Ekonomi

“Türkiye’nin ekonomik büyüme rakamları sahte”

“Türk siyasetçiler, ekonomideki yavaşlamayı iktisadi verilerin hesaplama yöntemini değiştirerek perdeledi”

06 Aralık 2017 17:27
Ali Küpeli

Türkiye’nin ekonomik büyüme rakamlarının gerçeği yansıtmadığını savunan ekonomi profesörü Şebnem Kalemli-Özcan, Türk ekonomisinin önemli ölçüde yavaşladığını söyledi. Yavaşlamanın 2007 yılında başladığını kaydeden ve Türk siyasetçilerin bu yavaşlamayı iktisadi verileri hesaplama yöntemini değiştirerek perdelediğini iddia eden ekonomi profesörü “Türkiye’nin ekonomik büyüme rakamları sahte” dedi.

ABD’nin başkenti Washington’da, Middle East Institute (Orta Doğu Enstitüsü) ve Friedrich Ebert Vakfı tarafından düzenlenen 8. Yıllık Türkiye Konferansı’nda Türkiye’nin içinde bulunduğu politik ve ekonomik durum değerlendirildi.

Büyüme oranları neden gerçeği yansıtmıyor?

Türkiye ekonomisine dair çarpıcı tespitlerde bulunan Maryland Üniversitesi’nde ekonomi profesörü Kalemli-Özcan, kamuoyuna yansıtıldığının aksine ekomideki büyüme oranlarının yüzde 5’lerde değil yüzde 2’lerde olduğunu ifade etti. Rakamlardaki bu farklılığın veri hesaplama yönteminde yapılan değişiklikten kaynaklandığını belirten Prof. Kalemli-Özcan, "Büyüme oranları neredeyse yüzde 2’lere kadar düştü. Türkiye gibi ülkelerde bunları göremezsiniz. Rakamlar 2.5-2.9 iken bir anda yüzde 5’leri görmeye başladık. Çünkü TÜİK metodolojisini değiştirdi. Hesaplarda farklı sektörlerin ağırlıklarını ve veri kaynaklarını değiştirdiler. Ne kadar üretim ve tüketim olduğuna bakmanız gerekiyor. Hükümetin verileri maliye bakanlığı ve vergi iadelerinden geliyor” şeklinde konuştu. Kalemli-Özcan ayrıca Türkiye’nin teknoloji ithal etmesinin hayati bir gereklilik olduğunu vurguladı.

“Özel mülkiyet güvenliği sağlanmadıkça sağlıklı bir ekonomi olmaz”

National War College profesörlerinden Türkiye uzmanı Ömer Taşpınar ise Türkiye’deki politik durumun ekonomik durumdan ayrılamayacağını belirterek sağlıklı bir ekonomiye ulaşmanın yolunun özel mülkiyet güvenliğini sağlayan yasaların sağlamlaştırılmasından geçtiğini ifade etti. Özel mülkiyet güvenliğinin geçmişten beri Türkiye’de sorun olduğunu söyleyen Taşpınar, yasalarda iyileştirilmeye gidilmedikçe yabancı yatırımcının uzak duracağını vurguladı.

“Erdoğan asla seçimle gitmeyecek çünkü iptal edecek, manipüle edecek”

San Diego Devlet Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Ahmet Kuru ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın toplum içindeki dalgalanmalara bakarak söylem değiştirdiğini iddia etti. Kuru, “Erdoğan çok akıllı bir adam, dalgalanmaları izliyor. Milliyetçi bir dalga geliyordu, ben bundan zarar görür diye bekliyordum fakat tam aksine o bu dalgaya bindi ve daha yükseğe çıktı. Şimdi Atatürkçülük dalgası geliyor ve o buna da hazırlıklı. Bir anda Atatürkçülüğe döndü. Çok akıllı. Türk siyasi arenasında ona meydan okuyabilecek bir aktör yok” şeklinde konuştu. Kuru, şöyle devam etti:

“Erdoğan asla seçimle gitmeyecek çünkü iptal edecek, manipüle edecek. Artık seçimler Türkiye için hiçbir şey ifade etmiyor. Ama ekonomi ediyor.” sözleriyle ekonominin toplum üzerindeki etkisine değindi. Kuru, olası bir ekonomik kriz durumunda Erdoğan’ın yine bir ‘günah keçisi’ bularak kurtulabileceğini ancak Türkiye’nin karşısındaki en önemli problemin yaşanan ahlak kaybı olduğunu söyledi. Kuru, “Asıl tehlike Türkiye’de ahlak tükeniyor. Zarrab davası misal. Büyük yolsuzlukları bile insanlar ahlaki bir sıkıntı olduğunu düşünmeden savunabiliyor” ifadelerini kullandı.

“Erdoğan’ın en büyük stratejisi aynı zamanda en büyük zaafı”

ABD’nin New York kentinde görülen ve Reza Zarrab’ın da tanık olarak dinlendiği davada tanık olmak ve belge taşımak suçlamasıyla hakkında yakalama kararı çıkarılan eski CHP Milletvekili Aykan Erdemir de konuşmacılar arasındaydı. Erdemir, Erdoğan’ın en büyük stratejisinin aynı zamanda en büyük zaafı da olduğunu ifade ederek, “En büyük stratejisi muhalefeti kriminalize etmek. Önce HDP, sonra CHP, son olarak da ben. Mehmet Hakan Atilla davası başlamadan ve Kılıçdaroğlu Man Adası belgelerini açıklamadan hemen önce bu sefer ben bu davaya sahte belge götürmekle suçlandım. Oysa ki tanık listesinde bile yoktum. Tanık olsaydım bile, OHAL koşullarında bile bu bir suç değil” dedi. Erdemir, Erdoğan’ın bir yandan muhalefeti kriminalize ederken diğer yandan da en azından 'sandık demokrasisi' algısını koruyabilmek için muhalefete kısıtlı da olsa yaşam hakkı tanımak zorunda olduğunu, Türkiye siyasetini bu iki zıt dinamik arasındaki gerilimin belirleyeceğini belirtti.

“Eğer milliyetçiysen en büyük kabusun Erdoğan’ın Kürtlerle anlaşması olur”

Merkez Florida Üniversitesi’nde Jalan Talabani Kürt Politikaları Çalışmaları Kürsüsü Başkanı ve Doçent Doktor Güneş Murat Tezcür de MHP-AKP yakınlaşmasına değinerek bu yakılaşmayı, “Sen bir milliyetçiysen en büyük kabusun Erdoğan’ın Kürtlerle anlaşması olur. Bahçeli bu açıdan erken davranıp Erdoğan’la anlaştı.” Şeklinde yorumladı.

“Demirtaş, AKP ile koalisyon fikrine açık olsaydı bazı şeyler çok daha farklı olabilirdi”

HDP Washigton Temsilcisi Giran Özcan ise, Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durumu değerlendirirken, “Birçok kişi HDP’yi AKP ile işbiliğine kapalı olduğu gerekçesiyle eleştirdi. Bu kapalılığın AKP’yi MHP’ye yönelmek zorunda bıraktığını söylendi ki ben buna katılmıyorum. Ancak Demirtaş 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından çıkıp biz AKP ile bir şekilde bir işbirliğine açığız deseydi bazı şeyler çok farklı olabilirdi.” şeklinde konuştu. Özcan ayrıca, HDP’nin sadece Kürtlerin değil Türkiye’deki herkesin partisi olduğunu belirterek LGBTİ’ler ve Türkiye’de yaşayan farkı etnik kökenlere sahip bireylerin de partisi olduklarını söyledi.