Mahfi Eğilmez*
Küresel sistemdeki bütün ekonomilerde olduğu gibi Türkiye ekonomisinin de bugün birçok sorunu var. Bu sorunların bir bölümü küresel sistemde görülen genel sorunlar, bir bölümü bazı ekonomilerde görülen sorunlar. Bu sorunların en önemlilerini şöylece sıralayabiliriz: Cari açığın yüksekliği, enflasyonun yüksekliği, büyümenin potansiyelin altında kalması, bütçe açığının düşüklüğünün bir seferlik gelirlere dayanması, yatırımların artırılamaması, tasarrufların düşüklüğü, dış finansmana zorunlu kalınması.
Bunlar içinde en önemli sorunlar yatırımların ve tasarrufların düşüklüğü. Çünkü bu sorunlar öteki ekonomik sorunlara öncülük ediyorlar.
Aşağıdaki grafik gelişme yolundaki ekonomilerde ve Türkiye’de yatırımların GSYH’ya oranının gelişimi 1980’den bugüne gösteriyor.
Grafiğe baktığımızda Türkiye’nin yatırımlarda gelişme yolundaki ülkeler ortalamasına göre geride kaldığını görüyoruz. 2000’lere kadar nispeten bu grubun ortalamasına yakın oranda yatırım yapan Türkiye, 2000’lerden başlayarak gruptan kopuyor. 2014’e geldiğimizde gelişme yolundaki ekonomilerin yatırım / GSYH oranı yüzde 32’ye çıkarken Türkiye’nin yatırım / GSYH oranı yüzde 20’lerde kalıyor. Yani aradaki fark Türkiye aleyhine 12 – 13 puana kadar çıkıyor. Türkiye, yatırımlarını artıramayan bir ekonomi konumuna giriyor. Bu, geleceğimiz açısından olumsuzluk anlamında çok önemli bir gelişme.
Aşağıdaki ikinci grafik gelişme yolundaki ekonomilerde ve Türkiye’de tasarrufların GSYH’ya oranının gelişimi 1980’den bugüne gösteriyor.
Yatırımlarla tasarruflar arasındaki fark (cari açığı gösteriyor) dışarıdan finanse edilmek zorunda. Bu da bize Türkiye’nin dışa bağımlı yapısının bir türlü değiştirilemediğini gösteriyor.
Türkiye’nin bir numaralı sorunu tasarrufların düşük olmasıdır. Bu düşüklük, yatırımların artırılamamasına ve cari açığın düşürülememesine yol açarak büyümenin potansiyel büyüme oranının altında kalmasına neden oluyor.
Türkiye düşük tasarruf meselesini çözmeden ekonomik dengelerini yerli yerine oturtamayacak gibi duruyor. Bu meseleyi çözmek için geçmişteki verilere ve özellikle de reel faizlere bir bakmakta yarar var.