Gündem

Türkiye'nin insan hakları gündemi tartışılacak

İnsan Hakları Araştırmaları Ağı, 20-22 Aralık tarihinde Türkiye'nin İnsan Hakları Gündemi Konferansı düzenliyor

16 Aralık 2013 21:37

Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde insan hakları alanında çalışan genç akademisyenlerden oluşan İnsan Hakları Araştırmaları Ağı, Türkiye'nin İnsan Hakları Gündemi Konferansı düzenliyor. Son iki yılda Türkiye'de gerçekleşen belli başlı insan hakları ihlallerini konu alan konferans, 20-22 Aralık tarihinde İTÜ Taşkışla Nezih Eldem Konferans Salonu'nda  gerçekleşecek.

Üç gün sürecek konferansta 11 oturumda, son iki yılda Türkiye'de gündem olan yargının bağımsızlığı, polis şiddeti, zorunlu askerlik, avukat hakları, göçmen hakları, kadına şiddet, kürtaj hakkı, zorla evlendirmeler, cinsel özgürlük, cezevleri koşulları, barış süreci ve seks işçiliği gibi konular tartışılacak.

İnsan Hakları Araştırmaları Ağı, Türkiye'nin 2012-2013 insan hakları gündeminden bazı satır başları için şu notları düşmüş:

" Türkiye’deki pek çok kente yayılan Gezi Parkı eylemleriyle birlikte, polis şiddeti her zamankinden çok daha görünür bir hal aldı. Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı istatistiklere göre bir yandan işkence ve kötü muamele iddialarında artış yaşanırken diğer yandan bu eylemlerin ve yaşam hakkı ihlali faillerinin ortaya çıkarılmadığına, cezasız bırakıldığına, terfi ettirildiğine tanık olduk."

"TBMM İnsan Hakları Komisyonu, Roboski’de 34 insanın bombalanarak öldürülmesine ilişkin adalet arayışımıza cevap vermeyen bir raporu kabul etti; ardından sivil mahkemenin verdiği görevsizlik kararıyla yargılama süreci Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’na devredildi. Roboski’den sonra Reyhanlı’da patlayan bombalar, sınırlarda yaşamanın, can güvenliği ya da geçim derdiyle sınırları aşmanın ve devletin sınır politikalarının üzerine düşünmemizin elzem olduğunu bize bir kez daha gösterdi."

"Kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin, taciz ve tecavüzlerin yanına kürtajın fiili olarak yasaklandığı kaygısını arttıran vakalar eklendi. Transfobinin lince dönüşmesinden korktuğumuz anlar yaşadık; LGBT’lere yönelik nefret suçlarının takipsizlikle ya da haksız tahrik indirimleriyle sonuçlandığı davaları izledik."

"Yargıtay, Hrant Dink davasında, cinayetin ardında silahlı bir örgüt bulunmadığına karar verdi. Bir 24 Nisan günü öldürülen Sevag Balıkçı cinayetine ilişkin davaysa, cinayette kasıt bulunmadığı kararıyla sonuçlandı. Alevilerin cemevlerine ilişkin talepleri karşısında devletin en yetkili isimlerinden gelen sert açıklamaları dinledik; 3. köprünün ismine ilişkin tepkileri karşısında ise, devletin geri adım atmaya niyetli olmadığını gördük."

"Çocuk tutuklu ve hükümlülere taciz ve tecavüze, hasta tutuklu ve hükümlerin sağlık hizmetlerine erişimlerindeki güçlüklere, cezaevi uygulamalarına karşı tutuklu ve hükümlülerin açlık grevlerine ilişkin haberlerle cezaevlerinde yaşayabilmenin koşullarıyla yüzleştik."

"Meclisten, göçmen ve mültecilerin hayatlarını önemli ölçüde etkileyecek hukuki düzenlemeler geçirildi. Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan insanların yaşam koşulları kadar, Reyhanlı’da onlarca kişinin canını alan bombaların patlamasından çok daha evvel Suriyeli mültecilere karşı yayılan düşmanca önyargılara ilişkin kaygı verici haberler okuduk."

"Eğitim ve sağlık sektörünün ardından, devlet üniversitelerinde de güvencesizleştirmenin önünü açan düzenlemelerin yolda olduğu haberleri yayıldı. İş güvencesinin yanı sıra iş güvenliğinin de yok sayıldığı bir döneme şahit olduk, iş yerinde ölümler kaza olarak nitelendirilemeyecek kadar rutin bir hal aldı."

"GDO’lu ürünlerin dolaşımda olduğu yolundaki haberler, devlet yetkililerince tutarsız ve güven uyandırmayan açıklamalarla yanıtlandı. Bir yanda yeryüzünün bütün sakinlerinin yaşamlarını etkileyecek HES ve nükleer santral projeleri, diğer yanda kimilerine kentlerde boşaltılmış ”güvenli” alanlar vaat eden kimileriniyse yerinden eden ”kentsel dönüşüm” projeleri hayata geçirildi."

"Devletin eskiden Ermeni Mezarlığı olduğunu öğrendiğimiz Gezi Parkı’nın üzerine bir kışla ve kışlanın içerisine AVM inşa etme ısrarı, kentlerimizi talep etmenin, nasıl yaşamak istediğimize bizim karar vereceğimizi hatırlatmanın bedelinin devlet şiddetiyle yaşamak olduğunu gösterdi."
 

Program ve detaylı bilgi için tıklayın...