Dünya

Türkiye'ye fren mekanizmalı sandık izni

Federal Hükümet'in referandumda Almanya’dan oy kullanılması için verdiği izin şartlar içeriyor. Türk hükümetinin Almanya’ya hakaretlerinin sürmesi halindeyse Alman Ceza Kanunu ve Viyana Sözleşmesi’nin gereği yapılacak.

17 Mart 2017 15:43

Almanya’daki Türk vatandaşlarının, Anayasa değişikliğine yönelik referandumda Almanya'dan oy kullanabilmelerine onay veren Federal Hükümet, bunu yaparken iznini bir takım koşullara bağladı.

Diplomatların “fren mekanizması” olarak adlandırdığı koşullar, referandum süreci boyunca Türk siyasetçilerin Almanya hakkındaki söylemlerine, burada yapılacak siyasi etkinliklere sınırlar çiziyor.

Merkel hükümeti, Türkiye’nin talebine olur verdiği notasında, Almanya’daki oylama süresince Alman makamlarıyla yakın işbirliği yapılmasını, Alman yasalarına uyulmasını zorunluluk haline getirdi. En önemli koşul ise bazı Türk siyasetçilerin Almanya’ya yönelik “Nazi” benzetmesi gibi suçlamalarına son vermelerini kapsıyor. Ankara’ya iletilen notada koşullara uyulmadığı takdirde iznin gözden geçirilebileceği mesajına da yer verildi.

Hangi koşullarda iptal gündeme gelir?

Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, Berlin'de gazetecilerin “hangi koşullarda izin federal hükümet tarafından iptal edilir?” sorusuna yanıt verirken, “Hem Başbakan hem diğer hükümet temsilcileri defaten Nazi benzetmelerine son verilmesi gerektiğini söyledi” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schäfer ise Alman Ceza Kanunu’nun 90’ıncı maddesine işaret etti ve Almanya’ya hakaret etmenin, aşağılamanın üç yıla kadar hapis veya para cezasıyla cezalandırılmasının öngörüldüğünü hatırlattı.

Schäfer, "Bu Alman hukuk düzeninin bir normu. Sadece Türk siyasetçileri değil ülkemizdeki herkesten bu norm dâhil, hukukumuza ve kanunlarımıza uymasını gayet tabii ki bekliyoruz” dedi.

"Benzetme, Almanya topraklarında suç kapsamına girebilir”

DW Türkçe’ye konuşan Humboldt Üniversitesi Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Martin Heger’e göre Alman Ceza Kanunu’nun 90’ıncı maddesinin a fıkrası uyarınca ‘Almanya Nazi devleti’ ya da ‘Almanya faşist bir devlet’ denmesi bu maddede yer alan suç kapsamına girebilir.

Alman hukukçu, Alman Ceza Kanunu’nun Almanya topraklarında herkes için geçerli olduğunu ve yurtdışında Alman vatandaşlığı olanların da buna uyması gerektiğine dikkat çekmekle birlikte, “Erdoğan bu sözleri Almanya’da dile getirirse o zaman suç işlemiş olur” dedi.

Peki, Alman yasaları uyarınca diplomatik pasaport sahibi Türk siyasetçiler, üst düzey liderler Almanya’da suç işledikleri takdirde ne olur?

Yasalara saygı yükümlülüğü

Dışişleri Sözcüsü Schäfer, uluslararası hukuk uyarınca yabancı hükümet üyeleriyle devlet liderlerinin kapsamlı bir dokunulmazlığa sahip olduklarını bu suçun Almanya’da işlenmesi halinde, Almanya’da yargılanamayacaklarını söylerken, “Ancak yine de Alman hukuku ihlal edilmiş olur. Ve dokunulmazlıkların düzenlendiği Viyana Sözleşmesi’nin sağladığı diplomatik ayrıcalıklardan yararlanan her diplomat, devlet başkanı ya da milletvekili olsun, konuk ülke hukuk düzenine uymakla yükümlü” diye konuştu.

Sözcü, bunun bir uluslararası yükümlülük olduğunu ve bunun istisnaları olmadığını da sözlerine ekledi.

“Erdoğan gayet iyi biliyor”

Prof. Dr. Heger de ziyaret edilen ülkenin kurallarına uymanın tabii bir şey olduğuna işaret ederek, “İster bakan ister turist olsun Türkiye’yi ziyaret edenlerin Türkiye’nin kurallarına, Almanya’yı ziyaret eden de Almanya’nın kurallarına riayet eder. Başka ülkelerin kurallarına uymayacaksam o zaman evde kalmalıyım. Bunu Erdoğan da gayet iyi biliyor. Siyasi nedenlerden ötürü provoke etmek istiyor ama sonunda sadece kuralları ihlal etmekle kalmadığı suç işlediğinin kendisine söylenmesi onun yararına olacaktır” diye konuştu.

