönetiminin kısa bir süre önce Başbakan Tayyip Erdoğan’a yaptığı ziyaretin ardından ’IMF ile ciddi bir ilerlemenin olduğu’ yönündeki açıklamasını hatırlattığımız Yalçındağ, şöyle devam etti: "Başbakan, IMF ile anlaşma sağlanamamasının sebeplerini aramızda kalması kaydıyla bizle paylaştı. Birkaç gün önce de kamuoyuyla paylaştı. IMF gelir idaresinin bağımsızlığı ve vergi kaçağını engelleyecek önlemler alınması konusunda taleplerde bulunmuş. Toplantıdan çıkarken hükümetin sağduyulu davranıp kısa sürede bu konularda uzlaşı sağlayacağına ikna olduk. Toplantı çıkışında olumlu beklentilerimizi ifade eden samimi bir açıklama yaptım. Yanılmışız, akıl ve sağduyu ne yazık ki siyasi hesapların gölgesinde kaldı ve anlaşma seçim sonrasına ertelendi. Siyasi sebeplerle gecikmemizin bedelini bugün hızla artan işsizlikle ödediğimizi düşününce üzülmemek mümkün değil."

Biz uzayda yaşamıyoruz

TÜSİAD uzunca bir zamandır, yapılması gereken işler, alınması gereken tedbirler açısından ekonomi yönetimini uyarıyor. Ancak bu uyarılar zaman zaman restleşme olarak algılanıyor. "TÜSİAD’ın uyarılarının bu noktada tam olarak doğru algılandığını, anlaşıldığını düşünüyor musunuz" sorusunu Arzuhan Doğan Yalçındağ, şöyle yanıtladı: "Biz farklı bir yerde, uzayda yaşamıyoruz ki, hepimiz aynı gemideyiz. Bu uyarıların anlamı ’gelin hep birlikte bunları yapalım’ anlamında."

Vergi siyasallaşınca iş dünyası değil eleştiri, tespit yapmaktan korkuyor

Türkiye’nin gündeminde bir de Doğan Grubu’na çıkarılan vergi cezası var. Doğan Grubu yöneticileri, bu uygulamanın haksızlığına dikkat çekerek, tepkisini dile getirdi. Yalçındağ, ’vergi reformunun yapılmasını" savunan ve ’verginin siyasallaşması’ konusunda ciddi uyarıları bulunan TÜSİAD’ın Başkanı olmasının yanı sıra Doğan Grubu’nun da yönetiminde. Bu konudaki sorumuza "TÜSİAD başkanı olarak burada benim durumum çok zor. Çünkü ne söylesem farklı algılanacak" yanıtını veren Arzuhan Doğan Yalçındağ, şu değerlendirmeyi yaptı:

Son günlerde yaşadıklarımız, verginin siyasallaşmamasının, denetimin bağımsızlığının ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Bir yanlış anlaşılmaya neden olmak istemiyorum, o nedenle değerli bürokratları, Maliye Bakanlığı çalışanlarını tenzih ediyorum.

Ama kamu vicdanında iktidarın vergilendirme gücünü siyasallaştırma konusunda zan altında kalması bir demokrasi için hafife alınamayacak bir durum. Demokrasi hepimize ait olan devlet gücünü geçici bir süre için bir iktidara emanet ettiğimiz bir düzen. Emanetin esası güvene dayanıyor. O güven sarsılmamalı.

Demokrasi nefessiz kalıyor

Türkiye’de yüzde 47 oy almış siyasi olarak kuvvetli bir hükümet var. Ama demokrasilerin gücü halkın iktidarı sadece sandıkta değil ülkeyi yönettiği her gün sorgulayabilmesine, bağlı. Hükümet olarak eleştirilmeye tahammül göstermezseniz, muhalif görüş duymak istemezseniz demokrasiyi nefessiz bırakırsınız. Demokrasi her an muhalefetin, STK’ların, basının, iş dünyasının, sendikaların siyaseti sorgulamasıyla nefes alır, yaşar.

Şu anda iş dünyasının ve toplumun birçok kesiminde iktidarın eleştiriye, sorgulamaya tahammülsüz olduğu izlenimi güçleniyor. En vahim olanı iktidara emanet edilen devlet gücünün bu tahammülsüzlüğün bir aracı olarak kullanıldığı intibaı. İşadamları verginin siyasallaşması konusunda değerlendirme yaparken endişeliler, ve endişelenmekte de haklılar. Demokrasinin nefesi kesiliyor.

İşadamlarının tedirgin edilmesi doğru bir şey değil. Gücün böyle kullanılması demokratik olarak da, insani olarak da doğru değil. İnsanlar eleştiri değil, ekonomiyle ilgili bir tespit yapmaktan bile çekiniyor. ’Ekonomi iyi gitmiyor’ tespiti bile Başbakan’ı kızdırabiliyor. Kamu vicdanında böyle bir ortak algı oluştu.

Beklentimiz, hiç olmazsa sağduyulu bir şekilde tespitlerin dinlenmesi. Uzlaşma kültüründen önce tartışma kültürünü yerleştirmeliyiz, taraflardan biri sürekli ’benim dediğim doğru’ derse ve karşı tarafı dinlemezse o zaman tartışma ilerleyemiyor ve olumlu bir sonuca varamıyoruz.

En son örnek Sayın Baykal’ın işsizliğe karşı önerdiği 7 adımlı önlem paketine Başbakan’ın verdiği tepki. Üzerinde mutlaka düşünülmesi gereken önlemlerdi ama tartışma başlamadan bitti. İçerikle ilgili yapıcı bir yanıt verip çözüme gitmek yerine sert bir tavırla konuyu kapattı.

Kendinizden başka kimsenin dediğine değer vermezseniz ülkenin sorunlarına çözüm bulmamız çok zor. Farklı seslere, farklı düşüncelere kulak vermek, düşünmek ve oradan bir şeyler çıkarmaya çalışmak, kalıcı başarılar için çok önemli.

İlişkilerdeki durağanlık AB’nin işine geldi

Avrupa Birliği (AB) konusunda ciddi bir çalışma programı bulunan TÜSİAD’ın bu kapsamda yaptığı Çek Cumhuriyeti gezisinin hemen ardından değerlendirmesi aldığımız Arzuhan Doğan Yalçındağ, şöyle konuştu: " İki senedir ilişkilerimizde bir durağanlık var. Hem Türkiye motivasyonunu kaybetti hem de bizim durumumuz Avrupa’nın işine geldi. Israrla, kararlılıkla biz üzerimize düşeni yapmalıyız. Prag’da AB tarafında bu sürecin önemini çok iyi kavramış muhataplarımız olduğunu bir kez daha gördüm. Biz süreci sahiplenip hızlanırsak karşılık bulacağımız izlenimiyle ayrıldım."

Binlerce işsiz var seçime bu kadar odaklanmak doğru mu

Rakamlar ve sonuçları ortadayken, iktidarın ve muhalefetin tamamen seçime fokuslanmasına ilişkin "Anlamakta güçlük çekiyorum" diyen Arzuhan Doğan Yalçındağ, şöyle konuştu: "Ekonomi bu kadar başaşağı giderken, binlerce insan işinden olurken, hemen hemen her hanede sıkıntı yaşanırken, ekonomi üzerinde çalışmak yerine belediye seçimlerine odaklanmak ülkeye ne fayda sağlıyor? Anlayamıyorum. Bir an önce bu mahalli seçimi bitirip ekonomiye odaklanacağımızı ümit ediyorum."