Prof. Dr. Heger, böyle bir suçun Almanya’da üst düzey bir siyasetçi tarafından işlenmesi halinde sınır dışı edilmesi seçeneğinin devreye sokulabileceğine işaret ederek, “Sınır dışı edilir, istenmeyen kişi ilan edilir. Ama bunu mutlaka biliyorlardır ve Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’de yapmalarına karşın Almanya’da bu tür sözlü saldırılardan kaçınmasının da nedeni budur.”

Türkiye'de söylenen Almanya'da söylenmiyor

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz hafta Almanya ziyaretinden birkaç saat önce Hürriyet gazetesine yaptığı açıklamada "Tüm uygulamalar Nazi dönemindekilere benziyor” demiş ancak Almanya temaslarında bu ifadeleri kullanmamıştı.

Aynı şekilde Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç Almanya ziyareti sırasında Alman Birinci Televizyonu ARD'de Anne Will'in yönettiği "Türkiye ile krizden çıkma yolu nedir?" konulu açık oturuma katılmış, sunucunun kendisine yönelttiği Erdoğan’ın Almanya ile ilgili Nazi benzetmesine katılıp katılmadığı yönündeki ısrarlı sorularına yanıt vermekten kaçınmıştı. Anne Will’in ısrarlı aynı soruyu yinelemesi üzerine, “Kastedilen Nazi metotlarıdır” demekle yetinmişti.

Almanya’dan 5 gün koşulu

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Alman Hükümeti’nin sandık izninde Türkiye’ye ilettiği bir diğer koşul da referandum boyunca Türk siyasilerin Almanya’da düzenleyecekleri etkinliklerin en geç beş gün önce, "kim, nerede, ne zaman" gibi ayrıntılı bilgilerle iletilmesini kapsıyor.

Diplomatlar, Almanya’ya geleceği bildirilen isimlerin büyük bir kısmının danışman olduğunu kaydediyor. Bu kişiler arasında 22-24 Mart tarihlerinde Düsseldorf’a gelecek Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut da yer alıyor.

Endişe büyük

Bu arada Alman yetkililer, Hollanda’daki olayların ilk kez Türkiye’nin sandık kurma talebine koşullar getirilmesinde etkili olduğuna işaret ediyor.

Hollanda makamlarının ziyaretine onay vermemesine rağmen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın ısrar etmesi ve Rotterdam’da “iç huzuru bozacak” düzeyde gerilimin tırmanması aynı zamanda iç güvenliğin tehlikeye sokulmasına yol açan bir tavır olarak değerlendiriliyor.

Edinilen bilgilere göre o gece yaşananlarla ilgili Hollanda makamları, diğer Avrupa ülke başkentlerini bilgilendirdi.

Kaya’nın ziyareti için gerekli yazılı nota bildirimi olmadığına, bu nedenle bakan korumaları ve taşıdıkları silahlarla ilgili iletilmesi gereken bilgilerin aktarılmadığına, Kaya’nın korumalarının Hollanda polisinin “üzerinizde silah var mı?” sorusunu ısrarla yanıtlamadığına dikkat çeken Alman kaynaklar benzer bir olayın Almanya’da tekrarlanması olasılığını önlemenin öncelik olduğunu belirtiliyor.

Eyaletler de izleyecek

Federal Hükümet’in referandum ve bu bağlamda yapılacak etkinliklere verilen izni tek taraflı iptal etme yetkisinin dışında, Saarland’ın yaptığı gibi eyaletlerin de Almanya Oturum Yasası’nın 47’inci maddesi uyarınca siyasi etkinlikleri iptal etme yetkisi bulunduğuna dikkat çekiliyor. Eyaletlerin referandum sürecini yakından izleyeceği belirtiliyor.

Prof. Dr. Martin Heger, Hollanda’da yaşanan ve polis müdahalesine yol açan olayların Alman makamlarının endişelerini haklı çıkardığını söylerken, “olayların fiziki şiddete yol açacak boyuta ulaşması endişesi, siyasi etkinliklerin sınırlandırılması, yasaklanmasına makul bir gerekçe teşkil eder” dedi.

Alman Hukukçu, eyalet hükümetlerinin, Almanya’da yaşayan kişilerin yabancı siyasetçiler tarafından, etkinlikler yoluyla, kışkırtılmasını önlemek amacıyla karar alabileceğini, 47’inci maddenin başka ülkelerdeki sorunların Almanya’ya taşınmasını önleme amacını taşıdığını ve bu zemininde yabancı siyasilerin etkinliklerinin sınırlandırılabileceğini vurguladı.

© Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal / Berlin